maide bulak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
maide bulak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2021 Pazartesi

HERAKLES’TEN BU YANA NE DEĞİŞTİ Kİ?

Maide Bulak oto portre, Fotoğraf: Kerem Sanlıman.


Maide Bulak’ın 7-31 Mart 2018 tarihleri arasında Nişantaşı F Sanat Galeri’de düzenlenen “Herakles” sergisi; mitolojinin en
 popüler kahramanlarından biri olan Herakles ya da Herkül’ün on iki görevi üzerinden, M.Ö. 2000’li yıllardan günümüze güç, iktidar, öfke, şiddet kavramlarının toplumsal, kültürel ve siyasi psikoloji açısından çok da değişiklik göstermediğini bir kez daha resim ve heykeller aracılığıyla plastize ediyor. Mart 2018 tarihinde ArtUnlimited dergisinde yayınlanan röportajı arşivde bulunması amacıyla bloğumda da yayınlıyorum.

 

 RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ


 

Maide Bulak,
Ümmühan Kazanç.


Ü.K.-Herakles’in on iki görevi -ya da dayatılan emirler-, mitolojinin en çok bilinen hikayelerinden biridir. İktidar, güç, varlık ve hatta şiddet olgularının ön plana çıktığı bu miti serginde Maide Bulak’ın bakış açısından ya da günümüzün sosyal değerleri üzerinden nasıl yorumluyorsun? M.B.-Herakles mitolojide önemli bir karakterdir. Gücü, cesareti, kurnazlığıyla ve yarı-tanrı kimliğiyle tanınır. Bu mitte, Herakles verilen emirler üzerinden bir kahramanlık hikayesi yaratmıştır çünkü bütün emirleri başarıyla gerçekleştirmeyi başarmıştır. Herakles’in on iki görevine yönelik bu yaptırımların sebebi verilen emirlerdir.

Verilen emirler, çoğunlukla ya da her zaman yapılması gereken bir durumu ya da olayları ortaya çıkarır. Emirler, insanın üzerinde büyük bir baskı yaratır ve bu dayatılan bir durumdur. Emri kabul edebilmemiz için bizden daha kuvvetli birinden emir almamız ya da hiyerarşik bir düzen içinde olmamız gerekmektedir. Günümüzde emir alma ya da verme durumu; din, devlet, askerlik, aile vb. gibi birçok hiyerarşik kurumlarda varolmaya devam eder. Komutan askere, anne çocuğuna, işveren işçisine emirler vere dursun, bunun psikolojik yansımalarını ve yığılmalarını görmezden geliriz. Emir almanın doğal bir süreç olduğunu sanırız. Çünkü bu sistemin içine doğmuşuzdur. Emir verilerek büyütülmüşüzdür. Herakles’in hikayesinde de, mitolojik bir figür, toplum dışına itilme korkusunun yanı sıra vicdani rahatsızlığını gidermek amacıyla emre itaat eder.

Bu sergimde Herakles’in hikayesi üzerinden, son yıllarda tüm dünyada emir-komuta zincirinin giderek adaletten uzaklaşmasına, demokratik değerlerin yitirilmesine, şahsi cinnet vakaları sonucu kadınların gördüğü şiddete, çocukların öldürülmesine kendi sanatsal ifadem ile dikkat çekmeye çalıştığımı söyleyebilirim.


 

Maide Bulak, Keryneia Geyiği, 2013, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 106x126 cm.


