15 Eylül 2015 Salı

SELFIE MADNESS BY RECYCLE GROUP

Text: Ümmühan Kazanç

Recycle Group, “Selfies”, 2015, thermoshaped plastic mesch, 250 x 400 cm (98 3/8 x 157 1/2 in.).
I have privilidge to met art works by Recycle Group at Suzanne Tarasieve Gallery (Paris) Stand. Recycle Group who have awarded Kandinsky Prize, (2010 Best Young Artist), Innovation Prize exhibition (2009, NCCA Moscow, Russia) and Kandinsky Prize (2009, London) were in Istanbul for ArtInternational Fair and exhibited their works titled as “Selfies”, “Selfie 1” and “Selfie 2”. These works were among most visited art works in ArtInternational Fair. “Selfies” and “Selfie Sticks” are part of our lives and Recycle Group interpreted this social media madness throught using classical sculptures handling selfie sticks. Everybody is Greek or Roman Gods/Goddess or Kings/Queens! As the name of the Group suggests Recycle Group use recycled material to create their art works and they have used thermoshaped plastic mesch in Selfie Group.

Recycle Group also opened an important exhibition called “Conversion”, at SantʼAntonin Church in 56th Venice Biennale, Venice in 2015.

Recycle Group live and work in Krasnodar, Russia. Recycle Group consists of Andrey Blokhin (b. 1987) and Georgy Kuznetsov (b. 1985), two contemporary Russian artists who work primarily with industrial mediums such as acrylic, plastic mesh, and polyurethane rubber to examine contemporary culture through a quasi-archaeological lens.


Recycle Group, “Selfie 1”, 2015,
thermoshaped plastic mesch, 200 x 100 cm.,
(78 3/4 x 39 3/8 in.).
As their name suggests, the duo is concerned about the rising level of material waste as a byproduct of widespread consumerism. The wall sculpture “Car Skeleton” (2014) partially entombs miscellaneous electronic parts and machinery in a way that evokes fossilized remains of ancient civilizations, questioning whether the aspects of today’s throwaway, technology-obsessed society will be worth immortalizing in history later. Their works also draw upon classical Western traditions such as narrative relief carving and Christian iconography to compare contemporary times with other histories – social media with religion, corporate leaders with kings, and online existence with mausoleums.












FOR MORE INFO:
SUZANNE TARASIEVE PARIS
7, rue Pastourelle F-75003 Paris + LOFT19 Passage de lʼAtlas / 5, Villa Marcel Lods F-75019 Paris
www.suzanne-tarasieve.com info@suzanne-tarasieve.com

RECYCLE GROUP
Andrey Blokhin
Born in 1987 in Krasnodar, Russia
2004 Graduated from the lyceum of the Academy of Industrial Art in Krasnodar
2010 Graduated from the Academy of Industrial Art in Krasnodar

Georgy Kuznetsov
Born in 1985 in Stavropol, Russia
2005 Graduated from Stavropol Art College, Stavropol, Russia
2011 Graduated from the Academy of Industrial Art in Krasnodar, Russia


Recycle Group, “Selfie 2”, 2015,
thermoshaped plastic mesch, 200 x 100 cm.,
(78 3/4 x 39 3/8 in.)
SOLO SHOWS (Selection)
2015
Conversion, SantʼAntonin Church, 56th Venice Biennale, Venice, Italy (Curator: James Putnam)
Heaven Carrier, Richard Taittinger Gallery, New York, USA
Manezh Central Exhibition Hall, Moscow, Russia

2014
Final sale, London School of Economics, London, UK
Art14, Triumph gallery, Olympia Grand Hall, London, UK
RECYCLE, Triumph Gallery, Moscow, Russia

2013
Holy ID, Galerie Suzanne Tarasieve – LOFT 19, Paris, France
Part Of The Moment, Triumph gallery, Moscow, Russia
Taittinger Art Salon, New York, USA

2012 – 2013
Paradise Network, Multimedia Art Museum, Moscow, Russia (Curator: Anna Zaitseva)


2012
Recycle, PERMM museum, Perm, Russia
HIAP, Kaapelin galleria, Helsinki, Finland
Future archeology, Mironova Gallery, Kiev, Ukraine

2011
Miracle Proof, Contemporary Art Museum TverCA, Tver, Russia

2010
Reverse, M&J Guelman Gallery – Winzavod Center for Contemporary Art, Moscow , Russia
Layers, Triumph-gallery, Moscow, Russia

2009
Blister, M&J Guelman Gallery – Winzavod Center for Contemporary Art, Winzavod Moscow, Russia
M!ARS Centre for Contemporary Arts, Moscow, Russia

2008
Recycle project, M!ARS Centre for Contemporary Arts, Moscow, Russia

PRIX / AWARDS
2010 Kandinsky Prize, Best Young Artist / Project of the Year, Moscow, Russia
2009 Innovation Prize exhibition NCCA Moscow, Russia

2009 Kandinsky Prize in London, Louise Blouin Foundation, London, United Kingdom

8 Eylül 2015 Salı

“TÜYLERİM DİKEN DİKEN”: BİR SANATÇININ ÇIĞLIĞI

Erdal Duman, (Photo by Ümmühan Kazanç).
“MY HAIR STAND ON END”: THE CRY OF AN ARTIST

