tin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2015 Salı

DENİZ SAĞDIÇ: “RESİM YAPMAK, NEREDEYSE FELSEFE YAPMA EYLEMİ İLE ÖZDEŞTİR”

Deniz Sağdıç, “Ultramarine”, 2015,
tuval üzerine yağlıboya, 120x80 cm.
Deniz Sağdıç, “Tin” başlığı altında topladığı çalışmaları ile 29 Haziran - 13 Temmuz 2015 tarihleri arasında Mine Sanat, Bodrum Yalıkavak Palmarina Galerisi’nde izleyiciyle buluşuyor.

RÖPORTAJ: Hande Özdilim Yıldırım

H.Ö.- Bir sanatçı neden üretir? Örneğin bir ressamı, bir şeyleri resmetmeye sevk eden itkiyi, “sen” örneği üzerinden düşünmeye çalışırsak, seni üretmeye götüren süreç hakkında neler düşünüyorsun?
D.S.- İnsanlar olarak, binlerce yıldır dünyayı aklımız vasıtasıyla, şeyleri kavramsallaştırarak anlamlandırma sistematiğine alışmış durumdayız, en azından Nietzche’nin söylemiyle Sokrates’ten bu yana. Bu şeyler öteden beri doğada olan veya bizim, yani insanlığın yarattığı nesneler ile yine insan üretimi tüm olguları da kapsayan bir çerçeve. Bir şeyleri resmetme isteğimi uyandıran temel itki de bu düşünceden kaynaklanıyor. Evet, bu bir ağaç. Ağaç nedir? Bu şeye neden ağaç diyoruz? Kafamdaki ağaç imgesi nedir? İnsanların kafasındaki ağaç imgesi nedir? Bu bir ağaç ise ve ben bunun bir ağaç olduğunu biliyorsam, onu neden resmetmek isteği duyuyorum? Böyle söyleyince Pascal’ın meşhur ‘Özgün hallerine hiç hayranlık duymadığımız şeylere benzerlik yoluyla hayranlık uyandıran resimde nasıl bir kibir vardır’ sözü akıllara geliyor. Tabii burada Pascal’ın kibir olarak bahsettiği itki, kulağa geldiği anlamın çok ötesini kendinde barındırıyor. Pascal fark etmiştir ki resim yapmak, neredeyse felsefe yapma eylemi ile özdeştir. Buradaki ‘neredeyse’ belirtecini resimden yana kullanıyorum. Çünkü düşünce tarihi boyunca; sanatçı her zaman düşün insanının bir adım önünde yer almıştır. Çeşitli imgelemler, insana özdeş suretin ortaya konması, zihinleri, üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. Tabi burada resim yapma fiiliyle örneklediğim durum, tüm sanatları kapsayan bir olgu. Fazlaca düşünsel derinliğe girmeden özetlemek gerekirse; bir ressam için resmetme eylemi; bırakın fırçayı bir yüzeye sürmeyi, bahsettiğim tüm bu düşüncelerden de önce, ressam olmaya karar verme anı ile başlar. Çünkü ressamın baktığı şey ağaç olmadığı gibi, tuvalinde görerek ağaç olarak anlamlandırdığımız da bir ağaç değildir. Ben tüm sanatçıların farkında olsun ya da olmasın, dünyaya bu gözle baktıklarına inanıyorum.


Deniz Sağdıç, “Portre”, 2015, çok katmanlı şeffaf yüzey ve renk pigmentleri, 70x100 cm.
H.Ö.- Günümüz sanatı çerçevesinde, sanatını ya da kendini nasıl konumlandırır sın?
D.S.- Günümüzde çağdaş sanat için; sadece duyulara hoş gelen, kuramsal anlamdan ziyade yüzey estetiği ile ilgilenen, boyutlarıyla yücelmeye çalışan bir sanat anlayışının hakim olduğuna dair bolca eleştiri var. Cümlenin başında günümüzde ve çağdaş kelimelerini bir arada kullanmama neden olan sorunsal da bu tartışma dahilinde. Çünkü aynı eleştiri ortamında bu terim de başlı başına bir tartışma platformu oluşturuyor. Çağdaş sanat derken bir kronolojik sınırlama yapmak ya da diğer taraftan çağdaşı bir kategori başlığı olarak ele almak, bir kelime oyunundan ibaret değilse, benim düşünceme göre sanatı zaten anlamamış olmaktır. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi bir resimde yer alan ağacı, ağaç olarak ele aldığınız anda zaten artık sanattan bahsetmiyorsunuz demektir.