Ü.K.-Herakles’in on iki görevini, sergide yer alan eserler bağlamında nasıl anlattın?
 Nemea Aslanı, Lerne Hydra’sı, Erymanthos Yabandomuzu, Keryneia Geyiği, Stymphalos Gölü Kuşları ve diğerleri… Mitin bu kötülüklerini anlatırken, sen de oldukça mücadele vermiş olmalısın resimlerin karşısında? Ne kadar süredir bu proje üzerinde çalışıyorsun?
M.B.-Herakles’e her biri birbirinden zor görevler verilir ve başarıyla tamamlar. Herakles gerçekleştirdiği bu görevlerin kazanımında, başarının en temel ve bariz biçiminin hayatta kalmak ve yara almadan kurtulmak duygusu olduğunu ortaya koyar. ‘Kitle ve İktidar’ isimli kitabın yazarı Elias Canetti’ye göre; insan bu duyguyu edinmek için iki yol izler. İlk olarak insanın tehlikeyi belli bir mesafede tutmak istemesi, ikinci yol ise tehlikeye izin vererek yüzleşmesidir. Herakles ikinci yolu seçer. Kahraman, öldürerek hayatta kalmaya çalışır. Günümüzde de kitle, kahraman veya kurban rollerini üstlenmiştir. Seçimlerimizin, yaşantımızdaki enerjinin başlıca kaynaklarıdır. Bu doğrultuda kendini kurtarmak için en uzun zamanı harcayabilirsin. Yeni bir yaşam oluşturma adına... Kurtulmayı başaramayan kurbanlar ise kuşkusuz özgürleşmeyenlerdir.

Canetti şöyle devam eder; ‘Tehlikeyle yüzleşen ve ondan gerçekten kurtulan, sonra bir başka tehlikeyle yüz yüze gelen, hayatta kalma anlarını üst üste yığan insan, yaralanmazlık duygusunu edinen insandır. Ancak bu duyguyu elde edince gerçekten bir kahraman olur, her türlü riski göze alabilir; çünkü artık korkacağı hiçbir şey kalmamıştır. Hayatta kalmanın en alt biçimi öldürmedir. Hayatta kalma mücadelesinde her insan diğer bütün insanların düşmanıdır ve asıl galibiyet olan hayatta kalmayla karşılaştırıldığında, çekilen bütün ıstırap önemsizdir. Bu kahramanın seçtiği yoldur.’

Evet, bu sergiyi gerçekleştirmem ve bitirmem beş yılı buldu. Bu benim için de uzun ve zorlu bir süreçti. Bu zaman zarfında, dönem dönem kurban veya kahraman rolüne büründüm. Bu seriyi hayata geçirirken ‘kurban’ rolünde olduğumda, bazı noktalarda kaçış içinde olduğumu gördüm. Kahramanlık anlarımda; yeniden bu mitin canlandırılmasına ya da toplumsal ve siyasi sorunlara sanat üzerinden dikkat çekmeye çalıştım.



 

Maide Bulak, Stymphalos Kuşları-2, 2015, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik,
142x106 cm., (özel koleksiyon).


Ü.K.-Bu sergiden diğerlerinden farklı olarak heykeller de yer alıyor. Bu sergi için özel olarak
 tasarladığın heykelleri biraz anlatabilir misin?
M.B.-Evet, bu sergide ilk defa heykel işlerim oldu. Bu heykellerin, sergide hikayenin gereği, tamamlayıcısı olacağını düşündüm. Herakles bir görevi, Geryoneus’un sığırlarını Cebelitarık Boğazı’ndan geçirerek Yunanistan’a götürmekti. Libya çölünü geçmek zorundaydı. Aşırı sıcaktan dolayı Güneş’e bir ok atar. Güneş de ona cesaretinden dolayı altın bir kayık verir. Böylelikle görevini yerine getirebilir. Buradaki en önemli olgu, tehlikeyi saptamakla yüzleşmiş olmasıdır. Aslında bu riski artırmış gibi görünmektedir fakat ona meydan okumuştur. Bu altın kayık, Herakles’in sürüyü götürme ve çölde kalma mücadelesinde, doğanın ona sunacağı bir ödül haline dönüşmüştür. Dayanma gücünün, yenilmezlik duygusunun onu daha bütünlüklü bir zırh gibi sarmasını sağlamıştır. Bu hikayeyi altın bir kayık ile sembolleştirdim.

Doğa ve mitoloji ayrılmaz bir bütündür. Bu mitin sembolik anlamlarından yola çıkarak, sihirli, altın boynuzlu Ceryneian geyiğini ve Hesperides’lerin koruduğu altın elma veren ağaç heykellerini tasarladım.


 

Maide Bulak, Altın Elma, 2018, bronz, altın kaplama elma, 36x39x37 cm.  detay.


