6 Aralık 2016 Salı

AHMET YEŞİL, AMERİKA TÜRK KOALİSYONU’NUN SERGİSİNDE

Ahmet Yeşil, “Mavi Sonsuz 3”, 2006, tuval üzerine yağlıboya, 90x110 cm.

Turkish Coalition of America (Amerika Türk Koalisyonu)’nın, Native American Heritage Month (Yerli Amerikalı Mirası Ayı) kapsamında düzenlediği “Yerli Amerika ve Türk Çağdaş Sanatı Sergisi (A Native American and Turkish Contemporary Art Exhibition)”nde Ahmet Yeşil’in “Mavi Sonsuz 3” isimli, 2006 yılına ait, 90x110 cm yağlıboya çalışması da yer aldı. Sergide eserleri yer alan diğer sanatçılarımız Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Haluk Akakçe.

Amerika Dış İşleri Bakanı John Forbes Kerry, kaleme aldığı sergi kataloğu teşekkür metninde kültürler arası sanat etkileşiminin önemine vurgu yapmaktadır. Yerli Amerikalı Mirası Ayı kapsamında düzenlenen “Yerli Amerika ve Türk Çağdaş Sanatı Sergisi”, yerli Amerika’nın zengin kültürel çeşitliliğini yansıtırken, Türkiye ve yerli Amerikalılar arasında bir köprü kurmayı, Türk Amerikan ve Yerli Amerikan topluluklar arasındaki bağları güçlendirmeyi hedefliyor.



Turkish Coalition of America, merkezi Washington DC’de yer alan kar amacı gütmeyen bir kuruluş. Amerikan Türk dostluğunu güçlendirmek ve Türkler konusunda Amerikan kamuoyunu eğitmek amacıyla 2007 yılında kuruldu. Oldukça aktif olarak çalışan kuruluş, ekonomik ve kültürel faaliyetlerinin yanı sıra Türkiye’de eğitim görmek isteyen Yerli Amerikalı öğrencilere de burs veriyor ve Amerika ve Türk Hükümeti’nden maddi destek almıyor.

















28 Kasım 2016 Pazartesi

BAHAR KOCAMAN “RİTUEL” SERGİSİYLE GALERİ ARK’TA


Bahar Kocaman’ın “RİTÜEL” başlıklı kişisel sergisi, 3 Aralık 2016 tarihinde Galeri ARK’ta sanatseverlerle buluşuyor. 80’li yıllardan bu yana “Figüratif Soyutlama” anlayışıyla ürettiği yapıtlarıyla sanat kariyerini ortaya koyan ve her döneminde özgün çizgisini koruyan sanatçının bu sergisinde yer alan eserlerinde figüre yeni bir yaklaşım getirdiği görülmektedir.
Soyut Resmin temsilcilerinden Bahar Kocaman’ın 18. Kişisel Sergisi 3 Aralık - 31 Aralık 2016 tarihleri arasında Galeri ARK’ta görülebilir.

Bahar Kocaman
1961 Edirne’de doğdu.
1983 Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Yüksek Resim Bölümü Prof. Adnan Çoker Atölyesi'nden mezun oldu.
1985 Mimar Sinan Üniversitesi, Resim ve Heykel Müzesi Resim Restorasyonu Bölümü’nde restoratör olarak göreve başladı.
1998 Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Ana Sanat Dalı’nda Sanatta Yeterliğini (doktora) tamamladı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli koleksiyonlarda yapıtları bulunan sanatçı, 2003-2006 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Yardımcı Doçent olarak çalışmıştır. Halen Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde öğretim üyeliğine devam eden Kocaman, resim çalışmalarını kendi atölyesinde sürdürmektedir.

1990 - 1991 Almanya’nın Berlin, Köln, Essen, Darmstadt, Lippstadt, Münster, Bottrop, Münih şehirlerinde, Paris, Viyana ve Moskova’da sanatsal  inceleme gezileri
1991 Bir yapıtı Moskova Orient Müzesi’ne sergilenmek üzere alındı.

Katıldığı Sempozyumlar
1993 Uluslararası Sanat Sempozyumu, Makedonya-Kriva Palanka
1998 Uluslararası Sanat Sempozyumu, Makedonya-Strumica
2002 Uluslararası Sanat Sempozyumu, Yunanistan-Samothraki
2004 “II. Aspat Resim ve Heykel Sempozyumu, Bodrum
2005 “I. Aba- Barışı Kadınlar Yapar” konulu Uluslar arası Sanat Sempozyumu, Mersin
2005 “Uluslararası Kadın Sanatçılar Sempozyumu, Romanya-Köstence
2005 “Sanatta Anadolu Aydınlanması” bildirili Ulusal Sempozyum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Erzurum

Ödüller                     
1990    Çağdaş Türk Resmi Yarışması, Üçüncülük Ödülü

Galeri ARK
Cemil Topuzlu Cad. Kaya Apt. No:49
34728 Göztepe-İstanbul
T/F: 0216 369 49 00
info@galeriark.com 

22 Kasım 2016 Salı

JAUME PLENSA BRINGS “THE WHITE FOREST” TO GALERIA SENDA

Jaume Plensa, White Forest (Duna), 2015, bronze with White patina, 196x103x103 cm, ed: 2/5.