Deniz Sağdıç, “Recurring”, 2015,
tuval üzerine yağlıboya, 120x80 cm.
H.Ö.- Senin ve yapıtlarınla ilgili konuşmalar/metinler, genelde “kendine has üslubu” cümlesiyle başlıyor. Gerçekten de hangi dönemine ait olsa da, çalışmaların izlendiğinde ayırdına çabuk varılan bir Deniz Sağdıç dokunuşundan bahsetmek mümkün. Bu olmasını istediğin bir etki mi?
D.S.- Gördüğünüzde ya da hissettiğinizde resmetmek, aktarmak, irdelemek istediğiniz aslında bir obje, durum veya duygu değil, bir mesele, sanatçının kendi meselesi. Tabi bu mesele kendinizle sınırlı kalmayan, aktarmak, göstermek veya paylaşmak istediğiniz bir sürece doğru evirilmekte. Bunun özünde gerçek olarak bilinenlerin sorgulanması meselesi yatıyor. Gerçek olarak bilinen diye bahsettiğim, sizin ve sizi, siz olarak kavramsallaştıran, sizin de içinde olduğunuz, ama sizin dışınızda kalan toplum ve doğa, kısaca tüm şeyler. Bu tümün ortaya koyduğu gerçek olarak bilineni irdelerken aslında bunu, tüm bu “tüm”e ifade etmeyi denemiş oluyorsunuz. Sanatçı olarak dünyayı görme şekliniz, aynı zamanda sizin dışınızda kalan tümün de bir süre sonra sizi anlama şekline dönüşüyor. Bu bakımından üslubunuz şeyleri görme ve yansıtma biçimi olarak özellikle yapmadığınız bir şey olsa da sizin dışınızdakilerin meselenizi kavrayabilmeleri açısından önemsediğim bir fonksiyon. Bu nedenle izleyenin imzamı görmeden bile bu çalışma Deniz Sağdıç’ın diyebilmesi, bu köprünün kurulabilmesi bakımından önemli bir konumda.

H.Ö.- Paylaştığın düşünceler çerçevesinde “Tin” başlığı altında topladığın çalışmalar için neler söyleyebilirsin?
D.S.- “Tin” 2013 yılının sonlarına doğru oluşturmaya başladığım bir dizinin adı. Temelde önceki dönem çalışmalarımla aynı üslup yaklaşımını korusa da ortaya çıkan formları oluşturan renk değerlerindeki değişimin, zihinde oluşturduğu imgelerle olan ilişkisini irdelediğim bir deneme niteliğinde. Her çalışmada farklı bir rengi temel alıp, bu rengin asgari derecede değiştirilmiş versiyonlarını, imgenin ve espasın oluşumuna katkıda bulunacak biçimde yaratmayı esas alıyor. Buda üretme eylemi zemininde “tin”in, sadece teknik gibi algılanan ama bahsettiğim zihinsel eylemlerle evirildiği yönü vurgulamayı amaç edinen bir başlık. Öyle ki bu diziyle oluşturmaya başladığım her çalışmanın benim için algısal bir idmana dönüşünü biraz da hayretle deneyimliyorum. Şimdi sesli dile getirince yine fark ediyorum ki, resim yapma eylemi sadece bir aktarım ve yansıtmadan öte kendinize de bir gösterim deneyimi.


Deniz Sağdıç, “WONDROUS PLACE”, 2015, tuval üzerine yağlıboya, 120x80 cm.

H.Ö.- Bu sergide yer alan, tuvalin dışında medyumlarda ve farklı teknikte çalışmalar da var.
D.S.- Bu sergide, izleyenlerin ilk defa görecekleri faklı teknikle oluşturduğum çalışmalarım var. Teknik olarak dile getirdiğim, görünenin ardında temelde çalışmamın kendi iç uzamındaki, diğer çalışmalara göre yapısal bir farklılık. Uzamsal boyut her ne kadar göreceli bir kavram olsa da duyusal olarak pigmentin klasik boyamadaki yığımının yarattığı görüsel etkiye benzer bir etkiyi, uzamsal derinlik ile de sağlamayı amaçlamakta. Tabi bu etki, yarattığı çok boyutlulukla birlikte izleyene de bir duyumsama özgürlüğü sağlaması bakımından heyecan verici.

Deniz Sağdıç, “REPEAT AGAIN”, 2015, tuval üzerine yağlıboya, 120x140 cm. 