Ü.K.-Soyut - Figüratif Ekspresyonist resimlerinde oldukça farklı bir teknik kullanıyorsun. Öncelikle kendine has tekniğinle elde edilen ettiğin gri, siyah, beyaz lekesel arka plan ile daha sonra resme dahil olan figürler arasındaki güçlü bağı nasıl tanımlarsın?

M.B.-Resmin genelinde elde ettiğim monokrom bir dilin üstünden ilerliyorum. Evet, bunu farklı bir teknikle sunuyorum. Fotoğraf kağıdının üzerinde yarattığım tonajlarla, kompozisyonlarımda bir bütünsellik elde ediyorum. Siyahın ve grinin onlarca tonunu elde ettiğim zemin üzerine, figür ya da nesnelerin organik bir şekilde yer almalarını sağlayıp, renklerle ilişkiye geçirip, organik dokular elde ediyorum. Tanımladığınız gibi Soyut-Figüratif Ekspresyonist resimlerimde; fondaki soyutlamalarımı, fondan figüre renk geçişlerinde iletiyorum. Böylece, karanlık-aydınlık, şiddet-sakin gibi kavramları ön plana alabiliyorum. Figür ya da figürlerle karşılaşılma anlarında, bunun dramatik ve uyarıcı bir anlam örgüsünde olmasını sağlıyorum.

 

Ü.K.-Fırat Arapoğlu, sergi kataloğu için kaleme aldığı yazısında Herakles serini şöyle anlatıyor: ‘Küresel ölçekte çoğunlukla gözlemlediğimiz gibi bir -öfkeli insan- durumuna tanığız, şiddet her yere yönelmiş ve dağılmış durumda. Total bir huzursuzluk halini gösteren bu durum, pozitif bir kanala aktarılamaz mı? Karşıtlık ve çatışma, pozitif bir sürecin ilk başlangıcı olarak görülemez mi? Maide Bulak da bize, resimleri ve heykelleri aracılığıyla, sanatın çığlığını iletir gibidir. Böylece mitoloji, sadece mitoloji değil, yaşayan bir kültüre, çağımızın bir panoramasına dönüşür. Bu serinin gücü, tam da burada yatmaktadır.’ Bu seri üzerinden çağımızdaki şiddet konusu resimlerinin gizli ancak ana fikri midir?

M.B.-Ana fikirlerden bir tanesi diyebiliriz. Ama genel anlamda toplum ve iktidar başlığı altında toplayabiliriz. Toplumu bir arada tutan verilen emirlerdir ve bunu kabul edebilmemiz için kendimizden daha kuvvetli bir şey olduğunu varsaymamız gerekir. Korku içinde yayılan bir durumdur. Bu durum ne tartışılır ne de sorgulanır, sadece uygulamaya yöneltir. Bu baskı tanımlanamayan bir şiddeti açığa çıkartır. İtaatkâr kişiliklerde düşmanca hisler uyandırır. Bu aslında tarihsel bir döngüdür. Dayatılan emirler silsilesi ile yüzleşmek, içimizde oluşan şiddeti dönüştürebilmek, bu döngüyü kırmak gerekiyor. Doğanın simgeleriyle oluşturduğum figürlerde, insanın şiddete başvurmadan önceki fiziksel ve ruhsal halini izleyiciye sunmak istedim.

 

Ü.K.-İnsanlık tarihini İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ gibi sözde insanlığın gelişimi üzerinden dönemlere ayırarak inceliyoruz. Hatta şu anda Uzay Çağı’nda yaşadığımız kabul ediliyor ama insanoğlunun bazı açılardan psikolojik ve kültürel evrime hiç uğramadığını, hatta ilkel kaldığını bile söylemek mümkün. ‘Herakles’ten bu yana ne değişti ki?’ desek yanlış olmaz sanırım.