Yazı: Ümmühan Kazanç

Sanatçı Erdal Duman’ın ArtInternational 2015 Fuarı’nda, .artSümer standında “Tüylerim Diken Diken” başlığı altında sergilediği çalışmaları, son günlerde yaşadığımız ve hepimizin tüylerini diken diken eden acı olayların etkisiyle özel bir farkındalık yaratarak, ön plana çıkıyordu.  
Erdal Duman’ın özellikle “860” isimli, GÖZYAŞI ŞİŞELERİ ile oluşturduğu enstalasyonu karşısında dakikalarca durdum. Ben o gözyaşı şişeleri içinde çok şey gördüm: Onlarca şehidin ardında bıraktığı eş, çocuk, ana ve babaların gözyaşları; masum bedeni Bodrum’da sahile vuran Aylan Bebeğin artık akamayacak gözyaşları; Suriye’deki savaştan kaçarak, başka yurtlara sığınmaya çalışan mültecilerin gözyaşları; şiddet gören kadınların, kızların gözyaşları; adeta hunharca katledilen doğanın göremediğimiz gözyaşları… Gözyaşları artık boğazımızdan yükselen çığlıklara karışarak çok kanlı akıyor.

Erdal Duman, “Tüylerim Diken Diken - My Hair Stand On End”, 2015, metal,
225x25x6 cm., edisyon 1, (Photo by Ümmühan Kazanç).
Ve Erdal Duman’ın metal çubuklarla oluşturduğu “Tüylerim Diken Diken” duvar yazısı da metal çivinin soğuk ve sivri ucu gibi, vücudumuzda, ruhumuzda derin izler bırakan yüzlerce acıya, insanlığın hızla yok oluşuna sert ve anlamlı bir dokunuştu.


Erdal Duman, “Tüylerim Diken Diken -
My Hair Stand On End”, detay, 2015,
metal, 225x25x6 cm., edisyon 1,
(Photo by Ümmühan Kazanç).
ERDAL DUMAN’DAN “TÜYLERİM DİKEN DİKEN”
Erdal Duman ArtInternational Fuarında “Tüylerim Diken Diken” başlığı altında sergilediği çalışmalarının kavramsal altyapısını şu sözlerle anlatıyor: “Hayatta kalmak adına yaratıcılığımızı sonuna kadar kullanarak kendimizden başka hiçbir şey geride bırakmadan ilerliyoruz. Bu konuda o kadar başarılıyız ki doğadaki en mükemmel canlıları bile kıskandıracak şekilde becerikliyiz. İnsanlığın ortaya koyduğu bu yetenek karşısında tüylerim diken diken. Kendinden olmayanı yok eden, farklı inanca, yaşam biçimine tahammülü olmayan yapısıyla, empatiden yoksun bakışıyla yol alan insanın tek kurtuluşu ise, birbirinin tıpkısı olan dev bir organizmaya dönüşmesi. Ancak o zaman kendisi için en uygun yaşam biçimine kavuşacak. Artık ortada yok edecek kadın, çocuk, doğa, hayvan, inanç, ırk kalmadığında kendi için ideal dünyayı yaratmış olacak.”


Erdal Duman, “860”, 2015, gözyaşı şişeleri, metal çubuklar, değişebilir ölçü,
(Photo by Ümmühan Kazanç).

“MY HAIR STAND ON END” by ERDAL DUMAN
Erdal Duman explains conceptual background of  his Works titled as “My Hair Stand On End”: “In order to survive in this World, using up all our creativity, we have been destroying everything around us, heading fort he ideal future.
We have very well done in this respect, which is so unique among all creatures. This deed of us makes my hair stand on end. With our innate intention of destroying others who have different religion, lifestyle on so on, with their lack of empathy for others, humanity will only achieve to survive by turning itself to an organization of individuals all uniformed, or all the same. Then there will be no women, no children, no nature, no animals, no race, no faith to eradicate, at which point it will manage to deserve its ideal form without any variety and diversity.


Erdal Duman, “860”, 2015, gözyaşı şişeleri,
metal çubuklar, değişebilir ölçü,
(Photo by Ümmühan Kazanç).
ERDAL DUMAN ÖZGEÇMİŞ
1976 yılında Almanya’da doğan Erdal Duman, 2002 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun oldu. 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Heykel Anasanat Dalı yüksek lisans programını tamamladı. Halen Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde sanatta yeterlik programına devam etmektedir. Çok sayıda kişisel, karma sergiler ve ortak projelerde yer aldı. Ayrıca fotoğraf çalışmaları ve afiş tasarımı alanında işleri bulunmaktadır.
Erdal Duman, son yıllarda Ankara’nın sanat ortamına hareket getiren Yaygara Güncel Sanat Topluluğu’nun kurucularından. İşlerinde militarizmi ve daha belirgin olarak da savaş araç gereçlerini konu ediniyor. Daha önce Ankara’da katıldığı sergilerde ve Contemporary İstanbul gibi etkinliklerde çeşitli örneklerini izleyici karşısına çıkardığı işler 2011 yılında "Ammunition" isimli kişisel sergisi İstanbul’da .artSümer’de yer almıştı.
Savaş, günümüz dünyasında neredeyse bütün bir haritayı kaplayacak şekilde yayıldığı halde en görünmez hale gelen olgulardan biri. Her an her yerde bir ayaklanma, bir toplumsal kalkışma ya da topyekün seferberlik durumu yaşanıyor. Ön planda insanlar acı çeker ve ölürken, resmin görünmeyen kısmında silah teknolojileri üzerine büyük pazarlar kurulup dağılıyor. Erdal Duman işlerinde resmin bu görülmeyen kısmına odaklanıyor. Daha doğrusu hepimizin bilmesine ve apaçık göz önünde olmasına karşın, iktidar odaklarının ustaca sümen altı etmeyi başardıkları, dikkati başka bir tarafa çekmeyi becerdikleri bu illüzyona işaret ediyor.


