galeri ark etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
galeri ark etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2023 Cuma

“Formların Sıra Dışılığı” İsimli Heykel Sergisi Galeri ARK’ta

Alper Bıçakçıoğlu.


Galeri ARK, 12 Ekim - 14 Kasım tarihleri arasında sanatçı Ahmet Aydın Atmaca, Alla Güner, Alper Bıçaklıoğlu, Esin Aykanat Avcı, Kadiye İnal, Loya Kader Öztürkmen, Pınar Marul ve Seda Boy’un katıldığı “Formların Sıra Dışılığı” başlıklı karma heykel sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Dr. Feride Çelik’in yaptığı sergiyi, Çelik şu cümlelerle özetliyor; “Heykel sanatı tarihi sürecinde sanatçılar ve insanlık tarafından kullanılan en yaygın anlatım biçimi olmuştur. Bu sanat türü dinler tarihi ve bilimsel gelişmelere bağlı olarak da yeniden şekillenmiş, değişim ve dönüşüme uğramıştır.


Ahmet Atmaca.


Heykel üretme sürecinde malzemeler eserlerin anlamlarını ifade etmede ve etkilemede daha güçlü bir faktör iken, ilerleyen zamanlarda formların önem kazanmaya başladığı görülür. Malzemenin araç, formların ise eseri anlatmada ve yücelterek farklı bir ortama sürüklemede daha etkin ve yetkin olduğu söylenebilir. Sanat tarihinde en çok rastlanılan ve kullanılan bronz, altın, granit, mermer, abanozya da fildişi gibi ekonomik anlamda değeri olan malzemeler, sanatçıları giderek teknik ve yaratıcılık anlamında kısıtlı bir ortama sürüklemiş; 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da yaşanan sanayi devrimi sonrası üretim teknikleri değişmiş, medya ve kitle iletişim araçları devreye girmiştir. Bu yeni vasıtalar reklamcılık ve grafik sanatlarının popülerleşmesine neden olmuştur. 20. yüzyılın başlarında ise Almanya’da ortaya çıkan Bauhaus ekolü ile sanat ve tasarım dünyası bir araya gelmiş, sanat ve zanaat ilişkisi doğmuştur. 1950’li yıllarda ise Amerika’da ve İngiltere’de yaşanan toplumsal dönüşümle popüler toplum kültürüne hizmet eden Pop Art akımı ortaya çıkmıştır.


Alla Güner.


Sanatta yaşanılan bu değişim ve dönüşüm heykel sanatını farklı bir ortama taşır. Alışılagelmiş formlar yerini giderek sıra dışı formlara bırakır. Artık günümüzde de sıklıkla karşılaştığımız görsel imajlar da algımızı değiştiren asamblaj, kurgu, montaj ve kolaj gibi pek çok teknik kullanılmaktadır. Burada temel amaç nesneye kendi anlamı dışında farklı anlamlar yükleyebilmektir.

Sergide yer alan tüm sanatçılar da kullandıkları malzeme çeşitliliği ile günümüzün teknolojisini birleştirmişler ve ortaya bambaşka bir söylem katmışlar. Dijitalleştirmenin kolaylaştırıcı etkisi ve yaratıcılıklarında sınırsızlığı sağlamasıyla sergide görülen tüm heykel çalışmaları sıra dışı formlara dönüşmüş.

 

Bilgi İçin:

Galeri ARK

Adres: Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49, (Büyük Kulüp karşısı)

İstanbul - Kadıköy

Tel: 0(216) 369 49 00

Pzts-Cmts 11:00-19:00

 

19 Ocak 2023 Perşembe

Gül Yasa Aslıhan “Mee Kuşağının Sonu” Sergisiyle Galeri ARK’ta

                                    Gül Yasa Aslıhan, “Endişeli Maymun”, Tuval Üzerine Akrilik, 100 x 130 cm.

Gül Yasa Aslıhan’ın “Mee Kuşağının Sonu” isimli sergisi 12 Ocak 2023 – 6 Şubat 2023 tarihleri arasında Galeri ARK’ta izlenebilir.

Gül Yasa Aslıhan’ın “Mee Kuşağı’nın Sonu” isimli, metafor olarak hayvan figürlerini kullandığı kişisel sergisi, toplum içindeki kimliğimizi sorguluyor. Günlük yaşamdaki temel olguları çağdaş grafik anlatımından yararlanarak inceleyen Yasa, oluşturduğu resim dizilerinde tarihsel, politik, dini alegorilerin dolaylı söyleme yolundan uzaklaşarak, toplumsal zihniyetin dönüşümünü metaforlarla betimler.   