M.B.-Tarihte, insanoğlunun birçok düşmanı olmuştur. Bunları kıtlık (açlık), hastalıklar (salgınlar), savaş (şiddet) adı altında toplayabiliriz. Çağımızda bunları bir nebze olsun mücadele edilir duruma getirmiş olmak, doğayla başa çıkma mücadelesini gösterir bize. Fakat kendimize düşmanlığımız, zaferi getirecek en zor durumdur. Bu doyurulamaz bir egodur. Oysaki hayatta kalanın verdiği savaş, şiddetin dozajını her seferinde biraz daha artıracaktır. Bu yaptırımların sonucu belki de iktidar olma duygusudur. Sürekli tekrarlanan hayatta kalma dürtüsüyle hazzına devam eder.

Bu doğrultuda insanın kendine sorması gereken soruları olacaktır. Ne kadar şiddete eğilimliyiz? Yaşantımızda aldığımız emirleri bir kurban olarak mı yoksa bir kahraman olabilmek için mi hayata geçiririz?



Maide Bulak, Diomedes’in Kısrakları, 2017, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 90x106 cm.


 

 

9 Mart 2018 Cuma

MAİDE BULAK “HERAKLES” SERGİSİYLE F SANAT GALERİ’DE

Altın Boynuz, 2014, Boynuz üzerine altın varak, 88x95x34 cm.
The Golden Horn, 2014, Gold leaf on horn, 88x95x34 cm.

Soyut Ekspresyonist akımın önde gelen genç kuşak temsilcilerinden MAİDE BULAK, “HERAKLES” isimli sergisiyle; 7-31 Mart 2018 tarihleri arasında Nişantaşı F SANAT GALERİ’de sanatseverlerle buluşuyor. Maide Bulak sergisinde, mitolojinin en popüler kahramanlarından biri olan Herakles ya da Herkül’ün 12 görevi -ya da dayatılan emirler- üzerinden, M.Ö. 2000’li yıllardan günümüze güç, iktidar, kahramanlık, öfke, şiddet kavramlarının toplumsal, kültürel ve siyasi psikoloji açısından çok da değişiklik göstermediğini bir kez daha resim ve heykeller aracılığıyla plastize ediyor.

Altın Elma, 2018, bronz, altın kaplama elma, 36x39x37 cm.
Gold Apple, 2018, bronze, gold plated apple, 36x39x37 cm.


Herakles, mitolojide önemli bir karakterdir. Gücü, cesareti, kurnazlığı ve yarı-tanrı kimliğiyle tanınır. Aslında, Tanrıça Hera yüzünden cinnet geçirir ve karısı ve çocukları uyurken, onları ani gelişen bir canilik ve öfke sonucunda öldürür. Bunlardan pişman olan Herakles, Zeus'tan onu affetmesini ister. Zeus Herakles’i Kral Eurystheus’un emirlerini yerine getirmek şartıyla bağışlayacağını söyler. Yani Herakles Eurystheus’un hizmetine girer ve onun isteklerini yerine getirmeye çalışır. Böylece Eurystheus, Herakles’e o çok meşhur olan 12 görevi verir. Bu mitte Herakles, verilen emirler üzerinden bir kahramanlık hikayesi yaratmıştır çünkü 12 görevi de başarıyla gerçekleştirmeyi başarmıştır. Nemea Aslanı, Lerne Ejderhası, Erymanthos Yabandomuzu, Keryneia Geyiği, Stymphalos Gölü Kuşları, Kral Augeias’ın Ahırları, Girit Boğası, Kraliçe Hippolyte’nin Kemeri, Geryoneus’un Sığırları, Diomedes’in Kısrakları, Kerberos, Hesperidler’in Altın Elması başlıkları altında toplanan bu emirleri, Maide Bulak bu sergisinde kendi sanatsal tekniğiyle, günümüzün sosyal değerleri üzerinden yorumluyor. Son yıllarda tüm dünyada emir-komuta zincirinin giderek adaletten uzaklaşmasına, demokratik değerlerin yitirilmesine, şahsi cinnet vakaları sonucu kadınların gördüğü şiddete, çocukların öldürülmesine kendi sanatsal ifadesiyle dikkat çekmeye çalışıyor.