Galeria Senda will present the work of one of the maximum advocates in the current sculpture scene. The sculptor from Barcelona presents a work of friendly confrontments: between dark and light, between the imprints of the past and the opening towards the future, between nature’s formations and man’s creation, and between the immensity of noise and the most intimate realms of silence. After more than five years without exhibiting in a gallery in Barcelona, Jaume Plensa presents his work at Galeria Senda for the first time with the solo show “El Bosc Blanc” (“The White Forest”), coinciding with the gallery’s 25th anniversary.

Besides being one of the maximum advocates in the current sculpture scene, Jaume Plensa is
known internationally for his dedication to art in public spaces. His works, which are found all over the world, vary between anthropomorphic sculptures, inanimate objects, and animalistic or organic forms. Some of his most interesting and distinguished projects are Crown Fountain (2004) at the Millennium Park in Chicago, and Breathing (2008), the memorial which decorated the outside of the BBC Broadcasting Headquarters in London.


Jaume Plensa, White Forest (Lou), 2015, bronze with White patina, 196x103x103 cm, ed: 2/5.
The solo show “El Bosc Blanc” exposes some of Plensa’s works with a different aesthetic and a smaller scale than what he usually crafts. These sculptures are the faces of young girls, molded in wood and then filled with bronze. This allows Plensa to demonstrate the texture of wood to bronze, and play with the fusion between what is organic and what man creates. The faces are then completed with a wooden base and finally, the sculpture is covered with a white patina, turning them into softer, calmer pieces with an air of purity. The artist will accompany these sculptures with an action of graphite drawings of young faces directly on the wall.


Jaume Plensa, View From White Forest exhibition.
 
Plensa’s sculptures are based on real faces. The young girl, whose nature is austere, thinks of
the past but also of the future, with an allusion to what is timeless. “They are always girls between 8 and 14 years old,” explains the artist, “that is when beauty changes at an incredible speed. They are in transit. They are not girls anymore, but they are not women yet”. The faces have their eyes closed to transmit spirituality and introspection more clearly. Therefore, it is understood that the interior – the wooden mold, bronze, or polished basalt – is the most organic, pure, and primordial part of the human being. “My intention has been to integrate untouchable concepts such as light, poetry, sound, and interiority, into something physical and palpable, capable of being caressed,” confesses the artist.

FURTHER INFO
Galeria Senda
Trafalgar, 32. 08010 Barcelona
+34 633 66 49 09
www.galeriasenda.com

@galeriasenda


Jaume Plensa, View From White Forest exhibition.

JAUME PLENSA’NIN “BEYAZ ORMAN” SERİSİ GALERIA SENDA’DA
Galeria Senda’nın Barselona’daki mekanında 17 Kasım 2016-21 Ocak 2017 tarikleri arasında günümüz heykel sanatının en güçlü isimlerinden Jaume Plensa’nın “Beyaz Orman” (El Bosc Blanc -The White Forest) serisi görülebilir.

Barselonalı heykeltıraş birbiriyle dost karşıtlıkları sunuyor: karanlık ve ışık, diziniz geçmiş izleri ve geleceğe yönelik açılış, doğanın formasyonları ve insan yaratımı, gürültü enginliği ve sessizliğin en mahrem krallıkları arasındaki ilişki… Barselona’da beş yıldan fazla bir süredir sergi açmayan Jaume Plensa, Galeria Senda’nın 25. Kuruluş yıldönümü nedeniyle “Beyaz Orman” serisini galeri mekanına taşımış.  


Jaume Plensa, View From White Forest exhibition.
1955 Barselona doğumlu Jaume Plensa, Llotja School of Art and Design ve Sant Jordi School of Fine Art’ta eğitim almış. Heykel sanatının en güçlü isimlerinden Jaume Plensa, özellikle kamusal alanda sergilediği heykelleriyle uluslararası bir üne sahip. Dünyanın farklı köşelerinde karşılaşabileceğiniz heykeller, antropomorfik heykeller, cansız nesneler ve hayvansı veya organik formlar gibi geniş bir çeşitliliğe sahiptir. Chicago Millennium Park’taki “Crown Fountain” (2004), Londra’daki BBC Merkez Binasının önünde yer alan “Breathing” (2008) öne çıkan ilginç çalışmalarından bazıları.


Jaume Plensa, View From White Forest exhibition.
Sanatçı, Barselona Galeria Senda’daki “Beyaz Orman” sergisinde faklı bir estetiğe sahip ve daha küçük boyutlu çalışmalarını sergiliyor. Genç kız yüzlerinin ele alındığı heykeller, önce ahşap kalıp ile hazırlanıp, bronz ile doldurulmuş. Plensa, böylece ahşabın dokusunu, bronz ile gösterebiliyor; organik ve insan yapımı malzemelerin karışımıyla istediği şekilde oynayabiliyor. Daha sonra yüzler, ahşap bir kaide üzerine yerleştiriliyor, daha sonra beyaz patina ile kaplanan heykeller daha yumuşak, saf bir atmosfere sahip sakin parçalar haline geliyor. Plensa’nın heykellerinin temelini gerçek yüzler oluşturuyor. Sergide heykellere, genç yüzlerin, duvardaki Grafit çizimleri eşlik ediyor.