                                        Gül Yasa Aslıhan, “Domuz”, Tuval Üzerine Akrilik, 80 x 100 cm.


“Mee Kuşağının Sonu” sanatçının yıllar içerisinde toplumun aynı istikamete doğru gözü kapalı ilerleyen karakterine vurgu yapan koyun metaforunu kullanarak yaptığı tablolarına referans vermektedir. Politikanın özünde olan retorik anlatımın aracı olan metaforlar, bu sergide canlı ve neredeyse kışkırtıcı renkler kullanılarak tasvir edilen hayvan figürleri aracılığıyla bir söylem oluşturuyor. Büyük boyutlarda ve tek başlarına karşımıza çıkan bu figürler, bireyin alanına nüfuz eden toplumsal yapılanmalara karşılık insanların yakın dönemde sergiledikleri toplumsal ve kültürel duruşlarına, tepkilerine ve tepkisizliklerine bir eleştiri sunuyor.

Yap-boz parçalarına ve hafıza kartlarına benzer tekil motif kullanılarak oluşturulan işler,  “ben” olarak farklılaşan ve “biz” olarak ortaklaşan yaşam deneyimlerinden yola çıkarak, sabitlenmeyen kimlik şemalarının kesişiminde toplumsal gerçekliği bulmaya çalışıyor. Toplum içindeki bağımlılık ve uyum kadar anlaşma ve çatışma da tablolardaki metaforik imgelerle araştırılıyor. (Metin: Begüm Berber).




9 Kasım 2018 Cuma

SEMRA GÖNEY VE SELİM ALTAN “YAN YANA” SERGİLERİYLE GALERİ ARK’TA

Semra Göney ve Selim Altan.


Türk Soyut Sanatının iki önemli temsilcilerinden Semra Göney ve Selim Altan, “YAN YANA” isimli sergileriyle 15 Kasım – 18 Aralık 2018 tarihlerinde GALERİ ARK’ta yer alıyor. Her iki sanatçının da “Doğa” ile kurdukları ilişki ve gözlemleri sonucu biriktirdikleri duygular, geliştirdikleri içsel meseleler tuval yüzeylerine farklı kurgular, anlatımlar olarak yansıyor ve doğanın lirik dinamizmini soyut bir anlayışla izleyiciye aktarıyorlar. Akdeniz’in bir sahil kasabasında yaşamaya başlayan Altan, doğayla kurduğu daha derin bağları, renk ve malzemenin eşliğinde, yine çizgisel bir anlatımla ortaya koyuyor, tabii ki sergiye özel sürprizleri de hatırlatmak gerek. Son dönem çalışmalarında özellikle doğa temasını işleyen Göney’in tuvalinde de katmanlar, kıvrımlar ve renkler aracılığıyla tabiatın sessiz yakarışlarını duyabilir, insanoğlunun doğaya dönüş hasretini bir kez daha duyumsayabilirsiniz.

Açılış/Kokteyl: 15 Kasım 2018, Perşembe, Saat:17.00-20.00

RÖPORTAJ: Ümmühan Kazanç

Sayın Semra Göney ve Selim Altan, sizleri “YAN YANA” sergisinde Galeri Ark’ın mekanında bir arada göreceğiz. Bu serginin oluşumu için iki önemli Soyut tarzda çalışan sanatçının geçmişe uzanan sanat dostluğu diyebilir miyiz?

Semra Göney: Kuşkusuz diyebiliriz, teklif Selim Altan’dan geldiğinde Mayıs ayındaki sergimi yeni toplamıştım ve yeni bir sergi planım açıkçası yoktu. Ama Selim benim yıllardır işlerini çok beğenerek izlediğim bir arkadaşım. Dolayısıyla bu içten ve zarif teklifini kıramadım.

Selim Altan: Semra Göney uzun süredir işlerini beğenerek takip ettiğim sanatçı arkadaşımdır. Resme karşı oluşturduğu atak, samimi ve önyargısız tavır benim de resimde başlangıç olarak aldığım eylem biçimiyle ortaklık oluşturmaktadır.


Semra Göney, İsimsiz, 2018, tuval üzerine akrilik,
115x140 cm.