Stymphalos Kuşları-2, 2015, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 142x106 cm.
The Stymphalian Birds-2, 2015, Mixed media on photo paper, 142x106 cm.
Soyut - Figüratif Ekspresyonist akımın önemli temsilcilerinden Maide Bulak, kendi geliştirdiği teknikle çalışmalarını fotoğraf kağıdı üzerine gerçekleştiriyor. Resmin genelinde elde ettiği monokrom bir dilin üstünden ilerliyor. Fotoğraf kağıdının üzerinde yarattığı tonajlarla, kompozisyonlarında bir bütünsellik elde ediyor. Siyahın ve grinin onlarca tonunu elde ettiği zemin üzerine, figür ya da nesnelerin organik bir şekilde yer almalarını sağlayıp, renklerle ilişkiye geçirip, organik dokular elde ediyor.

Maide Bulak’ın 7-31 Mart 2018 tarihleri arasında Nişantaşı F Sanat Galeri’de yer alan “HERAKLES” sergisinde, 13 adet resim çalışmasının yanı sıra bu seri için özel olarak tasarladığı “Altın Boynuz”, “Altın Kayık” ve “Hesperidler’in Altın Elması” isimli üç adet heykel çalışması da görülebilir.

İletişim:
F SANAT GALERİ
Valikonağı Caddesi, Akkavak Sokak, Polat Apt.
No:38/2 Nişantaşı-İstanbul
Tel: 0 (212) 296 83 32


Keryneia Geyiği, 2013, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 106x126 cm.
 The Ceryneian Hind, 2013, Mixed media on photo paper, 106x126 cm.


MAİDE BULAK (1973, İstanbul)
1992-1996      Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resı̇m Bölümü
1996-2000      Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Bölümü Yüksek Lisans

KİŞİSEL SERGİLER
2018    “Herakles”, F Sanat Galeri, İstanbul
2015    “Kent ve Sessizlik”, Galeri Ark, İstanbul
2011    “Lejant”, Olcayart Galeri, İstanbul
2010    “İO”, Çağla Cabaoğlu Art Galeri, İstanbul
1999    “Adak”, Falez Sanat Galerisi, Antalya
1998    “Tül ve Tülbentler”, İsviçre Sigorta Sanat Galerisi, İstanbul

GRUP SERGİLERİ VE ETKİNLİKLER
1994’ten 2018’e kadar 40’tan fazla grup sergisi, sempozyum ve etkinliğe katıldı. 2005
yılında, Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi “Yılın Genç Ressamı” Yarışma Finalisti oldu. 1998 yılında ise, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Deniz” konulu yarışmada Birincilik Ödülü aldı.


Lerne Ejderhası, 2013, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 142x318 cm., triptik
The Lernaean Hydra, 201, Mixed media on photo paper, 142x318 cm., triptych

19 Şubat 2015 Perşembe

MAİDE BULAK, ‘KENT VE SESSİZLİK’ SERGİSİNDE, RESMİN KENDİ ÇIĞLIĞINI SESSİZCE DUYURUYOR…

Maide Bulak
Maide Bulak, Galeri Ark’ta 21 Şubat - 14 Mart 2015 tarihleri arasında izlenebilecek “Kent ve Sessizlik” isimli kişisel sergisinde; uzun yılların birikimini, resim sanatının sessiz ama çok söyleyen tavrıyla birleştirip kendine özgü sade ve net tavrıyla ortaya koyuyor. Onun başlangıçta İstanbul’dan yola çıkıp kent haritalarının plastik anlatımına evrilen çalışmaları bu kez çıkış noktasını flulaştırarak sessiz, dingin bir anlatıma dönüşüyor. Keskin konturlar, parlak renklerle birleşip dinamizmden zarifçe sade bir anlatıma geçiyor.
Maide Bulak uzun zaman önce kentle başlayan yolculuğuna bu kez soyutun diliyle suskun bir karşılık veriyor. Kalabalıkların, sonsuz uyaranların ortasında tam da özlediğimiz gibi…

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Ü.K. Merhaba Maide Hanım, Galeri Ark’ta yer alan beşinci kişisel serginizde ‘Kent ve Sessizlik’ temasıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyorsunuz. Sanat kariyerinizin ilk dönemlerinde çalışmalarınızın konusunu İstanbul ve kent haritaları oluşturuyordu. Şimdi ‘kent ve sessizlik’ kavramı nasıl yansıyor eserlerinize?