Erdal Duman, “Dimdik – As Straight As an Arrow”,
2015, metal, pirinç döküm, 52x52x185 cm.,
(Photo by Ümmühan Kazanç).
ERDAL DUMAN BIOGRAPHY
When the object is represented in a different way than the usual, it takes on a new definition. The image on the verge of reality creates a replica that constantly sabotages its original, distorts and disconnects with its own reality, giving way to the emergence of an image that is identical with the original yet metaphorically transformed in terms of meaning.
When images replace reality, human consciousness moves to a different angle. Hence it is impossible to conceive reality at this space between the situation itself and its conceptualization. The indicator that emerges in that interim leads the mind astray, superseding the sight. When we think about the images of the recent Gulf War, we can draw the same conclusion: In fact Baudrillard underlined this by saying “Gulf War did not take place”. Rather than a war that caused the death of thousands of people, the assumption referred by this sentence is the question if those images that we watched were real. Even the question if all that has happened was a construct, cannot find its reality. Everything is there for the world to see yet dissimulated perfectly.
Erdal Duman borrows the shapes of the objects that represent violent and tragic realities, and he rebuilds them. These false ammunitions conceal their true existence while reflecting the false reality of the other. In fact, in contradiction to their defective reality, they manifest a more complete reality by showing their existence in their absence.
Erdal Duman’s sculptures are as permeable as the images of war. Looks pass through them without touching anything, as if they were camouflaged by space. Space appears to be another component of these sculptures, where the meaning is hidden. Space refers to the identical yet unseen and undisclosed part of reality. Still these objects are glamorous and bright with neon colors to catch our glances. They are as ravishing as war instruments. Because they are alienated from reality and their meanings are camouflaged.
Born in 1976 in Germany, Erdal Duman obtained his BFA in Sculpture in 2002 in Hacettepe University in Ankara, and completed his MFA from the same institution in 2007. In 2011 he opened his first solo show, "Ammunition" at artSümer. He currently lives and works in Ankara.

FOR INFO:
.artSümer
www.artsumer.com
kemankeş mah. mumhane cad. laroz han no:67 karaköy 34425 istanbul turkey

t.+90 212 249 1035
f.+90 212 249 1036
m.+90 539 340 6089

28 Ağustos 2015 Cuma

YILMAZ GÜNEY FİLMLERİ DİJİTAL ORTAMA AKTARILIYOR

'Umut' Film Afişi.
“UMUT” FİLMİ 72. VENEDİK FİLM FESTİVALİ’NDE GÖSTERİLECEK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, sinema filmlerinin uluslararası standartlarda korunması ve restore edilmesi için iki yıldır çalışmalar yürütüyor. Bakanlığın bu alandaki son adımı dünya çapında yönetmenlerimizden Yılmaz Güney’in 11 filmini dijital ortama aktarmak için çalışma başlatmak oldu. Bu gelişmeyi kamuoyuyla paylaşan Bakan Ömer Çelik, “Tarihi ve kültürel değerlerimizin yitip gitmemesi ve gelecek kuşaklara sağlıklı aktarılması için geniş bir perspektifle hareket ediyoruz.” dedi.

Bakan Ömer Çelik ayrıca, kültürel ve sanatsal etkinlik destekleri ile 2015 yılı Temmuz ayı itibarıyla sinema sektörüne verilen toplam destek tutarının 40,4 milyon TL olduğunu belirtti. Güney’in varisleri ile yapılan görüşmeler sonucunda 11 filminin dijital ortama aktarımı başladı.

Restore Edilen “Umut”un Prömiyeri Venedik Film Festivali’nde
Restorasyonu tamamlanan ‘Umut’ filmi, dünyanın en eski ve önemli film festivallerinden birisi olan Venedik Film Festivali’nde gösterilecek. Venedik Film Festivali’nde 2012 yılından itibaren özel bir bölüm olarak restore edilmiş filmlerin gösteriminin yapıldığı ‘Venedik Klasikleri’ bölümünde dünya prömiyerinin gerçekleştirilmesi için Kültür Bakanlığınca yürütülen görüşmeler olumlu sonuçlandı.

‘Umut’, bu yıl 2-12 Eylül 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 72. Venedik Film Festivali’nde 20 eserle birlikte seyirciyle buluşacak.