Her ikinizde sanat kariyeriniz boyunca Soyut akımının tutkulu temsilcileri oldunuz ve olmaya devam ediyorsunuz. Bu bağlamda “Yan Yana” serginizin kavramsal içeriği konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Semra Göney: Mayıs ayındaki sergimin başlığı “Doğa” idi. Selim ve benim bu sergimizin içeriğini de “Doğa” oluşturuyor.

Selim Altan: Sergi genel anlamda iki sanatçının “doğa” fikrinden yola çıkarak oluşturduğu farklı anlatımlar olarak okunabilir.

Selim Altan’ın daha önceki çizgisel yaklaşımlarından farklı olarak son dönem çalışmalarında tuvalin alt kısmında çok katmanlı müdahalelerin yanı sıra üst kısmında lekesel ve figüratif fırça darbeleri oldukça dikkat çekici. Bu yaklaşımı, doğa ve insan ilişkisine Selim Altan bakışı olarak yorumlayabilir miyiz?

Selim Altan: Akademi’de Neşet Günal’ın öğrencisiydim. Aynı zamanda hocam Mehmet Güleryüz’den de ders alıyordum. Dolayısıyla kendimi ve çevremi figür resminin problemleriyle tanımaya, çözmeye ve göstermeye çalışıyordum. Benim için bir nevi yaşamsal konumlanmaydı. 90’ların ortalarında bunun yerine daha çok harekete dayalı, çizgisel, renk soyutlamasına yönelik daha az anlatımcı, malzemeyi öne çıkaran, göstermekten ziyade ima eden bir resme yöneldim.

Semra Hn, siz de son dönem çalışmalarınızda soyuta biraz daha renkçi bir anlayış ile yaklaşarak doğayı kendi bakış açınız, kendi algılarınız üzerinden inceliyor ve yorumluyorsunuz. Doğa ile yakın ilişkinizi bu sergide de izleyecek miyiz?

Semra Göney: Uzun yıllar akademide misafir öğrencilikle başlayan, daha sonra Devrim Erbil ve Mehmet Güleryüz’le ve sonrasında devam eden çalışmalarımın pek çoğunda renkçi, çizgisel, katman  ve kıvrımın öne çıktığı işlerim mevcut. Bir dönem de, siyah ve beyaz denemelerim oldu. Bu sergi de, “Doğa” ismini verdiğim bir önceki serginin devamı niteliğinde.


Selim Altan, İsimsiz, 2018, tuval üzerine akrilik-karışık teknik, 116x89 cm.

İki soyutçuyu bir arada bulmuşken, sizi bir konuda tartıştırmak isterim. Soyut Sanat Türkiye’de hak ettiği yerde midir? Dünyada, sanat tarihindeki yerini en doğru şekilde aldı ve oldukça başarılı bir şekilde de temsil ediliyor.

Semra Göney: Sanata, bütün sanat dallarını göz önüne alarak baktığımızda, ilgi her geçen sene bir nebze artsa da soyut sanat söz konusu olduğunda buradaki temel sorun, bence izleyicilerin bu konuda biraz daha çaba sarfetmelerini beklemek ve belki de sanatçı ile diyaloğa girip sanatçıyı ve yapıtını anlama çabasından geçmektedir.

Selim Altan: Sanat bir bütündür. Yaratıcılıkla uğraşmak sanatın bütün kollarından bihaber olmayı da kapsar. Dünyadan bihaber olan toplumlarda ise değil soyut sanat, sanatın hiçbir kolu sağlıklı gelişemez.



Semra Göney, İsimsiz, 2018, tuval üzerine akrilik, 115x140 cm.

Soyut sanat bir anlamda sanatsal, düşünsel ‘an’ı yakalamak mıdır? Yani sanatçının bilinçaltında, duygularındaki birikimleri anlık bir hızda tuvale aktarması mıdır? Sanatçının bilinçaltının fotoğrafıdır diyebilir miyiz?

Semra Göney: Genel olarak bilinçaltının dışa vurumu desek de, daha çok bir ihtiyaçtan doğduğu kanaatindeyim. Burada geçmiş birikimlerimizin de rolü çok büyük. Ressamın ruhsal yapısı, içtenliği ve dünyaya bakışı da önem kazanıyor. İfade biçimi ve tekniği de, sanatçının yapısı ile ilgili. Her zaman anlık bir hızla yapılmayan bir çok soyut eser var dünyada. Bence hız = soyut sanat diyemeyiz. Ben hızlı çalışan biri olsam da, bazen aylarca kafamda ve tuvalde bitiremediğim işlerim oluyor.