BİLGİ İÇİN
Galeria Senda
Trafalgar, 32. 08010 Barcelona
+34 633 66 49 09
www.galeriasenda.com
@galeriasenda


Jaume Plensa, “Isabella”, 2014, Basalt.

16 Kasım 2016 Çarşamba

EDVARD MUNCH’S “GIRLS ON THE BRIDGE” SOLD FOR $54.5 MILLION

Edvard Munch, “Pikene på broen (Girls on the Bridge)”, Signed E. Munch and dated 1902, 
Oil on canvas, 101 x 102.5 cm, Painted in 1902, Sold for $54,487,500

Sotheby’s New York Evening Sale of IMPRESSIONIST & MODERN ART totals $157.7 Million. Auction was led by Edvard Munch’s stunning “Girls on the Bridge” from 1902, which achieved $54.5 million. This work has twice set an auction record for the artist at Sotheby’s – first in 1996, when it sold for $7.7 million, and again in 2008, when it sold for $30.8 million. Auction’s result marks the second-highest auction price for any work by Munch, following The Scream, which sold at Sotheby’s New York in 2012 for $119.9 million – a world auction record at the time for any work of art.

Emerging after decades in a private American collection, Pablo Picasso’s large-scale late
work Le Peintre et son modèle brought $12.9 million. The work has descended through the family of Joan Oestreich Kend since it was acquired by her father in 1968. Also on offer from the Kend Collection was Auguste Rodin’s Penseur, petit modèle, which sold to an Asian private collector for $1.8 million – well above its $1 million high estimate. The work also descended through the family since it was acquired in 1968.


Pablo Picasso, “Le Peintre et son modele”, Signed Picasso (upper left) and dated 26.3.63.II (on the reverse), Oil on canvas, 130 x 162 cm, Painted on March 26, 1963, Sold for $12,906,000        

The evening’s selection of sculpture was led by Pablo Picasso’s Tête de femme, which sold
for $8.5 million – above a high estimate of $8 million. Strong result for the artist’s sculpture, following the blockbuster show Picasso Sculpture at The Museum of Modern Art in New York. The model for the present work is the artist's lover and muse from this period, Françoise Gilot, whose image has come to signify a time of intense happiness for the artist
- Maurice de Vlaminck’s Fauve landscape Le Verger was another highlight of the evening, selling for $7.6 million. Painted in 1906, only a few months after Louis Vauxcelles derided the outrageouslycolorful canvases of Vlaminck, Matisse and Braque at the Salon d’Automne as the rantings of ‘wild beasts’.


The sale featured a number of rare and important abstract works from the early-20th century: 5 bidders competed for László Moholy-Nagy’s EM 1 Telephonbild, a masterwork of early conceptual art, which achieved $6.1 million – marking a new auction record for the artist. One of two works on offer tonight that were recently on view at the Solomon R. Guggenheim Museum’s acclaimed retrospective. František Kupka’s La Forme du bleu from 1924 sold above its high estimate for $2.2 million.


Maurice De Vlaminck, Le Verger, Signed Vlaminck (lower right), Oil on canvas, 23⅝ by 28⅞ in.; 60 by 73.3 cm, Painted in 1906, Estimate $7/10 million, Sold for $ 7,550,000

SOTHEBY’S İZLENİMCİ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ
EDVARD MUNCH’UN “GIRLS ON THE BRIDGE” TABLOSU 54.5 MİLYON DOLAR
Sotheby’s New York’ta düzenlenen İzlenimci ve Modern Sanat Müzayedesinde yine çok önemli sanatçılara ait eserler yer aldı. Avrupa ve Amerika’daki müzayede evlerinin İzlenimci ve Modern Sanat kataloglarına bakmayı hep çok sevmişimdir. Zira müzelerde bile görme imkanı bulamayacağınız eşsiz sanat eserlerinin en azından fotoğraflarına uzun uzun bakma şansınız oluyor.

14 Kasım 2016’da Sotheby’s New York’ta düzenlenen İzlenimci ve Modern Sanat Müzayedesinde toplamda 157.7 milyon dolarlık satış gerçekleşirken, Edvard Munch’un en önemli eserleri arasında gösterilen “GIRLS ON THE BRIDGE” tablosu 54.5 milyon dolara satıldı ve 2008 yılındaki müzayede fiyatından 20 milyon dolar daha fazla bir rakama ulaştı. Sanatçının “GIRLS ON THE BRIDGE” tablosu 1996 yılında 7.7 milyon dolara, 2008 yılında ise 30.8 milyon dolara satılmıştı. Munch’un ünlü “The Scream – Çığlık” isimli tablosu 2012 yılında, Sotheby’s New York’ta 119.9 milyon dolara satılmıştı.