Bakan Ömer Çelik şu açıklamaları yaptı: “Kültür ve Turizm Bakanlığında belirlediğimiz yeni yol haritalarından biri de sinema tarihimiz oldu. Tarihi ve kültürel değerlerimizin yitip gitmemesi ve gelecek kuşaklara sağlıklı aktarılması için geniş bir perspektifle hareket ettik. Biliyorsunuz, ulusal film arşivi oluşturmak üzere harekete geçerek, ‘Filmlerinizi getirin biz saklayalım!’ çağrısıyla yola çıkmıştık. Birçok filmin uygun koşullarda saklanmadığı için yok olduğunu tespit etmiştik. Türk sinema tarihinde iz bırakan, kültürel mirasımızın önemli öğelerinden olan filmleri tekrar kültürel yaşama katmak boynumuzun borcu olmuştu.
Geleceğe ışık tutacak filmleri gerekli teknolojiye ve fiziksel şartlara sahip bir arşivde saklayarak bir önceki kuşağın veriminin yok olup gitmesine, bir sonraki kuşakların ise bu zenginliklerden mahrum kalmasına ‘dur’ demek istedik. Eserlerin uluslararası standartlara uygun biçimde depolanmasını ve korunmasını sağladık. Ayrıca mevcut filmlerin bir veri tabanı dâhilinde, elektronik ortamda takibine olanak veren RFID (Radyo Frekansı ile Tanımlama) sistemini kurduk. Kültürel mirasımızın korunması adına sinema tarihimize ait çeşitli formatlardaki sinema eserlerinin Bakanlığımızca dijital ortama aktarılması işlemini ve restorasyon çalışmalarını başlattık. Bu doğrultuda teknik donanımımızı ve altyapımızı tamamladık, uzmanlarımıza bu çerçevede eğitim aldırdık. Bakanlığımız bünyesinde bir film restorasyon ekibi oluşturduk ve arşivimizde bulunan filmleri dijital ortama aktarma işlemlerine başladık.





Bunlar bugüne dek kamuoyuyla zaman zaman paylaştıklarımız. Bugünün önemine gelince; çalışmaların sonuncusunu sinemamızın unutulmaz isimlerinden Yılmaz Güney filmleri için başlattık. Güney’in varisleri ile yapılan görüşmeler sonucunda 11 filminin 35 mm negatif kopyalarının dijital ortama aktarımı için kolları sıvadık ve sinemamızın ödüllü filmlerinden Umut'un bu ay restorasyonunu tamamladık. ‘Aç Kurtlar’, ‘Ağıt’, ‘Arkadaş’, ‘Düşman’, ‘Duvar’, ‘Endişe’, ‘Seyyit Han’, ‘Sürü’, ‘Umut’, ‘Yol’ ve ‘Zavallılar’dan oluşan bir dizi bu.”

26 Ağustos 2015 Çarşamba

HÜSEYİN BAHRİ ALPTEKİN RETROSPEKTİFİ: “DEMOKRATİK LÜKS”

Hüseyin Bahri Alptekin, “CAPACITY / CAPACITIES”, 1998, 36 adet fotoğraf üzerine LED yazılı panel / Panel with LED writing mounted on 36 photographs, 158.5x354x7 cm, 62.4x139.37x2.76 inches (tümü / all), 39x39 cm, 15.35x15.35 inches (her biri / each)
Photo: Barış Özçetin, (Sanatçının Varislerinin ve Rampa İstanbul'un izniyle / Courtesy the Estate of the Artist and Rampa Istanbul).

Please scroll down for English version
Yalnızca sanatçı kimliğiyle değil düşünür, öğretim üyesi, yazar ve küratör olarak da kültürel üretime önemli katkılarda bulunmuş Hüseyin Bahri Alptekin’in retrospektif sergisi “Demokratik Lüks”, 2 Eylül’de açılıyor. Sanatçının arşivinden seçilmiş çizimler, eskizler ve notları da dahil ederek, sanatçının düşünce süreçlerinin derinine inmeyi amaçlayan sergi, Rampa ve Belçika, Antwerp’te bulunan M HKA (Güncel Sanat Müzesi) işbirliğiyle düzenlenecek ve her iki mekânda izlenebilecek. Alptekin’in yeni milenyumdan önceki ve sonraki on yıllarda ürettiği eserleri bir araya getiren bu çok kapsamlı retrospektif, 90'ların başından itibaren ürettiği fotoğraflar, heykeller, enstalasyonlar, neon metinler, video ve kolajları da bir araya getiriyor.


Hüseyin Bahri Alptekin, “H-FAKTÖRÜ: MİSAFİRVERVERLİK/HUSUMET - H-FACT: HOSPITALITY/HOSTILITY”, 2003-2007, Otel tabelası / Hotel sign, BALKAN OTELİ: 79 x 106 x 19 cm, Photo: Barış Özçetin, (Sanatçının Varislerinin ve Rampa İstanbul'un izniyle / Courtesy the Estate of the Artist and Rampa Istanbul).
Deniz Fili Seyahat Acentası da “Demokratik Lüks”te!
“Demokratik Lüks” ayrıca, Alptekin’in Bunker Research Group (Korugan Araştırma Grubu) ve Barn Research Group (BRG) gibi başka sanatçılarla ortak girişimlerinin yanı sıra Jules Verne'in İnatçı Keraban’ının (1883) izlediği rotayı takip ederek, sanatçılar arasındaki eleştirel tartışmalara ve sanatsal değiş tokuşa katkıda bulunmak amacıyla Karadeniz'i dolaşan “yüzen bir laboratuvar” kurma arzusu Sea Elephant Travel Agency’i (Deniz Fili Seyahat Acentası) ele alışıyla da dikkat çekiyor.