Maide Bulak, “İsimsiz”, 2011,
karışık teknik, 71x52 cm
M.B. Kent kavramı, yüz yüze iletişimin olduğu, dinamik birçok mekanı ve zamanı içeren bir yapıdır. Bu açıdan ilişkisel yaklaşımda kent, heterojen bir yapıdadır. Tarihsel süreçlerde; feodal toplumdan sanayi toplumuna geçişte ‘kent’ tanımlanmaya çalışılan bir nesne olmuştur. Kent kavramı günümüzde bir ‘kolaj’ olarak görülmesi kentte farklı kültürlerin olduğunu ortaya koyar. Mitolojik katmanlarıyla iç içe olan bu olgular ile birlikte plastik bir anlatım da yansıyor işlerime.
Fonda siyahın, grinin onlarca tonunu kullanarak renklerle ilişkiye geçecek şekilde dokular yaratıyorum. Lekeler fonda serbest ve organik bir biçimde var olurken, soğuk-sıcak renk karşıtlığıyla bir araya geldiğinde, lekeler dokuyla kaynaşmak yerine benim de resmimde birer kolaja dönüşüyorlar.
Düzensiz lekeleri algının belli bir merkezinde odaklamanın yerine, bütüne yayıyorum.

Ü.K. Aslında İstanbul giderek daha gürültülü, hareketli bir kent hale gelirken, sizin eserlerinizde ‘dinginlik ve sessizlik’ hissediliyor. Bu yaklaşımınızı şehrin bu haline bir tepki mi yoksa sizin sanatınızın doğal olarak evrildiği nokta olarak mı değerlendirmeliyiz?

M.B. İkisini de birbirinden ayırmıyorum. Kent yaşantısı büyük bir karışıklık. Bu karışıklıktan korunabilmek ve koruyabilmek için üzerine soyut kavramları çalışmamız gerekir. Akıl yürütme, sağduyu, saygı vb. Bu karışıklığın yozlaşmayı yarattığını görüyoruz ve tanık oluyoruz. Toplumun genelinde bu olumsuz ve umutsuz bir hal yaratıyor.
Bu karışık panaromaya baktığımda kenti bazen siyah-beyaz, bazen renkli, yalın-karmaşık, somut-soyut haliyle hissediyorum. Kentin bedeni ve duyguları olduğunu düşünüyorum. Ama ruhsal açıdan değişken ve agresif bir durumdayız bu ara. O zaman beden de sağlıklı olamaz. Kentimizin tahammül düzeyini artırmamız gerekiyor. Kendini hatırlamak, sessiz bir içsel dur ile yapılabilir.

Ü.K. Bu yozlaşma süreci içinde sanatçıyı hangi durumda buluyoruz?

Maide Bulak, “İsimsiz”, 2014,
karışık teknik, 51x38 cm
M.B. Devletin sanatla ilgili bir politikası olmaması nedeniyle var olma sorunu vardır. Devlet bizim var olduğumuzu görmüyorsa var olamazsınız. Söylenenleri kimse dinlemiyorsa, söylediklerinizin de bir anlamı yoktur. Var olma savaşı burada tamimiyle kişiseldir. Devlet kendi doğasına ve amaçlarına uygun davranırsa, sanatta da yaşanılan yozlaşma süreci bitecektir.

Ü.K. Temanız sessizlik olmasına rağmen bu serinizdeki çalışmalarınızda kontürlerin daha bir keskinleştiğini, renklerin daha canlı ve parlak olduğunu görüyoruz. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

M.B. Toplumumuzda belirsizlik seviyesi her birimizi ‘öfkeli’ insan durumuna yaklaştırdı. Artık her yerde şiddeti tanımlıyoruz, tanık oluyoruz ve seyrediyoruz. Bilinçaltına atılan bu tohumlarda akıl yürütme becerisi devre dışı kaldığında hep bir yenisi ekleniyor. Bu durumdan herkes huzursuz.
Var oluşumuzun temeli olarak, bildiğimiz kuralları yıkan olayların oluşmasında da en büyük öfkeyi duyarız. Sessizlik, karşıtların birliği felsefesinden çıkışlı olarak çığlığa dönüştü. Resmin de kendi çığlığını, sessizce size duyurmak istedim.
Keskin kontürleri parlak renklerle birleştirip kendi dinazmini oluşturdum. Soyutun diliyle bir karşılık verdim. Soyutlama yaparken, heyecan duyduğum renklerle içselleştirme sonucu dönüştürücü ve aydınlatıcı etkisini yansıttım. Umarım, toplum en yakın zamanda kendini hatırlar. Buna çok ihtiyacımız var.