László Moholy-Nagy, EM 1 Telephonbild, Signed L. Moholy Nagy, dated 1922 signed again Moholy, titled Em 1 and dated (1923) (on the reverse), Porcelain enamel on steel, 37½ by 23¾ in.; 95.2 by 60.3 cm, Conceived in 1922 and executed in 1923, Sold for $6,087,500, 
RECORD FOR ARTIST AT AUCTION


Aynı müzayedede Pablo Picasso’nun büyük boyutlu “Le Peintre et son modele” isimli çalışması 12.9 milyona; Pablo Picasso’nun “Tête de femme” eseri 8.5 milyon dolara; Maurice de Vlaminck’in Fauve manzara tablosu “Le Verger” 7.6 milyon dolara alıcı buldu. 


Lyonel Feininger, Raddampfer Am Landungssteg (Side-Wheel Steamer At The Landing), Signed Feininger (upper left); signed Feininger and dated 1912 (on the reverse), Oil on canvas, 15 7/8 by 19 1/8 in., 40.3 by 48.5 cm, Painted in 1912, Sold for $ 4,456,250


Marc Chagall, La Famille, Signed Marc Chagall (lower left); signed Marc Chagall (on the reverse), Oil on canvas, 51 1/8 by 34 7/8 in., 130 by 88.6 cm, Painted in 1969-71, Sold for $ 4,400,000

15 Kasım 2016 Salı

OZAN TÜRKKAN: “FRACTUM REGNUM”

Ozan Türkkan, Subtle, 2016, Audio visual installation, Photo Credits: Ozan Türkkan

Art On İstanbul, çalışmalarını Paris, Barselona ve İstanbul’da yürüten yeni medya sanatçısı Ozan Türkkan’ın “Fractum Regnum” adlı sergisini, 3 – 31 Aralık tarihleri arasında izleyiciyle buluşturuyor. 

Deneysel medya ve dijital sanatlar alanında özellikle bilgisayarla yaratılmış çalışmalara ve görüntülere yoğunlaşan Ozan Türkkan; sanal gerçeklik enstalasyonu, holografik ve algı ile oynadığı ışık frekansına dayalı enstalasyonların yanı sıra fraktal geometri araştırmalarının ürünü olan jeneratif videolar ve 3D Lenticular baskı işlerini paylaşıyor. Eser, mekân ve izleyici ilişkisinin farklı bir boyut kazandığı bu sergide, sanatçı izleyiciyi soyut dünyaya taşırken kendi biricik haline döndürmeyi hedefliyor ve deneyim halinin önemini vurguluyor.

“Fractum Regnum” fikri, sanatçının uzun süredir yürüttüğü kutsal geometri, fraktal geometri, doğanın algoritması ve bunun insan bilincine yansımaları üzerine araştırmalarının ürünü olarak ortaya çıkıyor. Varoluşun geçici doğasının yansıması, evrensel varlığın materyal ve bilinç olarak bir formdan başka bir forma dönüşümleri Türkkan’ın işlerinde somutlaşıyor.


Ozan Türkkan, Subtle, 2016, Audio visual installation, Photo Credits: Ozan Türkkan

Subtle isimli, tüm bir odayı işgal eden görsel-işitsel holografik enstalasyonunda sanatçı, doğadaki fraktal yapılardan esinlenerek mekân içinde değişen ve evrilen organik bir canlı yaratıyor, bu görüntüye eklenen 3D baskılarla beraber, izleyici algısını farklı boyutlara taşıyor.

VR (sanal gerçeklik) enstalasyonu Substance, dış dünya ve mekânla olan ilişkiyi soyutluyor. İzleyiciyi en tanıdık olan ama mevcut bilinçle deneyimleyemediği için bir o kadar uzak “öz”üne götürüyor, kendi iç dünyasıyla tek başına yüzleşmeye sürüklüyor. Galeri mekânını alışılmadık bir şekilde bölerek oluşturduğu ışığa dayalı enstalasyonu algıyla oynayarak gördüğümüzden farklı bir mekân ve zaman gerçekliğiyle karşı karşıya bırakıyor.

Ziyaret saatleri: Salı-Cumartesi | 10.00-19.00

Art On İstanbul
Adres: Evliya Çelebi, Meşrutiyet Cd. No:90, 34430 Beyoğlu/İstanbul
Telefon: (0212) 259 15 43

artonistanbul.com/


Ozan Türkkan, Subtle, 2016, Audio visual installation, Photo Credits: Ozan Türkkan

'Made by Beton'




Hülya Küpçüoğlu'nun 17 Kasım’da açılacak olan yeni sergisi 'made by beton' adını taşıyor. Sergi, ironik bir yaklaşımla İstanbul'da, arasında yaşadığımız 'betona' gönderme yapıyor. Sanatçı, Beton yığınlarının, günümüzde artık bir şehir manzarası haline geldiğini, doğanın ise bu görüntünün içinde neredeyse hiç yer almadığını belirtiyor.

Fatih Balcı, sanatçı hakkında şöyle söylüyor: “Küpçüoğlu uzun bir süredir günümüz dünyasının, kültür endüstrisinin imajlarını ele almaktadır. (…) Küpçüoğlu’nun bu sergisi belki de bu güne dek yaptığı en analitik işini barındırmaktadır. Ama Küpçüoğlu ilk dönem soyut resimlerinden, sinema dünyasına ve oradan son dönem çalışmalarına taşıdığı kendine özgü içten ve yalın tavrıyla analitik bakışın bu konumundan uzakta durmakta ve bizi saran ve duygularımızı koruyan tavrını sürdürmektedir.”  