H.Ö.- Bu sergi, aynı zamanda Mine Sanat Galerisi ile ilk çalışma ortaklığın olacak.
D.S.- Bir sanatçının, düşünsel olarak, zaman ve mekan zemininde kurmayı amaçladığı ilişki, öncelikle bu mekanın fiziksel özelliklerini çağrıştırsa da, mekanın kurumsal bağlamda ortaya koyduğu imge, duyusal ilişkinin çok ötesinde anlamları meydana getiriyor. Bahsettiğim anlamda, çalışmalarımı sergileyeceğim alanın, mekanı da aşan, Mine Sanat kimliği; bu sergiyi bambaşka okumalara taşıyor. Mine Sanatın neredeyse benimle yaşıt, 30. Kuruluş yıldönümünü kutladığı bir dönemde, bu projeyi yapabiliyor olmak benim için gurur verici. Özellikle Mine Sanat Galerisi’nin 30. Kuruluş yılı nedeniyle hayata getirilen üç ciltlik arşivsel yayın, 30. Yıl sergi ve belgeseli sayesinde tekrar hatırlama fırsatı bulduğumuz bu köklü ve başarılı geçmişin, Türk sanatına katkılarını düşündüğümde bir sanatçı ve sanatsever olarak bende yarattığı duygunun tam karşılığı; minnettarlık. Bu anlamda çoğu zaman birçok tartışmaya konu olan özel sanat galerilerinin, özellikle bizimki gibi görsel sanatlarla çok geç tanışmış ülkelerde bir sanat ortamının oluşmasındaki katkılarını göz ardı etmemek gerektiğine inanıyorum. Bu sergi vasıtasıyla Mine Sanat ailesinin bir parçası olacağım için mutluyum.


Deniz Sağdıç Atölyesinde.
BİLGİ İÇİN
Mine Sanat Galerisi | Mine Art Gallery
Merkez / Centre: Teşvikiye, Poyracık Sok. No:1/1 Yasemin Apt. D:5 Nişantaşı/İstanbul
Şube / Branch: Yalıkavak, Palmarina No: D105 Merkez Mah. Çökertme Cad. Bodrum / Muğla
T&F: +90(212) 232 38 13 | info@minesanat.com | www.minesanat.com

DENİZ SAĞDIÇ (Mersin, 1982)                                                                                                 
-Doğuş Üniversitesi, Plastik Sanatlar Yüksek Lisans Programı
(Başarı Burslu ile kabul) (2013 -2015)
-Mersin Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
(Fakülte Birinciliği) (1999-2003)

KİŞİSEL SERGİLER:
“TİN”, MİNE SANAT GALERİSİ – BODRUM 2015
“TİN”, GÜNEŞ SİGORTA SANAT GALERİSİ – İSTANBUL 2014
“KADIN: MÜLK”,  RENART GALERİ – İSTANBUL 2014
“KADIN: MÜLK”, İŞ SANAT – İZMİR 2013
“DÜŞ VE GERÇEK”, PİNELO GALERİ – İSTANBUL 2012
“DÜŞ VE GERÇEK”, GAMA GALERİ –  İSTANBUL 2011