Hüseyin Bahri Alptekin’in varisleri ile ortaklaşa geliştirilen “Demokratik Lüks” sergisi 2 Eylül-14 Kasım 2015 tarihleri arasında İstanbul’da Rampa’da, Belçika, Antwerp’te ise M HKA’da (Güncel Sanat Müzesi) izlenebilir.

Hüseyin Bahri Alptekin
Hüseyin Bahri Alptekin Sanatçı, yazar, öğretim görevlisi ve küratör Hüseyin Bahri Alptekin (1957-2007) Ankara ve Paris’te estetik, sanat felsefesi ve sosyoloji üzerine eğitim gördü. SIPA Press için basın fotoğrafçısı olarak çalıştı ve birçok yayın için sanat ve tasarım eleştirmeni olarak yazılar yazdı. Ankara Bilkent Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ders verdi, Türkiye’de ve yurtdışında güncel sanat üzerine birçok konferans ve sempozyuma katıldı. 1990’ların başından itibaren sanat üretimine yoğunlaşan Alptekin, eserlerinde küreselleşmenin etkileri, göç ve sürgün, kültürlerarası imge dolaşımı, imzasız üretimler gibi temaları zaman, yer, seyahat, kişisel tarih ve arşivler üzerinden inceledi. Fotoğraf yerleştirmeleri, kolajlar, videolar, objeler –hatta kasası plastik futbol toplarıyla dolu bir kamyon gibi– eserlerinde birçok farklı malzeme ve yöntemler kullanarak, birbirine referans veren çok katmanlı görsel bir dil yarattı. 2007’de, 52. Uluslararası Venedik Bienali’nde, Hüseyin Bahri Alptekin’in “Şikayet Etme” isimli yerleştirmesi, Türkiye Pavyonu’ndaki tek eser olarak sergilendi. Aynı sene Londra’da Tate Modern’de düzenlenen “Global Cities” adlı sergide yer aldı. 2000-2004 yılları arasında kâr amacı gütmeyen, misafir sanatçı programları ve konferanslar düzenleyen “Sea Elephant Travel Agency” (SETA) adlı bir sanatçı kolektifini yürüttü. Kendisi beraber çalışma ve kolektif üretimlerin insanıydı, Michael Morris ile yaptığı erken dönem işleri, Bilkent yıllarında öğrencileriyle beraber kurduğu Grup Grip-in, LOFT’ta düzenlediği toplantılar, Bunker Research Group ve Barn Research Group (BRG) bunlardan bazılarıdır. Katıldığı birçok sergi arasında ayrıca São Paolo Bienali (1998), UNESCO Ödülü’nü kazandığı (Karadağ) Çetince Bienali (2002), Walker Art Center’da gerçekleştirilen “How Latitudes Become Forms” (2003), Manifesta 5 (2004), 2. ve 3. Tirana Bienali (2005) ve üç kere katıldığı İstanbul Bienali (1995, 2005, 2009) bulunmaktadır. Sanatçının kişisel sergileri ise şunlardır: “Hüseyin Bahri Alptekin – Facts, Incidents, Accidents, Circumstances, Situations”, Muzeum Sztuki, Łódź (2013), “Festival Istambul Agora – Hüseyin Bahri Alptekin”, SESC Pompeia, Sao Paolo (2013),“Ben Bir Stüdyo Sanatçısı Değilim”, Salt (2011), “Global Mockery”, Maison de Folie de Wazemmes, Lille (2009) ve “Kriz: Viva Vaia”, Dulcinea – Çağdaş Sanatlar İçin Özgür Mekan (1999). Ölümünden sonra Hüseyin Bahri Alptekin kütüphanesini devralan SALT, sanatçının ardında bıraktığı fiziksel ve dijital fotoğraflar, not defterleri, nesneler ve eşyalarından oluşan kütüphane ve arşivi kurdu.


Hüseyin Bahri Alptekin, / M. D. Morris, “HETEROTOPIA”,
1991-1992, Kağıt üzerine karışık teknik / Mixed media on paper,
83.5 x 60 cm, 32.87 x 23.62 inches,
Photo: Barış Özçetin
,
(
Hüseyin Bahri Alptekin'in Varislerinin,
M. D. Morris'in ve Rampa Istanbul'un izniyle,
Courtesy the Estate of Hüseyin Bahri Alptekin,
M. D. Morris and Rampa Istanbul).
HÜSEYİN BAHRİ ALPTEKİN RETROSPECTIVE: “DEMOCRATIC LUXURY”
2 September – 14 November 2015

RAMPA Gallery is pleased to present a major retrospective of Hüseyin Bahri Alptekin, one of Turkey’s most important contemporary artists. Hüseyin Bahri Alptekin (1957-2007) was a leading figure in the art scene of Istanbul and was part of the first generation of Turkish artists considered to be globally active and nationally influential.