Küpçüoğlu, 'Ağaçların Öyküsü' serisine 2012 yılında başladı. Bu seri uzantısında 2015 yılında Danimarka’da katıldığı Hellebaek Artist Residency’de gerçekleştirdiği enstalasyonu, yeni bir versiyon ile izleyicilere sunuyor.

‘Made by Beton’ 17 Kasım- 10 Aralık tarihleri arasında Pasaj’da izleyici ile buluşuyor.

Açılış: 17 Kasım saat 18:00- 20:00
Adres: Pasaj/Tarlabaşı-Lokanta
Kurdela Sok. No:43-Tarlabaşı/Beyoğlu 

BUBİ “DÖNEMLER” SERGİSİ

Resim yazısı ekle

Çağdaş Türk Sanatının en önemli temsilcilerinden, yurt içi ve yurt dışında birçok kişisel sergi açan; eserlerinde Türk-İslam ve Şaman kültür öğelerinden; kafeslerden, adak ağaçlarından, kilimlerden ve halk resimlerinden esinlenen Bubi’nin yirmiyi aşkın döneminden seçilmiş yüzü aşkın eseri, Bubi Dönemler sergisi kapsamında 26 Kasım’a kadar Akasya Kültür Sanat (AKS)’ta izlenebilir. Bubi Dönemler sergisini Pazartesi günleri hariç her gün 12.00-20.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.
Çağdaş Türk resim sanatçısı Bubi’nin 1989’da tuval üzerine karışık teknikle hazırladığı tablosu ve yüzü aşkın resim, rölyef ve heykelleri Bubi Dönemler sergisinde görülebilir.

AKS
Akasya, Çeçen Sok. No: 2
Acıbadem, Üsküdar - İSTANBUL
Tel: 0216 339 9599
www.akasyakultursanat.com

info@akasyakultursanat.com


Resim yazısı ekle



9 Kasım 2016 Çarşamba

COLD FRONT FROM THE BALKANS

Ivan Moudov, Fragments (#2, #3, #4, #5) (2003 - 2010), 4 handmade boxes, stolen fragments and video (00’57”), Courtesy of the artist and Galerie Alberta Pane.

The exhibition Cold Front from the Balkans is on view at the Pera Museum, Istanbul, Turkey between 10 November 2016 - 07 May 2017. Pera Museum’s Cold Front from the Balkans exhibition curated by Ali Akay and Alenka Gregorič brings together contemporary artists from Albania, Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Kosovo, Macedonia, Montenegro, Romania, Serbia and Slovenia.

The exhibition focuses on different generations of artists and art groups from the Balkan region. The exhibition avoids the usual unflattering political connotations the region’s name inevitably brings up but instead focuses on a natural phenomenon — the wind. The exhibition title refers to the well-known saying in Turkish: “Cold wind blowing from the Balkans” which conveys winter's arrival and is most commonly used in television weather reports. The co-curator of the exhibition, Ali Akay links the wind with geography and art and asks: “Why would we look at an anthropocentric world and not a nature-centric becoming human?”

Following this very common idiom in Turkey, the exhibition brings together the artists who deal with their immediate surroundings, reacting and commenting on their social, political and cultural milieu, such as Maja Bajević, Braco Dimitrijević, Vadim Fishkin, IRWIN, Laibach, Mladen Miljanović, Ivan Moudov, OHO, Dan Perjovschi, Mladen Stilinović, Ulay, and Sislej Xhafa amongst others. In the selection of the striking works made in different mediums ranging from video to photography, drawing to installation; it is aimed to create a new dialog between the Balkan artists from different generations and to provide a new point of view for the spectator.


Yane Calovski & Hristina Ivanoska, Oskar Hansen’s Museum of Modern Art (2007), 
Series of 12 posters (Edition of 10 and 2 AP), 100 x 70 cm, 
Courtesy of the artists and ŻAK | BRANICKA.

Ali Akay draws attention to how Istanbul was under the influence of the Balkans, historically and culturally. He emphasizes that in an era where ties between the Western and Eastern blocs have begun to disappear and Istanbul’s Balkan character came to be forgotten, this exhibition strives to bring this deeply buried memory to the surface. Alenka Gregorič comments that, “Cold Front from the Balkans challenges the area’s own history, its geographical position, and above all, the system it serves most faithfully – the art system. The exhibition does not provide an answer to the question of what the Balkans are, nor does it aspire to accommodate the stereotypical Western view of the Balkans. After all, there is no consensus as to where exactly the Balkans begin and end and that is because every country has its own Balkans, which is never where you are, but, as Žižek says, always somewhere else - a bit towards the southeast.” As part of the exhibition, Pera Museum is presenting a discussion with the curators Ali Akay and Alenka Gregorič and with the artists Mladen Miljanović, Lana Čmajčanin, Raša Todosijević, IRWIN and Ivan Moudov on 10 November, Thursday between 17:00 – 18:30. The talk will focus on the art and history of the Balkan region as well as the artists’ works. The same day, between 18:45 – 19:30, artist Mark Požlep and his pianist’s performance will take place at Pera Café.