KARMA SERGİLER:
“MOONLIGHT I” NK Gallery – WASHINGTON 2015
“MADDENİN HALLERİ III” Armaggan Galeri - İSTANBUL 2015
“GİYİLEBİLİR SANAT” Summart Galeri -  İSTANBUL 2015
“NEW YORK  ARTEXPO 2015 – NK Gallery  – NEW YORK 2015
“SİVİL TOPLUM İÇİN DİYALOG” Uluslararası  Plastik Sanatçılar Derneği – İSTANBUL 2015
“KYOTO ART QUAKE 201- Kyoto Bienali – JAPONYA 2015
“SİVİL TOPLUM İÇİN DİYALOG” Pamukkale Üniversitesi – DENİZLİ 2015
“KURDELE” Galateart Galeri – İSTANBUL 2015
“AŞK’A RANDEVU” Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi – İZMİR 2015
“SİVİL TOPLUM DİYALOĞU İÇİN SANAT”, Çalıştay – DENİZLİ 2015
“TABOO”, İŞ SANAT – İZMİR 2015
“İKLİM DEĞİŞİMİ”, Bozlu Art Project – İSTANBUL 2014
“PEKER SANAT”, Karma Sergi – ANKARA 2014
“EGEART”, Karma Sergi – İSTANBUL 2013
“ALL ARTS İSTANBUL”, Meriç Aktaş Art – İSTANBUL 2013
“DİNAMO 1 Genç Sanatçılar”, Swiss Otel – İZMİR 2013
“KAV GENÇ SANAT” Karma Sergi – ANKARA 2012
“TÜYAP ARTIST 2012”, Meriç Aktaş Art – İSTANBUL 2012
“DÜŞ VE GERÇEK”, Karma Sergi, Galeri Miz – BODRUM 2012
“CONTEMPORARY İSTANBUL 2011”, Galeri Baraz – İSTANBUL 2011
“TÜYAP ARTİST 2011” Galeri Baraz – İSTANBUL 2011
“SUMMER LOVE II” Karma Sergi, Ekavart Galeri – İSTANBUL 2011
“KAĞIT İŞLER” Karma Sergi, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği – İSTANBUL 2010
“1968’in 40. yılı: Bir Rüzgarın Arkeolojik Kazısı”, Çankaya Belediyesi  – ANKARA 2009
“1968’in 40. yılı: Bir Rüzgarın Arkeolojik Kazısı”,  Piramit Sanat  –  İSTANBUL 2008
“ROMANTİZM” Karma Sergi, Bahariye Sanat Galerisi  –  İSTANBUL 2005
“4TH STREET ART”, Performans, Beyoğlu – İSTANBUL 2005
“SUMMER \ YAZ” Karma Sergi, Bahariye Sanat Galerisi  –  İSTANBUL 2005
“MONALİSTANBUL” Karma Sergi, Çekirdek Sanat Galerisi  –  İSTANBUL 2005
“ŞEFİK BURSALI RESİM YARIŞMASI” (Sergileme) – ANKARA 2004
“NURSEREN TOR ATÖLYESİ” Karma Sergi – MERSİN 2003
“Marmara Üniversitesi 3. Uluslararası Öğrenci Trienali” – İSTANBUL 2003
“30. Uluslararası Silifke Kültür Haftası” Karma Sergi – MERSİN 2003
“Hilton Oteli Karma Resim Sergisi” – MERSİN 2003
“Mersin Üniversitesi Geleneksel 3. Resim Yarışması” (Mansiyon Ödülü)  – MERSİN 2003
“Gaziantep Resim - Heykel Bienali”  – GAZİANTEP 2002
“Mersin Üniversitesi Geleneksel  2.  Resim Yarışması”  (Seçici Kurul Özel Ödülü) - MERSİN  2002
“Tarihi Mersin”  Baskı Resim Sergisi – MERSİN 2002
“1. Antalya Uluslararası Resim Festivali”  – ANTALYA 2002
“Çukurova Üniversitesi 10. Bahar Şenliği” Karma Resim Sergisi – ADANA 2001

“Mersin Üniversitesi Geleneksel 1. Resim Yarışması  (Mansiyon Ödülü)” – MERSİN 2001

3 Kasım 2014 Pazartesi

DENIZ SAGDIÇ: "For me, the spirit is the exact representation of the process of creating my works"

Deniz Sagdic, “Untitled”, 2014, Oil on Canvas, 80 x 120 cm., (© Deniz Sagdic).
Deniz Sagdıc.
We spoke with Artist Deniz Sagdic's personal exhibition, that will be open between the 11th November and 20th December 2014, together with her husband, art critic Dolunay May. Our conversation focused not only on artistic creation, but also on the philosophy behind the creative process and the sociological and psychological training of the artist.

By Ummuhan Kazanc

Dear Deniz, your exhibition entitled "Spirit" will be at the Gunes Sigorta Art Gallery between the 11th November and 20th December 2014. In your fifth personal exhibition, how do you handle the concept of the spirit, which has been the subject of investigation and creativitiy for a number of artists and thinkers, within the framework of painting?
Deniz:The spirit is a concept that has been invoked in the world of philosophy, by artists who cannot be considered apart from this world. It is a concept that has been thought about and examined a lot and for this reason, it is a risky and ambitious title. However, I think that the very meaning of art is to touch upon such debates, risks and ambitions, to attempt to loosen the knots represented by the imaginary world and provide solutions as one can. Isn't the world of concepts the only area that philosophers and artists can occupy? As you know, the translation of this concept, born in the West, in our language is a matter of debate. However, apart from the claims of the parties to the debate, the meaning of the spirit in my imaginarium is the artworks in my exhibition. The spirit, for me, is exactly the process in which my works are created, meaning the dynamic of reflection of an image, an object or even a mood that influences me, even before the brush first touches the canvas.