Selim Altan: 20. yüzyılın başlarında Dadaizm, Sürrealizm, Kandinsky, Maleviç vs. resimleri, bütün bunlar 21.yüzyılın sanatına da bir şekilde referans olarak giriyor zaten. Batı ölçekli bakıyoruz ki bir de Doğu sanatının geçmişi var. Artık küresel sistem ve teknoloji ile birlikte algı operasyonlarıyla dayatılan yeni bir döneme geçildi.


Selim Altan, İsimsiz, 2018, tuval üzerine akrilik-karışık teknik, 116x89 cm.

Son olarak soyut sanatı sizler nasıl tanımlarsınız? Ya da izleyicilerin sizin sanatınızı nasıl okumasını hayal edersiniz?

Semra Göney: Soyut sanat, basit anlamda doğadaki biçimlerim ressam tarafından farklı renk ve biçimlerde yorumlanması diyebiliriz. İzleyici açısından ise bu tarz bir resmin karşısına geçtiğinde, durup bir şeyler aramaya başlıyorsa, zaten bir ruhsal alışveriş oluyordur ve oradan kendine yeni bir hikaye çıkarmaya başlıyordur. Bu da ressam açısından bugünkü şartlar düşünüldüğünde gayet yeterli ve tatmin edicidir.

Selim Altan: Akdeniz’in bir sahil kasabasında yaşadığım için doğayı gözlemleme fırsatım oluyor. Bu enerjinin bir şekilde resmime etkisi oluyordur. Boşluk ve doluluk kavramına dayalı, renk ve materyalin fiziki imkanlarından da yararlanarak çizgisel anlatıma dayalı, görmeyi dilediğim resmi yapmaya devam ediyorum.


Semra Göney, İsimsiz, 2018, tuval üzerine akrilik, 125x140 cm.


GALERİ ARK
Adres: Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No: 49 (Büyük Kulüp karşısı)
Çiftehavuzlar – Kadıköy / İstanbul
Tel: 90 216 369 49 00
www.galeriark.com
info@galeriark.com

SEMRA GÖNEY
İstanbul'da doğdu.
1970'de İ.T.İ.A'dan mezun oldu.
1970-71 yıllarında New York'ta çeşitli müze ve galerilerde araştırma ve incelemeler yaptı.
1971 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dinçer Erimez-Atilla Tos atölyesinde misafir öğrenci oldu.
1976-1980 yılları arasında Devrim Erbil ile 1990-1994 yılları arasında BİLSAK'ta Mehmet Güleryüz ile resim, Canan Beykal ile de sanat tarihi çalışmalarında bulundu.

Kişisel Sergiler
İstanbul Gültekin Elibal Galerisi (1987).
İstanbul İş Bankası Sanat Galerisi (1989).
İstanbul Taksim Sanat Galerisi (1995).
İstanbul Ares Sanat Galerisi (1997).
İstanbul Taksim Sanat Galerisi (1998).
İstanbul Nelli Sanat Evi (2004).
Caddenostan Kültür Merkezi (2013)
Galeri Ark (2016)
Galeri Ark (2018)


Selim Altan, İsimsiz, 2018, tuval üzerine akrilik, 81x65 cm.

SELİM ALTAN
1959 yılında İstanbul’da doğan Selim Altan, 1978’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’ne girdi. Neşet Günal ve Adnan Çoker atölyelerinde eğitim gören Altan, 1985 yılında Şeref Akdik sanat ödülünü kazandı. Mimar Sinan Üniversitesi Resim Fakültesi’nden 1986 yılında mezun olan Selim, çalışmalarını atölyesinde sürdürmektedir. Altan, aralarında II. Uluslararası İstanbul Bienali (AKM), Çağdaş Türk Resmi Sotheby’s-KÜSAV’ın da (İstanbul 1990-Londra 1996) bulunduğu birçok çağdaş sanat fuarına ve grup sergilerine katıldı ve kişisel sergiler açtı.