Artists in the Exhibition
Maja Bajević, Dimitrije Bašičević – Mangelos, Luchezar Boyadjiev, Yane Calovski & Hristina Ivanoska, Mircea Cantor, Jasmina Cibic, Lana Čmajčanin, Nemanja Cvijanović, Braco Dimitrijević, Goran Djordjević, Vadim Fishkin, Tomislav Gotovac, Ion Grigorescu, Ibro Hasanović, IRWIN, Laibach, Vlado Martek, Mladen Miljanović, Ivan Moudov, OHO, Adrian Paci, Dan Perjovschi, Lia Perjovschi, Mark Požlep, Kiril Prashkov, Anri Sala, Erzen Shkololli, Sašo Stanojkoviḱ, Mladen Stilinović, Raša Todosijević, Slaven Tolj, Jelena Tomasevic, Milica Tomić, Ulay, Sislej Xhafa, Katarina Zdjelar.


Pera Museum can be visited Tuesdays through Saturdays from 10:00 to 19:00 and on Sundays between 12:00 – 18:00. Friday are longer and free at the Museum! On “Long Fridays,” Pera Museum is open and free of admissions between 18:00 - 22:00. Wednesdays it’s “Young Wednesday”! Pera Museum is free of admissions for all students on Wednesdays.


Ibro Hasanović, Study for an Applause (2011), Video, 5’34”, Courtesy of the artist.

“BALKANLARDAN GELEN SOĞUK HAVA”
Pera Müzesi, 10 Kasım 2016- 7 Mayıs 2017 tarihleri arasında düzenlediği “Balkanlardan Gelen Soğuk Hava” sergisi ile Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Romanya, Sırbistan ve Slovenya’dan çağdaş sanatçıların eserlerine yer veriyor. Sergi Balkan kültürü ve sanatının etkilerini hafızalarda yeniden canlandırıyor.

Pera Müzesi’nin yeni sergisi “Balkanlardan Gelen Soğuk Hava”, farklı kuşaklardan Balkan sanatçılara odaklanıyor. Lübliyana Müzesi ve Galerileri iş birliğiyle düzenlenen sergi, bölgenin kaçınılmaz olarak akla gelen siyasi çağrışımları göz önünde bulundurulmaksızın, bir doğa olayı üzerinden biçimleniyor: Rüzgâr. Maja Bajević, Braco Dimitrijević, Vadim Fiškin, IRWIN, Laibach, Mladen Miljanović, Ivan Moudov, OHO, Dan Perjovschi, Mladen Stilinović, Ulay ve Sislej Xhafa gibi sanatçıların kendilerini çevreleyen sosyal, politik ve kültürel izlenimlerine yer veren sergi, videodan fotoğrafa, çizimden yerleştirmeye farklı mecralardan çarpıcı eserleri bir araya getiriyor. Böylece sergiyle, farklı nesillerden Balkan sanatçılar arasında yeni bir diyalog oluşturulması hedefleniyor.

Lübliyana Müzesi ve Galerileri’nde sanat yönetmeni olarak çalışan Alenka Gregorič ile Ali Akay’ın küratörlüğünde düzenlenen serginin rüzgâr üzerinden kurulan teması aynı zamanda kışın gelişine işaret eden “Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası” söylemine gönderme yapıyor. Rüzgârı coğrafya ve sanatla ilişkilendiren Ali Akay, “Neden insan merkezli bir dünyaya bakalım da doğa merkezli bir insan–oluşa bakmayalım?” sorusunu gündeme getiriyor. İstanbul’un tarihsel ve kültürel alanlarda her dönem Balkanlar’ın etkisinde olduğunu hatırlatan Akay, Batı ile Doğu bloğu arasındaki bağların izini kaybetmeye başladığı günümüzde bu serginin anlam kazandığını vurguluyor. Sergi ile birlikte İstanbul kenti, zamanlar ve kültürlerin karşılaşmasına sahne olurken, bize Balkan geçmişimizi hatırlatacak bir düşünme alanı yaratıyor.

Slaven Tolj, Nature and Society (2012), Video documentation (Performance: MSU Zagreb / Here Tomorrow, Zagreb, 2002), 3’51”, Courtesy of the artist, Fotoğraf / Photo: Marko Ercegović.

Serginin ilk günü, 10 Kasım Perşembe saat 17:00’da, küratörler Alenka Gregorič ve Ali Akay, sanatçılarla bir araya gelerek Balkan sanatı, tarihi ve üretim pratiklerinin tartışılacağı bir panel düzenliyor. Sanatçı Mark Požlep’in gerçekleştireceği performans ise aynı gün saat 18:45’te Pera Cafe’de başlıyor!

Pera Müzesi Salı’dan Cumartesi’ye 10:00-19:00 saatleri arasında, Pazar günleri ise 12:00- 18:00 saatleri arasında gezilebilir. Müzede Cuma günleri hem uzun hem de ücretsiz! “Uzun Cuma”larda müze 18:00 - 22:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Çarşamba günleri ise “Genç Çarşamba”. “Genç Çarşamba” günleri tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.