The first posthumous gallery exhibition of the artist’s work, it brings together over 45 works produced during the two decades either side of the new millennium, including a selection of studies, drawings and notes from the Hüseyin Bahri Alptekin archive. Since the early 1990s, Alptekin focused on an artistic production broad in scope, which included photographs, sculptures, installation, neon text, videos and collages – “plastic art” reflecting the prosaic material qualities of “global junk” that came with the flow of trans-national free-market capitalism. This dislocation of geography recurs as a thematic strand in much of his practice, analyzing how a society’s representations of ‘other’ places conform to our desires and stereotypes.

Bahri Alptekin was fascinated by the difference between the promise of something and its banal reality. This promise could lie in the name of a cheap hotel offering the experience of some distant place, or in the branding of a mass-produced product unconvincingly simulating luxuriousness or exoticism. Alptekin saw the profound effects of global capitalism first hand, observing the movement of people and products across geographies, particularly in the period following the collapse of the Soviet Union. He himself was also a traveller, studious of forms of feral capitalism surging from places considered the fringes of western modernity. As a traveller in his early student days he bore witness to these unstable models of capitalism at the fringes of the west and the burgeoning effects of mobility, trade and image circulation became the material for his art-making.

The show aims to take visitors deeper into the thought-processes of the exhibited works through the inclusion of a selection of studies, drawings and notes from the Hüseyin Bahri Alptekin archive. Democratic Luxury has been developed as a collaboration between M HKA (Museum for Contemporary Art, Antwerp) and RAMPA Gallery, Istanbul, with the displays across both venues together forming a major retrospective of Alptekin’s work.
The exhibition will also consider his collaborative initiatives with other artists such as the Bunker Research Group, the Barn Research Group (BRG) or the Sea Elephant Travel Agency which aspired to organise a “floating laboratory” for artists and thinkers to circumnavigate the Black Sea, developing critical discussions and artistic exchange, all-the-while tracing the route taken by the protagonist in Jules Verne’s novel Kéraban The Inflexible (1883).


Hüseyin Bahri Alptekin, / M. D. Morris,
“KARA-KUM”, 1995,
Yağlı kumaş üzerine dijital baskı / Digital print on oil fabric,
'Hüseyin Bahri Alptekin' sergisinden yerleştirme görüntüsü,
SESC Pompeia, Sao Paulo, 2013,
Installation view from 'Hüseyin Bahri Alptekin' exhibition,
SESC Pompeia, Sao Paulo, 2013, Photo: Ed Figueiredo
,
(
Hüseyin Bahri Alptekin'in Varislerinin, M. D. Morris'in ve
Rampa İstanbul'un izniyle, Courtesy the Estate of
Hüseyin Bahri Alptekin, M. D. Morris and Rampa Istanbul).
About the artist
Artist, writer, lecturer and curator, Hüseyin Bahri Alptekin (1957-2007) studied aesthetics, philosophy of art and sociology in Ankara and Paris. He worked as a photographer for SIPA Press and wrote for various publications as an art and design critic. Starting in the early 1990’s, Alptekin focused on an artistic production that explored the effects of globalization, immigration and exile, cross cultural image circulation and anonymous production through travel, personal histories and archives. His crossreferential work, consisting of photoinstallations, collages, videos, objects, and once a lifesize truck overloaded with colorful plastic soccer balls, represent a multilayered, complex visual language. In 2007 he represented Turkey in the 52nd Venice Biennial with his installation “Don’t Complain”. The same year he participated in the exhibition “Global Cities” at the Tate Modern in London. From 2000-2004 he ran a non-profit artists’ collective called “Sea Elephant Travel Agency” (SETA) that hosted a residency program for artists as well as organized conferences. His exhibition credits include the São Paolo Biennial (1998); Cetinje Biennial (2002), for which he won the UNESCO Prize; “How Latitudes Become Forms,” Walker Art Center (2003); Manifesta 5 (2004); 2nd and 3rd Tirana Biennial (2003, 2005); and the İstanbul Biennial (1995, 2005, 2009). Solo exhibitions include “Hüseyin Bahri Alptekin – Facts, Incidents, Accidents, Circumstances, Situations”, Muzeum Sztuki, Łódź (2013), “Festival Istambul Agora – Hüseyin Bahri Alptekin”, SESC Pompeia, Sao Paulo (2013), “I Am Not A Studio Artist”, Salt, İstanbul (2011), “Global Mockery”, Maison de Folie de Wazemmes, Lille (2009) and “Kriz: Viva Vaia”, Dulcinea Gallery, İstanbul (1999).

About Rampa Gallery
Rampa Gallery is one of Istanbul’s leading contemporary art galleries. Located in Akaretler, Beşiktaş, Rampa is one of the largest galleries in Istanbul and it is comprised of two separate spaces. The first space on the ground floor functions as a project room. The main gallery, with a footprint of 900 m2, is designed as an open space in order to accommodate diverse exhibitions, providing facilities for large-scale works and installations. Established by Arif and Leyla Tara Suyabatmaz, the gallery is committed to the realization and presentation of exceptional artworks, to communicating with a broader audience and to supporting scholarly research about the gallery artists. Rampa facilitates the production and presentation of artworks across diverse mediums and strives to create an innovative and critical forum for artistic production and discourse. Rampa aspires to contribute to the international acknowledgment of its artists by building sustainable collaborations with curators, museums and cultural institutions and placing works by its artists in leading private and public collections.