9 Mayıs 2017 Salı

“BİR ARADA - FARKLI” SERGİSİ GALERİ ARK’TA

Raşit Altun.
Resim, heykel, desen, fotoğraf ve videodan oluşan “Bir Arada – Farklı” adlı karma sergi 11 Mayıs – 8 Haziran 2017 tarihleri arasında Galeri ARK’ta sanat severlerle buluşuyor. 'Bir Arada, Farklı’' sergisi, farklı disiplinlerde, farklı anlayış ve tarzlarda eser üreten sanatçıların yapıtlarını bir araya getiriyor. Sanatçı Şükrü Karakuş'un organize ettiği sergi, ‘farklı’ve ‘bir arada’ kavramlarını öne çıkararak, bu kavramların önemine ve bir aradalığına vurgu yapıyor. Günümüzde bir aradalığın gerekliliğine duyulan ihtiyacı hatırlatıyor.

Farklılıkların bir ötekileștirme aracı değil de, yaşama değer katan bir zenginlik olarak kavranması gerektiği açıktır. Farklı estetik anlayıșlardan ve disiplinlerden gelen, bu inancı paylaşan sanatçılar, bu sergi ile yeniye açık, değișken ve paylașımcı bir platform olușturmayı amaçlıyor.

Bütün ötekileştirme, ayrışma ve kamplaşmalara rağmen birlikte yaşamayı öğrenmeye zorunlu olduğumuz bugünkü toplumlarda, sanat ve yaşam arasında benzerlik arayan ve eserleriyle sergide yer alan sanatçılar șu isimlerden olușuyor: Haydar Akdağ, Rașit Altun, Esra Bilo, Füsun Çağlayan, Hayri Esmer, Onur Fendoğlu, Şükrü Karakuș, Bahar Kocaman, Ahmet Özel ve Ahmet Yeșil.


Ahmet Yeşil.

Şükrü Karakuş.

Galeri Ark
www.galeriark.com
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No: 49 (Büyük Kulüp karşısı)
Çiftehavuzlar – Kadıköy / İstanbul
+90 216 369 49 00

info@galeriark.com

15 Şubat 2017 Çarşamba

TİMURTAŞ ONAN “TIMELESS” EXHIBITION AT GALLERY ARK

Timurtaş Onan.
Gallery ARK hosts a photo exhibition for the first time between February 11th and March 5th, 2017. The exhibition which is composed of black and white editions on the collection paper of Hahnemuhle Fine Art Baryta, restricted with 10 edition, takes its visitors on a magic Istanbul excursion. Timurtaş Onan brings the roads we always walk,  the sea we  look at for a moment stopping , above all our people on  together with the photographs , products of  a master’s eyes.

The exhibition curator, Erhan Şermet, summarizes the exhibition entitled “Timeless“ as follows; “Timurtaş Onan's photos walk us around the city, we go through gaps, jammings, intersections, fractures and stackings of the city. But in his photographs we are independent of time, time clears away when we are after what can not be accounted, it becomes light, emotion, wind, cloud again  getting  rid of being a consumable material. Time gets rid of being a raw material of schedules, turns into a volatile, impalpable   humanistic scale. With Ahmet Hamdi Tanpınar's beautiful expression, it turns into the reality of incomprehensible, which “we are neither inside nor completely outside of’. Now we can talk about people and life again…”

After Timurtaş Onan's photographs began to stick in your minds as concrete evidences of a 'timeless' journey , you will see that  the magic of the city we live in is not limited to  photographic frames.


Timurtaş Onan.

Galeri ARK
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49 Göztepe
İstanbul
(0216) 369 4900

TİMURTAŞ ONAN – Photographer and Director
Timurtas Onan was born and brought up in Istanbul. Becoming involved in photography in 1980 he has worked as a professional  photographer for the past 25 years. Through this period he has participated in, organised and attended many photographic events, taking part in and holding exhibitions of his work both at home in Turkey and abroad and also acting as a jury
member for national and international photographic competitions.

Timurtas Onan has received over 40 national and international awards including Unesco and Unep and has frequently been invited to symposiums and related activities at  many institutions and universities. His work has involved international photographic projects,  the
creation of documentary films on socially relevant  issues and he is particularly well known for his distinctive projects on Istanbul.
His work as an artist can be seen in many public and private collections in Turkey and abroad. At the present time he is holding photo workshops; curating various exhibitions, and working on new photographic projects.


Timurtaş Onan.