Slaven Tolj, Nature and Society (2012), Video documentation (Performance: MSU Zagreb / Here Tomorrow, Zagreb, 2002), 3’51”, Courtesy of the artist, Fotoğraf / Photo: Marko Ercegović.

FELIX ZIEM: WANDERER ON THE SEA OF LIGHT

Félix Ziem, Caiques and Sailboats at the Bosphorus, Second half of the 19th century, Oil on Canvas, 55 x 81 cm, 
Suna and İnan Kıraç Foundation Orientalist Paintings Collection.

The exhibition Félix Ziem: Wanderer on the Sea of Light is on view at the Pera Museum, Istanbul, Turkey between 10 November 2016 - 29 January 2017. Pera Museum’s Félix Ziem: Wanderer on the Sea of Light exhibition presents the works of one most original landscape painters of the 19th century: Félix Ziem. The exhibition focuses on Ziem as an artist who left his mark on 19th century painting and who is mostly known for his paintings of Istanbul and Venice, where the city and the sea are intertwined. The exhibition organized in collaboration with Musée Ziem in Martigues, is curated by Lucienne Del’Furia and Frédéric Hitzel.

Félix Ziem’s oil paintings stand out with their lively colors and the artist’s effort to capture the flickering effects of the continuously changing light by using a rapid and dynamic brush style. The exhibition illustrates the reasons why the artist was hailed as a forerunner of impressionism and as a pre-impressionist; his stylistic relationship with artists like Monet is quite visible. His drawings exemplify his creative process and present new angles into his work. They also encourage us to rediscover the city of Istanbul through his perspective. Ziem is accepted as one of the well-known artists of the romantic landscape painting, and has been followed closely by art lovers and collectors of all periods since. He had a profound influence on generations of artists after him, and was the first artist whose works were acquired by the Louvre while he was still alive.


Félix Ziem, Villefranche, Riviera, 1890 – 1900, Oil on wood,
81 x 55 cm, Musée Ziem Collection.
Ziem stayed in Istanbul until September 18th, whereupon he left for Egypt via Izmir, Rhodes, and Beirut. He was in Alexandria on October 8, 1856. He went down the Nile until Thebes, visited Aswan and Philae before returning to France after stops in Greece and Sicily.
Directly inspired by this journey to the East, the first paintings Ziem made upon his return to Paris were displayed at the Salons of 1857 and 1859. He tirelessly added the silhouettes of minarets and domes in various shapes in the background of his views of Istanbul. The city was thus reinvented as a pretext for big blue skies, bright with endless atmospheric variations and fantasy scenes. Ziem’s only journey to Istanbul nurtured his Orientalist dreams until 1911 and catered to the “Oriental obsession” that infatuated Europe. 

During this long journey, Ziem produced countless sketches, drawings, and studies, creating a visual memory he would be able to use for the rest of his life. However, the Orient he portrayed on his canvases was not the “real” Orient, but a pseudo-Orient, which disregarded realism and replaced it with the exaltation of light and timelessness.
As part of the exhibition, the curator of the show, Frédéric Hitzel will be holding a tour on 12th November, Saturday, at 11:00 am. The tour will offer a unique insight to the works of the exhibition.

Pera Museum can be visited Tuesdays through Saturdays from 10:00 to 19:00 and on Sundays between 12:00 – 18:00. Friday are longer and free at the Museum! On “Long Fridays,” Pera Museum is open and free of admissions between 18:00 - 22:00. Wednesdays it’s “Young Wednesday”! Pera Museum is free of admissions for all students on Wednesdays.

FURTHER INFO

www.peramuzesi.org.tr


Félix Ziem, Caiques and Sailboats at the Bosphorus, Second half of the 19th century, Oil on Canvas, 55 x 81 cm, 
Suna and İnan Kıraç Foundation Orientalist Paintings Collection.

FELIX ZIEM: IŞIĞIN RESSAMI PERA MÜZESİ’NDE
Pera Müzesi, 10 Kasım 2016 - 29 Ocak 2017 tarihleri arasında “Félix Ziem: Işık Denizinde Bir Gezgin” sergisini düzenliyor. Sergi ile 19. Yüzyıl resmine damgasını vuran ve çoğunlukla deniz ve kentin iç içe geçtiği İstanbul ve Venedik’i konu alan yağlıboyalarıyla tanınan Ziem’in eserleri, Türkiye’de ilk kez Pera Müzesi’nde bir araya geliyor.