Deniz Sagdic, “Untitled”, 2014, Oil on Canvas, 120 x 160 cm,
(© Deniz Sagdic).
Dolunay: When with Deniz, you have to get used to this situation. For example, when we are walking down the street, he can spend minutes examining anything that is interesting to him; a tree, an object that might be ordinary for us and in that moment he is not with you. You can see that he is going somewhere else and this could cause you to worry if you are not used to it. If the object is something that he can pick up he will, if not he will start to sketch in his book, which goes with him everywhere. Many times, for the observer, the object he is looking at and the sketches are completely different.

Deniz: This is a moment of realisation. Even though there are differences in the practical reflections, I believe that the creative mood works the same way for all artists. Even our early ancestors that made handprints in pigments they threw on cave walls had that same moment of realisation, reflecting a mood, an experience of their own existence. When somebody sees my paintings I would like the person to depart on a spiritual journey to his or her own inner world rather than the process I mentioned, to experience an essence that the person maybe has forgotten among the sediments of memory or maybe has not noticed before.

It seems that love has a separate place in this exhibition. What can you say about this?
Deniz:The concept of spirit is related to love for me. This is a meaning beyond that expressed by culture today. I consider a love felt by a thinking mind, an essence that is definitely separated from the animalistic, beginning to percieve and ascribe meaning, accepting that meaning and deciding to have the experience. I think that art has developed as a vehicle for this love. At the same time, love is an intersection for philosopher and artists as they both are afflicated by the love of learning, questioning and examining.

You generally use the image of a woman in your work I think this exhibition is no exception. Which concepts or viewpoints are you trying to emphasise with the image of a woman? Your husband, the art critic Dolunay May had the following to say regarding the this aspect of your work: "A woman is always at the centre of the work of Deniz Sagdic. These women are usually an unexpected expression of Sagdic's subconscious rather than a choice. The images of these women are expressions of drives in the artistic space rather than a planned critique, illustrating the amorphous relationship between forms and their surroundings. The source of this expression is not an organic relation between Deniz Sağdıç and those who share the same gender. In the general sense, it is the encouraged reflection of the human condition". What would you like to add to this?
Deniz: Dolunay has summarised it well (laughing). Jokes aside, I think that women have been indicative of the sociological, cultural and political situation of humanity throughout history, including today. As you have brought it up, my graduate dissertation was built on the basis of women. To understand the psychological condition of society, it is enough to look at women. You do not even have to delve too deep, looking at any photograph of a women from that society is sufficient. Believe me when I say that this will give you as much data as the most detailed research. Apart from these insights, the only thought that I subscrive to is that I don't believe that art has its own ideology. I am sceptic about separative systematic philosophies such as feminism or other based on other prescriptions.  In many cases I try to depict women, at least in imagery that does not intersect with this kind of misleading prescriptions, however it is difficult to stay away from the spiritual whisperings.

You have a technique that allows your paintings to scream "work of Deniz Sagdic". Can you tell our readers about your technique and in which artistic movement it should be examined?
Deniz: Yes, my paintings have distinguishing features as you say. Indeed, the first statement made by dear Yahşi Baraz, during the early years of my art career was; "I have seen thousands of works by artists all over the world but I have never come across a style like yours". At the time, I considered this a statement to have been made out of kindness, after which I found out that Yahsi Baraz was a devotee of art worldwide, backing up his statement with decades of experience. At that time, forget about world art, I was not aware of the works of the Turkish art scene while today, with the facilities provided by the internet, it is almost impossible to remain ignorant about the art products in the world. I have still not had anyone say "your paintings look like those of another artist". I think that originality is something like this. However, originality is a knife edge, as art lovers or professionals in the art world other than artists may be proponents of a specific movement, even if the artist is not. But my paintings are significant to me in terms of meaning rather than technique. The structure that is percieved as form by the viewer is the reflection of expression in practice for me. Therefore, a preexisting plan that we can terminologically classify as technique is not a concern for me. My form of expression is like handwriting; even when sketching the images flow in certain way outside of my control. I think that this fact is why I love oil painting. Many times my brush, supported by the chemical qualities of oil paint just flows uncontrollable, not stopping to rest with any movement.