Rampa
A: Şair Nedim Caddesi No: 21a 34357 Beşiktaş-İstanbul
T: +90 212 327 0800
Saatler: Salı – Cumartesi / 11:00 – 19:00
www.rampaistanbul.com
facebook.com/Rampaistanbul
twitter.com/rampaistanbul
vimeo.com/rampaistanbul

instagram/rampaistanbul

NEW NATIONAL STADIUM, TOKYO by ZAHA HADID ARCHITECTS

ZHA New National Stadium.

The unique design for the New National Stadium which has been developed over two years to be the most compact and efficient stadium for this very special location in Tokyo. Zaha Hadid Architects welcomes a new contractor bidding process for the New National Stadium to reduce costs and ensure value for money in terms of quality, durability and long-term sustainability.
Designed by Zaha Hadid Architects and Japanese partners, the New National Stadium contains all the knowledge and expertise gained from the team’s direct experience of other Olympic, World Cup and World Championship stadia. The substantial investment in time, effort and resources already made by the Government and people of Japan into the existing team over the past two years ensures the New National Stadium can be completed in time to welcome the world to Japan in 2019 ahead of the Tokyo 2020 Olympic and Paralympic Games, and become a new home for sport for many future generations of Japan’s athletes, sportsmen and women.


ZHA New National Stadium.
Images: Copyright © Zaha Hadid Architects.

Video Presentation



ZHA New National Stadium.

ZHA New National Stadium.

21 Ağustos 2015 Cuma

LEYLA ALATON KOLEKSİYONU’DAN ESERLER: “ALACA”

Julian Opie, “Gallery Staff (1)”, 2010, cam üzerine serigrafi, ­20 Edisyon, 57.5x93.5x6.5 cm, Sanatçı tarafından tasarlanmış çerçeve içinde.

EKAV / Eğitim, Kültür ve Araştırma Vakfı, 14. İstanbul Bienal’ine paralel olarak ALACA Leyla Alaton Koleksiyonu’ndan seçilmiş eserlere Deniz Artun küratörlüğünde 1 Eylül – 3 Ekim 2015 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.

ALACA Claudia Segura Campins’in kaleminden...

Tek başına kurulan bir düş, yalnızca bir düştür. Birlikte kurulan bir düş, gerçektir. (YOKO ONO)

Nur Koçak, “Fetiş Nesneler - Cutex Tırnak Cilaları
(İki Adet Proteinli Aşk Kırmızı)”,
1976, kağıt üzerine kuru boya, 88x63 cm.
Sanat koleksiyonları, öykü anlatmak ister, yaşamla ilgili farklı öyküler; şimdi ve burada, geçmiş ve gelecek, düşler ve korkular arasında konuşmalar başlatır. Sanat, gerçekliği nasıl görüp algıladığımızı, kendi imgelerimizi nasıl yansıttığımızı gösteren bir ayna gibidir. 

Leyla Alaton koleksiyonundan sunulan seçki, ilk bakışta son derece büyülü görünse de, aslında insan olma durumuna, kaygılara ve arzulara ilişkin keskin meseleleri uyandırır. En katıksız haliyle duygu ve duyarlılık, renge bürünüp, bu seçkinin arka planında, tıpkı bir nakarat gibi, kendini tekrar eder. Bu bakımdan ALACA başlığı, koleksiyonun ‘çok renkli’ doğasını öne çıkarır; koleksiyon, alışılmış ve basmakalıp olana karşı duran, farklı coğrafyalardan ve farklı geçmişlerden pek çok sanatçıyı bir arada barındırır.

Bu koleksiyonu, çoğulluğun felsefi bir anlama kavuştuğu, ancak her bir tekilliğin saygıyla korunduğu renkli bir takımyıldızı olarak düşünebiliriz. Parlak, devingen ve oldukça canlı bu renk topluluğu, koleksiyonerin söyleminin ve sezgilerinin bir metaforu haline gelir. Eserlere yansıyan bakışı, aynı zamanda onun dünya görüşü hakkında da bize bilgi verir.

Bu sergi, biz izleyicileri, koleksiyonerin mahrem bakışının, zamana ve mekana yayılmış haliyle karşılaştırır; bir bakıma onun gizli nadire kabinesine gireriz. Bu ‘kişisel müze’nin, dikkat çekici niteliklerinden bir tanesi, kimi parçaların edisyon olmasıdır. Eserleri dünya müzelerinde sergilenen önemli sanatçıların, ulaşılması ve edinilmesi olanaklı, édition limitée eserleri biriktirilmiştir. Öte yandan, bu çoğaltılmış eserleri bir araya getiren kişinin ‘özel’liği sayesinde, bu koleksiyon ‘eşsiz’dir.


Mehtap Baydu, “Söz Gümüş İse”, 2010, bronz döküm üzerine altın kaplama, 21 parça, her biri yaklaşık 11x8 cm.

Ankara’da geçtiğimiz sene m1886’da sergilenen ALACA sergisi, Leyla Alaton’un dünyasını keşfetmemizi sağlayan, saf ve sahici bir ışık gibidir. Sanat, onun yaşamının, onu tanımlayanların bir parçası; bu sergi, paylaşılacak düşlerinin ilkidir.

Sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv de izleyebilirsiniz.