Ü.K. Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldunuz ve yüksek lisansınızı da aynı üniversitede tamamladınız. O günden bu yana aktif sanat yaşamınıza devam ediyorsunuz. Bugüne kadar ki sanat yaşamınıza baktığınızda sanatsal gelişiminizi nasıl tanımlarsınız?

Maide Bulak, “İsimsiz”, 2014,
karışık teknik, 46,5x38 cm
M.B. Sanatçı henüz var olmayan şeyi yaparken görsel keşifte olduğunu düşünür. Bunu yaparken kendi yapıtının da ön izleyicisidir. Yapıtın öncesinde biçimlenmeden önce malzemenin dilini, kendi olgusuyla, hayalleriyle, kendi esiniyle, yasalarıyla örtüşen bir eser ortaya koyar. İçinden gelen esine göre karar verir. Bu bir salınım halidir. Ama son durum değildir. İlişki yeniden başlar nesneyle. Yaşadığı zamansızlığı, bırakmış olduğu kendi doğasını karşısına alır ve seyreder. İzleyici olma hali, devam eder. Ta ki yeni bir işe başlayıncaya kadar...
Bu sonu olmayan bir düş gücü ve yapma gücüdür. Bu döngünün içinde olmak gelişimin zaten kendisi.

Ü.K. Uzun süredir Galeri Ark’taki serginiz için hazırlanıyorsunuz. Önümüzdeki yıllar için üzerinde çalıştığınız projeler var mı? Ya da resim sanatıyla ilgili gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?

M.B. Yarım kalmış bir projem var. Amacım ilk önce projemi tamamlamak. Farklı disiplinleri de bir araya getirmeyi hedefliyorum. Mitolojik esinden gelişen projemde güç, iktidar vb. olgular etrafında bu kavramları görsel dile geçirmeyi işliyorum.
Herkesin hayalleriyle ilintili bir durum bu.
Hayallerinin olabilmesi için süregelen bu karışıklıkların bitmiş olmasını temenni ediyorum. Özgürce, kavganın olmadığı, yaşam standartlarının düzeldiği... Şartlar da bu şekilde düzelmeye başladığında doğru bir akış olacaktır. Böylece her hayalin gerçekleşmesine bir adım daha yaklaşırız.

Maide Bulak, “İsimsiz”, 2014, karışık teknik, 46,5x38 cm
MAİDE BULAK ÖZGEÇMİŞ
1973 İstanbul doğumlu
1992-1996 Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
1996-2000 Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Bölümü Yüksek Lisansı

Kişisel Sergiler
2015 “Kent ve Sanat”, Galeri Ark, İstanbul
2011 “Lejant”, OlcayArt Galeri, İstanbul
2010 “İO”, Çağla Cabaoğlu Art Galeri, İstanbul
1999 “Adak”, Falez Sanat Galerisi, Antalya
1998 “Tül ve Tülbentler”, İsviçre Sigorta Sanat Galerisi, İstanbul

Ödüller
2005 “Yılın Genç Ressamı 2005” Yarışma Finalisti, Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi, İstanbul
1998 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Yarışması “Deniz” 1.lik ödülü, İstanbul