Apart from being a successful artist you are also a successful academic. You graduated from the Department of Painting at the Faculty of Fine Arts of Mersin University, as valedictorian. You started your graduate studies at the Plastic Arts Department of Doğuş University with a merit scholarship. How do you see this string of successes continuing in the future? What is there in the big picture you drew for yourself?
Deniz: As I said before, artists also experience the hunger for researchi science, learning and questioning. In this case, in school you fulfill expectations of you completing the learning process. Unless there are any unexpected surprises, it seems that I will graduate from my masters programme top of the class. I must say that I find universities very beneficial. What can be more exiting than coming face to face with many great scholars who you read about, examine their works and attend their seminars. I do have a measured approach to academic life as do many artists in varying degrees. I would like to thank the academic circles who encouraged me to further my studies and combined with a merit scholarship, I just couldn't say no. For this reason, I think I will continue with my education but my career is focused on the production of art works rather than taking on the mantle of an educator, at least for the foreseable future.


DENIZ SAGDIC’S “SOUL” EXHIBITION
IS AT GUNES SIGORTA ART GALLERY by November 11th
Deniz Sagdic, born in 1982, will meet the audience by November 11th, 2004 with her works of art collected under the name “SOUL” for her  fifth personal exhibition 2014 at Gunes Sigorta Art Gallery. Sagdic presents her perspective for the concept of “Soul” at his exhibition that has been the subject of world of though since ancient times and become the main source of inspiration for the modern artists.
While the artist re-construes ordinary expressions of the concrete images perceived by the senses with her unique technique of painting, she promises the audience a spiritual journey towards the transcendental word with her works in which she has tried to find the core of the concepts she generated.   
The personal exhibition of Deniz Sagdic which is to be opened on November 11th, 2014 under the name “Soul” can be visited until December 20th between 10:00-18:00 except for Sundays at Gunes Sigorta Art Gallery. 

Gunes Sigorta Art Gallery
Gunes Plaza Büyükdere Cad. No: 110 Esentepe-Sisli-İstanbul-Turkey
Tel: 0090 444 19 57
www.gunessigorta.com.tr

http://www.denizsagdic.com/
 
Deniz Sagdic, “Untitled”, 2014, Oil on Canvas, 80 x 160 cm., (© Deniz Sagdic).






23 Ekim 2014 Perşembe

DENİZ SAĞDIÇ: “TİN, BENİM İÇİN; YAPITLARIMIN HAYATA GELİŞ SÜRECİNİN TAM KARŞILIĞIDIR.”














11 Kasım - 20 Aralık 2014 tarihleri izlenebilecek Ressam Deniz Sağdıç’ın kişisel sergisi ile ilgili sohbetimize eşi Sanat Yazarı Dolunay May da eşlik etti. Sadece sanat üretimi değil, sanat üretiminin arkasındaki felsefe ve sanatçının sosyolojik, psikolojik formasyonu da konuşmamızın odağını oluşturdu.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sevgili Deniz, “TİN” başlıklı sergin 11 Kasım – 20 Aralık 2014 tarihleri arasında Güneş Sigorta Sanat Galerisi’nde yer alıyor. Beşinci kişisel serginde, geçmişten buyana birçok sanatçının, düşünürün inceleme ve deneme alanına girmiş olan “Tin” kavramına pentür üzerinden nasıl bir bakış sunuyorsun?
Deniz: “Tin”, düşün dünyasınca dile getirilmiş, o dünyadan ayrı düşünülemeyecek sanatçıların da kafa yordukları bir terim. Üzerinde çokça düşünülmüş, işlenmiş, bu nedenle de aynı zamanda riskli, iddialı bir başlık. Ama sanatın tam da anlamının; bu tür tartışmaların, risklerin, iddiaların sularında yüzmek, düşün dünyasının temas ettiği düğümleri gevşetmeye çalışmak, kendince çözüm önerileri sunmak olduğunu düşünüyorum. Zaten kavramlar dünyası, düşünce adamlarının ve sanatçıların işgal ettiği yegâne alan değil midir? Bildiğiniz gibi terimin Batılı aslının dilimizdeki karşılığı bile tartışmalı. Ama tartışmanın taraflarının iddialarının yanında tabii ki “Tin”in benim düşün dünyamdaki karşılığıdır sergimdeki yapıtlar. “Tin” benim için; yapıtlarımın hayata geliş sürecinin tam karşılığıdır ki bu süreçten kastım, fırçanın tuvale ilk dokunduğu andan öte, beni etkileyen bir görüntünün, bir nesnenin, herhangi ruh halinin zihnimde oluşturduğu imgelemi yansıtabilme dinamiğidir.