AÇILIŞ: 1 Eylül 2015 Salı, 18:00
YER: Ekavart Gallery
ZİYARET SAATLERİ: Pazartesi – Cuma 11:00-18:30 / Cumartesi 12:00-18:30
The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza No:15 Gümüşsuyu - İstanbul | Tel: (0212) 252 81 31 | info@ekavartgallery.com


* Ekavart Gallery, EKAV Vakfı kuruluşudur. Sergilerden elde edilen gelir, sanat dalında eğitim gören bursiyerlere aktarılmaktadır.

VICTORIA MIRO GALLERY’DEN ARTINTERNATIONAL FUARI İÇİN ÖZEL BİR SEÇKİ

Grayson Perry, “In its Familiarity Golden”, 2015, Tapestry, 290x343 cm, 1141/8x1351/8 in (GP 547), Courtesy of Victoria Miro, London.
Sadece İngiltere’nin değil dünyanın en önemli galerilerinden biri sayılan Victoria Miro, 4-6 Eylül tarihlerinde ARTINTERNATIONAL FUARI ile birlikte ilk kez Türkiye’ye geliyor. Aralarında Dragset&Elmgreen, Isaac Julien, Grayson Perry’nin de bulunduğu pek çok ünlü isimle katılacak galerinin çok konuşulacak sanatçılarından biri de Yayoi Kusama olacak! Temsil ettiği sanatçılar arasında Turner ödüllü Chris Ofili’nin de bulunduğu galeri, dünyaca ünlü isimlerin işlerini İstanbullu sanatseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor.

Julien’den Perry’e
İlk filmi “Looking for Langston” (1989) ile Berlin’de Teddy Ödülü’nü alan, “The Long Road to Mazatlán” (1999) ve “Vagabondia” (2000) filmleriyle Turner Ödülü’nü kazanan, işleri Tate, MOMA, Centre Pompidou, Guggenheim, Hirshhorn ve Brandhorst gibi müzelerin koleksiyonlarında yer alan sinemacı ve güncel sanatçı Isaac Julien, müzik ve sanat tarihinden beslenen çizimleri ve yerleştirmeleriyle büyüleyen Idris Khan, büyük ölçekte kadın ve çocuk resimleriyle tanınan, Charles Wollaston ödüllü Chantal Joffe ve en son Pera Müzesi’ndeki sergisiyle de büyük ilgi gören, kadın alter-egosu “Claire” olarak da bilinen ve 2003 Turner Ödülü sahibi Grayson Perry bu isimlerden sadece bir kaçı.


Ingar Dragset ve Michael Elmgreen, “He (Copper Green)”, 2013, epoxy resin, polyurethane cast, metal lacquer (copper), green patinated 190x140x100 cm, 743/4x551/8x393/8 in (Edition 109), Courtesy of Victoria Miro, London.
‘Deniz Erkeği’ İstanbul’da!
Hipergerçekçi heykelleri ve mekanlara yaptıkları sürpriz yerleştirmeleriyle dikkat çeken, Berlin’de Nazi döneminde öldürülen eşcinsellerin anısına yaptıkları “Memorial to the Homosexuals” ve Teksas’ın göbeğine kurdukları “Prada Marfa” gibi kült işleriyle de tanınan İskandinav ikili Ingar Dragset ve Michael Elmgreen’in meşhur “Deniz Erkeği” (He - Copper Green, 2013) heykelinin de sergileneceği Victoria Miro standının en çok ilgi görecek isimlerinden biri de hiç kuşkusuz Yayoi Kusama olacak.


Yayoi Kusama, “Image of First Love”, 2013, Sewn stuffed fabric, paint, metal 105x41x94 cm, 413/8x161/8x371/8 in, (KUSA 810), Courtesy of Victoria Miro, London.
Kusama’nın ‘İlk Aşk’ı
Sadece ülkesi Japonya’nın değil, uluslararası sanat platformunun en sıra dışı sanatçılarından biri sayılan, 60 yılı aşkın sanat hayatı boyunca performanstan, enstalasyona, happening’den resme, hatta edebiyat ve sinemaya uzanan farklı disiplinler arasında gezinen, renkli-aynalı düzenlemeleri ve kendi yaptığı puantiyeli kıyafetleri ve kabak heykelleri, optik desenleri, siyah-kırmızı noktalarını yerleştirdiği işleriyle tanınan, sarsıcı hayat hikâyesiyle de çok konuşulan Yayoi Kusama’nın 2013 tarihli “Image of First Love” adlı heykeli de Victoria Miro standında görülebilecek.

Yılın merakla beklenen uluslararası çağdaş ve modern sanat fuarı ARTINTERNATIONAL, 4-6 Eylül tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. İspanya’dan Çin’e, İtalya’dan Bulgaristan’a, 27 ülkeden 88 galeri ve 400’den fazla sanatçının katılacağı fuar, bir kez daha sanat tutkunlarının odağı olacak.

ARTINTERNATIONAL
Tarih: 4-6 Eylül 2015
Yer: Haliç Kongre Merkezi - Sütlüce Mah. Karaağaç Cad. Beyoğlu - İstanbul
www.artinternational-istanbul.com
facebook: ArtInternationalTurkey
twitter: @ArtIntl

instagram: @ArtIntl