Karma Sergiler
2010 “Genç Ustalar-Usta Gençler” Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi Beşiktaş Çağdaş, İstanbul
2007 Marmara Atatürk Eğitim Fakültesi Sanat Sempozyumu, İstanbul
2006 16. İstanbul Sanat Fuarı, Genç Karma, Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi, İstanbul
2006 Terakki Vakfı Sanat Galerisi “35 Yaş Altı” Karma Sergisi, İstanbul
2006 Yılın Genç Ressamı Yarışma Sergisi2005, Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi, İstanbul
2004 D. K. Komutanlığı “Deniz” konulu Resim Yarışma Sergisi, İstanbul
2004 Toyan Sanat Galerisi, “Kaynak” Ankara
2003 1. Resim Sempozyumu “Kaynak” Aspat-Bodrum
1998 Genç Etkinlik 4, Tüyap, İstanbul
1997 Genç Etkinlik 3, “Kaos” Tüyap, İstanbul
1997 Galeri Baraz Karma Sergisi, Koç Üniversitesi, İstanbul
1997 Bahçelievler Kültür Merkezi, Karma Sergi, İstanbul
1997 “Avuçiçi Resimleri” Mazhar Fuat Zorlu Galerisi, İzmir
1997 6. İstanbul Sanat Fuarı “Avuçiçi Resimleri”, Falez Sanat Galerisi, İstanbul
1997 Vizon Show, Galeri Baraz, Lütfi Kırdar, İstanbul
1996 Galeri Baraz Karma Sergisi, Avusturya Konsolosluğu, İstanbul
1996 Vizon Show, Galeri Baraz Karma Sergisi, Lütfi Kırdar, İstanbul
1996 Genç Etkinlik 2, “Yurt-Yersiz Yurtsuzlaşma” Tüyap, İstanbul
1996 Habitat 2, Çağdaş Sanat Sergisi “Öteki” Antrepo, İstanbul
1996 Habitat 2, Galeri Baraz Karma Sergisi, İstanbul
1996 Falez Sanat Galerisi, Antalya
1996 Prof. Hüsamettin Koçan 4. Atölye Sergisi Aya İrini, İstanbul
1996 Habitat 2, Resim ve Heykel Müzesi 2. Kağıt İşleri Sergisi, İstanbul
1994 Ayşe-Ercüment Kalmık Vakfı Sergisi, İstanbul

GALERİ ARK Sanatın Anadolu Yakası’ndaki Kalbi Olmaya Aday
Cemil Topuzlu Caddesi yeni bir sanat galerisine daha kavuştu.
İstanbul’daki kültür sanat aktiviteleri son dönemde Kadıköy yakasında yaygınlaşmaya devam ediyor. Cemil Topuzlu Caddesi’nde art arda açılan galeriler arasına Galeri ARK da katıldı.
Birbirlerine yürüyüş mesafesinde birçok galeriye ev sahipliği yapmaya başlayan Cemil Topuzlu, sanatseverlerin yeni buluşma noktası olma yolunda.
22 Mart 2014’te kapılarını sanatseverlere açan Galeri ARK, İç Mimar Deniz Berkol ile yirmi yıldır Ares Sanatı yöneten Duygu Uğur’un ortak projesi. Geçtiğimiz sezon “1” konseptli karma sergide, sanat çevrelerinin zihninde yer etmiş sanatçılardan Selim Altan, Habip Aydoğdu, Şinasi Bozatlı, Tuba Önder Demircioğlu, Gülten İmamoğlu, Ali Kotan, Tülin Onat, Olgu Sümengen ve Selahattin Yıldırım’ı bir araya getiren Galeri ARK, büyük yüzeylerin ressamı olarak bilinen Harun Antakyalı’nın “Apartopar” isimli kişisel sergisine de ev sahipliği yaptı.
Galeri ARK çağdaş sanatın heyecan verici, dikkat çekici yaratımlarına özgür bir mekan sunmayı hedefliyor. Özgün işlerin ulaşılabilir adresi ve farklı projelerin sanatseverlerle buluşma noktası olma yolunda ilerleyen Galeri ARK, yeni sezona birbirinden heyecanlı projelerle başladı. Okan Dedeoğlu, Kadir Akyol ve Zeynep Erdinç gibi sanatçıların kişisel sergileri ile sezonu açan Galeri ARK, 21 Şubat- Maide Bulak’ın “Kent ve Sessizlik” başlıklı kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturacak.

GALERİ ARK
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49 Göztepe-İstanbul
Tel: (0216) 369 49 00
www.galeriark.com
info@galeriark.com