Dolunay: Deniz ile beraberken bu duruma alışmak gerekiyor, örneğin birlikte yolda yürürken herhangi bir şey, bir ağaç, bir nesne, bizler için sıradan olan bir şeyi görüp dakikalarca inceler, o an sizinle birlikte değildir, bambaşka yerlere doğru gittiğini görebilir, bu durumuna alışık değilseniz endişe edebilirsiniz. Bir obje gibi yanına alabileceği bir şeyse, alır, değilse her zaman yanında taşıdığı defterini çıkarıp kendince resmetmeye başlar. Çoğu zaman baktığı şey ile çizdikleri bile bambaşka şeylerdir, dışarıdan bakan için…

Deniz: Bu bir idrak anı, pratik yansımalarında farklılıklar olsa da tüm sanatçıların, üreten ruh halinin bu şekilde işlediğini düşünüyorum. Hatta mağara duvarına püskürttüğü boyayla el izlerini bırakan öncül atalarımızın, aynı idrak halinin, kendi varoluşlarını deneyimleyen bir ruh halini yansıttıklarına inanıyorum. İzleyicinin, bu bahsettiğim süreçten ziyade resimlerimin karşısına geçtiğinde kendi ruh dünyasında tinsel bir yolculuğa çıkmasını, belleğinin tortuları arasında unuttuğu, belki de daha önce hiç fark etmediği bir özü deneyimlemeye teşvik edebilmeyi isterim.

“Aşk” olgusunun bu sergide ayrı bir yeri olacak gibi. Bu konuda neler söyleyebilirsin?
Deniz: “Tin” kavramı benim için aşkla ilintili. Ama bu günümüz kültürünün dile getirdiği anlamdan öte, düşünen bir zihnin, artık hayvandan ayrıştığı kesinleşen bir özün, algılamaya, anlamlandırmaya başlaması, anlamlı bulup yaşamaya karar vermesini sağlayan aşkı anlıyorum. Sanatın da bu aşkın bir aracı olarak var olageldiğini düşünüyorum. Aynı zamanda bu düşünürlerin ve sanatçıların kesiştiği bir başka nokta değil midir, filozof da sanatçı da öğrenme, sorgulama, kazıma aşkıyla yanıp tutuşmaz mı?

Genellikle resimlerinde “kadın” imgesini kullanıyorsun. Sanırım bu serginde de öyle. Kadın imgesi üzerinden vurgulamak istediğin kavramlar, söylemler nelerdir? Eşin ve Sanat Yazarı Dolunay May resimlerindeki kadın imgesini şu sözlerle anlatıyor bir yazısında: “Deniz Sağdıç resimlerinin merkezini bir kadın işgal eder. Bu kadınlar, Sağdıç’ın tercihinden öte bir bilinçaltının öngörülemez dışavurumudur çoğunlukla. Kadın imgelerinin, planlı bir eleştiriden öte güdülerin espasta hayat bulan uzamları olduğunu, formların çevresiyle oluşturdukları amorf ilişki ele verir. Deniz Sağdıç’ın hemcinslerine olan organik bağı değildir bu dışavurumun kaynağı. Bir insanlık halinin cesaret bulmuş yansımasıdır genel anlamıyla.” Bu cümlelere neler eklemek istersin?

Deniz: Aslında Dolunay güzel özetlemiş (Gülüyor). Şaka bir yana, kadının; günümüz dâhil, tarih boyunca insanlık halinin sosyolojik, kültürel, siyasal durumuna turnusol bir konumda olduğunu düşünüyorum. Şimdi siz söyleyince düşündüm de, benim yüksek lisans tezim bile kadın temeli üzerine kurulu. Bir toplumdaki ruh durumunu anlamak için kadına bakmanız kâfidir, öyle çok derinlere inmeye bile gerek yok, o toplumun kadınına ait herhangi bir fotoğrafa bile bakmanız yeterli gelecektir. İnanın en detaylı araştırmalar kadar veri sunacaktır size. Bu görülerin gerisinde bağlı olabileceğim tek düşüncenin sanatın kendi ideolojisi olduğunu sanıyorum, feminizm ya da herhangi başka kavramın öncül olduğu, ayrıştırıcı sistematiklerin varlığını tartışmalı buluyorum. Çoğu zaman bu tip yanıltıcı öngörülere neden olmamak için kadını, en azından imgesel anlamda konu etmemeye çalışsam da sonuçta “tin”in size fısıldadıklarından uzak duramıyorsunuz.