Pera Müzesi’nin Ziem Müzesi ve Martigues Belediyesi iş birliğiyle düzenlediği Félix Ziem: Işık Denizinde Bir Gezgin sergisi, 19. Yüzyılın özgün manzara ressamlarından Fransız sanatçı Félix Ziem’i tüm yönleriyle tanıtmayı amaçlıyor. Küratörlüğünü Lucienne Del’Furia ve Frédéric Hitzel’in üstlendiği sergide Ziem’in, izlenimci ressamlarla üslupsal ilişkilerini yansıtan yağlıboyaları ile Kırım Savaşı döneminde İstanbul’da gerçekleştirdiği desen çalışmaları öne çıkıyor. Grafit ve tüy kalemle yaptığı desenlerde, kentin canlı bölgelerini yansıtan sokaklar, kocaman öküzlerin çektiği arabalar, köpekler, Boğaz ve Haliç sularında kayıp giden kayıklar betimleniyor. Desenlerinde manzaralarına yansıyan kalabalıklar hızlı çizimlerle, biraz bulanık bazen de siyah lekeler olarak betimlenirken ışık-gölge oyunlarıyla sağladığı ışıl ışıl su yansımaları, göz kamaştıran gökler, puslu görüntüler ise tuvallerinin temelini oluşturuyor.

Küratör Frédéric Hitzel, renkleri kullanmadaki ustalığı ve kompozisyonlarındaki canlılığıyla Ziem’i sıra dışı bir ressam olarak tanımlarken, Doğu’nun görkemini yansıtan masalsı mimarisi ve suyun gürül gürül aktığı çeşmeler gibi basmakalıp konulardan uzak duruşu ile dönem sanatçılarından ayırıyor.  


Félix Ziem, Canal Grande with Campanile at Setting Sun, Second half of the 19th century, Oil on canvas, 
84 x 117 cm, Musée Ziem Collection.

Gezgin Ressam İstanbul’da!
Félix Ziem, Paris’te Tuileries’de düzenlenen 1849 Salonu’nda üç yağlıboya ve üç suluboya resim sergilediğinde bunlardan biri de “Boğaziçi’nde Manzara”ydı. Sanatçının İstanbul’la ilgili bu ilk tuvalinde fotoğraflardan esinlendiği düşünülür. O yıllarda Doğu’ya olan ilgi, babasının Doğulu oluşu, yeni esin kaynakları, yeni ışık ve manzaralar arayışı onu bir Doğu gezisi yapmaya iter. Bu fikrini Kırım olayları yüzünden ancak 1856 yazında gerçekleştirebilir. Ziem, 1855 yılında kaleme aldığı günlüğünde İstanbul’a gelme tasarısı ile ilgili, “bu yolculuğun belirgin ve güçlü biçimlerin yoğunluğuyla ışıl ışıl resimler yapma dileğimi de destekleyeceğini umuyorum” notunu düşer. 18 Temmuz 1856’dan 18 Eylül’e dek iki ay boyunca, çoğunlukla Pera bölgesindeki tepelerde yaşar. Küratör Frédéric Hitzel, Ziem’in İstanbul’da kaldığı sürece kaç desen yaptığı tam olarak bilinmese de, Martigues’deki Ziem Müzesi’nde korunan 43 defterden ikisinin Türkiye’yle ilgili olduğu bilgisini verir.

Sanatçının Doğu yolculuğu bununla sınırlı kalmaz, sırasıyla İzmir’e, Rodos’a, Beyrut’a, Şam’a, İskenderiye’ye, Kahire’ye, Mısır’a ve İskenderiye’ye gider. Son olarak Yunanistan ve Sicilya üstünden Fransa’ya döner. Doğu Akdeniz yolculuğu toplamda beş ay sürer. Bu yolculuk onda kalıcı bir iz bırakır; tüm bu izlenimler ve ilk elden bu anılar Ziem’in tüm yaşamı boyunca başvuracağı bir görsel dağarcık oluşturur. Fransa’ya dönerken günlüğüne şöyle yazar: “Ah ah! Gördüğüm şeyleri nasıl anlatabilirim ki. Doğu bütünüyle gözlerimin önüne serilmişti. Gören ve derinden etkilenen kişi asla unutmaz. Onca zamandır aradığım şeyi, bana resmi ve sanatı candan sevdiren sevimli doğayı buldum sanırım!”

Félix Ziem, Piazza San Marco and Campanile, 
1880 – 1890, Oil on wood, 82 x 68 cm,
Musée Ziem Collection.
Henüz hayattayken eserleri Louvre Müzesi’ne kabul edilen ilk sanatçı olan ve sonraki kuşakları da derinden etkileyen Ziem’i İstanbullu sanatseverlerle buluşturan sergi, Ziem Müzesi ve Martigues Belediyesi iş birliğiyle düzenleniyor. Sergi kapsamında, 12 Kasım Cumartesi günü saat 11:00’da, küratör Frédéric Hitzel eşliğinde bir sergi turu gerçekleştiriliyor. Félix Ziem: Işık Denizinde Bir Gezgin sergisi 29 Ocak 2017 tarihine kadar ziyaret edilebilir.

Pera Müzesi Salı’dan Cumartesi’ye 10:00-19:00 saatleri arasında, Pazar günleri ise 12:00- 18:00 saatleri arasında gezilebilir. Müzede Cuma günleri hem uzun hem de ücretsiz! “Uzun Cuma”larda müze 18:00 - 22:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Çarşamba günleri ise “Genç Çarşamba”. “Genç Çarşamba” günleri tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.

DETAYLI BİLGİ
www.peramuzesi.org.tr



Félix Ziem, Dancer in a Caique, 1870 – 1880, Oil on wood, 69 x 113 cm, Musée Ziem Collection.