İlk bakışta “İşte bu bir Deniz Sağdıç resmi” dedirten bir resim tekniğin var. Okuyucularımız için tekniğin ve hangi sanat akımı içinde incelenmesi gerektiği konusunda bilgi alabilir miyiz?
Deniz: Evet, resimlerimin dediğiniz anlamda ayrışan bir doğası var. Hatta bu konudaki ilk tespit, profesyonel sanat hayatımın ilk yıllarında, sevgili Yahşi Baraz’ın; “Şimdiye kadar dünyanın her yerinde, binlerce sanatçının eserlerini izledim, seninkine benzer bir üslupla karşılaşmadım” sözüdür. O dönem sevimli bir jest cümlesi olarak karşıladığım bu sözün gerçeği yansıtabilme ihtimalini, Yahşi Baraz’ın tüm dünyadaki sanatı yerinde takip eden, onlarca yıllık bir tecrübeyi de arkasına alarak bu sözü sarf eden biri olduğunu sonradan öğrendim. O dönem bırakın dünya sanatını, Türk Sanat dünyasının üretimlerine bile pek aşina değilken, günümüzde internetin de imkanlarıyla, dünyada üretilen sanatın ne olduğuna dair bilginiz olmaması imkansız. Hala “resimlerin şu ressamınkilere benziyor” diyen bir tecrübe yaşamadım. Sanırım özgünlük dediğimiz de tam böyle bir şey. Ama özgünlük bıçak sırtı bir durumdur, çünkü sanatçılar değilse bile sanatseverler ya da sanat dünyasının sanatçılar dışındaki profesyonelleri de belli bir akımın takipçisi olabiliyorlar. Ama resimlerimin ayrışan yanı tekniğinden çok daha öte anlamlarda benim için. İzleyici için haliyle biçim olarak algılanan yapı, benim için ifademin pratikte hayat bulduğu bir yansıması. Dolayısıyla terminolojik olarak teknik diye tabir edilebilecek, öncül bir planlama yok ortada. İfade biçimim el yazım gibi, bir konunun eskizini bile yaparken istemim dışında, imgeler o yöne doğru şekil alıyorlar. Yağlıboyayı sevişimin ardında da bu gerçek var sanırım, çoğu zaman fırçam, yağlıboyanın kimyasal özelliklerini de arkasına katar, kontrolsüzce akar gider, tıpkı hiçbir akımın durağında mola veremeyeceği gibi.

Resimdeki başarını akademik hayatında da devam ettiriyorsun. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü 2003 yılında Fakülte Birinciliği ile tamamlamışsın. 2013 yılında başladığın Doğuş Üniversitesi Plastik Sanatlar Yüksek Lisans Programı’na da Başarı Bursu ile kabul edilmişsin. Bu başarılı çizgini ileride nasıl bir noktaya taşımayı hayal ediyorsun. Kendin için çizdiğin büyük resimde neler var?
Deniz: Başta da söylediğim gibi sanatçı olmanın bir araştırma, bilme, öğrenme, sorgulama açlığı olduğunu düşünüyorum. Hal böyle olduğunda okul gibi, sizden bir öğrenim edimi beklenen durumlarda ister istemez beklentileri karşılamış oluyorsunuz. Sıra dışı bir gelişme olmazsa, halen öğrenim gördüğüm yüksek lisans programından da birincilikle mezun olacağım gibi görünüyor. Okulları çok değerli buluyorum açıkçası, kitaplarından takip etmeye çalıştığınız, yapıtlarını, seminerlerini izlemek için özel efor sarf ettiğiniz nice değerli bilim insanını karşınızda bulmaktan, bu anlamda daha heyecan verici ne olabilir. Her sanatçıda az veya çok bulunan akademizme mesafeli yaklaşım benim için de söz konusuydu, hala öyle. Sağ olsunlar, akademik çevrenin uzunca süredir gösterdiği ısrarın üzerine başarı burslu bir teşvik de eklenince kayıtsız kalmak imkansız hale gelmişti. Bu nedenle eğitimime devam edeceğim gibi görünüyor ama bir eğitimci olmak anlamında, en azından yakın gelecekte böyle bir kariyere sanat üretimi içerisinde yoğunlaşmam söz konusu olamayacak gibi duruyor.

Bilgi için:

Güneş Sigorta Sanat Galerisi
Güneş Plaza Büyükdere Cad. No: 110 Esentepe-Şişli-İstanbul
Tel: 444 1957

www.gunessigorta.com.tr