Solo Exhibitions
2014 “Abandoned“ İstanbul Photographer’s gallery”
2014 “Paris” Bursa Fotofest
2014 “Beyoğlu Neoclassic” Atelierhaus im Anscharpark - Kiel / Germany
2014 “Abandoned“ İstanbul Merhart Galeri
2013 İstanbul “City of Light and Shadows”  Place Guillaume, Luxembourg
2010 “Beyoğlu Neoclassic” Museum für Kunst und Kulturgeschichte
2009 “Snow in beyoğlu” Beyoğlu Municipality Art Gallery
2009 “İstanbul Blues” Od'A Ouvroir'd Art Gallery
2007 “Nights on Beyoğlu” Brünsbüttel Stadt Gallery, Germany
2007 “Nights on Beyoğlu”  Athens Month of Photography - Artower Clio Gallery, Athens
2006 “Eternal Image” - Ankara Contemporary Art gallery
2006 “Eternal Image” - İfsak Exhibition Hall
2006 “Nights on Beyoğlu”  - French Cultural Center, İstanbul

2003 “Kaleiçi Satılık” İstanbul Fotoğraf Evi


Timurtaş Onan.
TİMURTAŞ ONAN “ZAMANSIZ” SERGİSİYLE GALERİ ARK’TA
Galeri ARK, 11 Şubat – 5 Mart 2017 tarihleri arasında Timurtaş Onan’ın ‘Zamansız’ adlı fotoğraf fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Sınırlı sayı 10 edisyon olarak, Hahnemuhle Fine Art Baryta koleksiyon kağıdına siyah-beyaz baskılardan oluşan sergi, ziyaretçilerini büyülü bir İstanbul gezintisine çıkarıyor. Timurtaş Onan, her daim yürüdüğümüz yolları, durup bir anlığına baktığımız denizi, martıları, sokakları ve her şeyden öte insanlarımızı, usta bir gözün ürünü fotoğraflarla bizlerle buluşturuyor. 

Sergi küratörü Erhan Şermet ‘Zamansız’ adlı fotoğraf sergisini şöyle özetliyor: s“Timurtaş Onan’ın fotoğrafları bizi şehrin mekanlarında gezdiriyor, boşluğun, sıkışmanın, kesişmelerin, kırılmaların ve yığılmaların içinden geçiyoruz. Ama zamandan azadeyiz, muhasebesi yapılamayacak olanın ardından giderken zaman dağılıyor, bir sarf maddesi olmaktan kurtulup yeniden ışık, duygu, rüzgar, bulut oluyor. Zaman çizelgelerin hammaddesi olmaktan kurtuluyor, uçucu ele gelmez insani ölçeğine dönüyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın güzel ifadesiyle ‘Ne içinde, ne de büsbütün dışında’ olabileceğimiz kavranamaz gerçekliğine dönüyor. Öyleyse yeniden insanlardan ve hayattan bahsedebiliriz artık…”

Timurtaş Onan’ın fotoğraflarının, ‘zamansız’ bir yolculuğun somut delilleri olarak zihinlerinizde yer etmeye başlamasının ardından, yaşadığımız şehrin büyüsünün fotoğraf çerçeveleri ile sınırlı olmadığını göreceksiniz.

Galeri ARK
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49 Göztepe
İstanbul
(0216) 369 4900

TİMURTAŞ ONAN: FOTOĞRAFÇI VE YÖNETMEN
İstanbul’da doğdu. Fotoğraf çalışmalarına 1980 yılında başladı. 25 yıldır profesyonel olarak  çalışıyor. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında birçok etkinliğe katıldı, sergiler açtı. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda jüri üyesi olarak yer aldı. Unesco ve Unep dahil kırkın üzerinde ulusal ve uluslararası ödülü bulunmaktadır. Bir çok kurum ve üniversitede sempozyum ve etkinliklere davet edildi, projeler gerçekleştirdi. Sosyal konularda belgesel filmler çekti. İstanbul’u konu alan farklı projeleri ile tanınmaktadır. Sanatçının eserleri Türkiye ve yurt dışında kurum ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Bu günlerde fotoğraf atölyeleri gerçekleştirmekte, çeşitli sergilerin kürasyonunu yapmakta ve yeni fotoğraf projeleri üzerinde çalışmaktadır.

Seçme Kişisel Sergiler
2014 “Terkedilmiş“ İstanbul Fotoğraf Galerisi”
2014 “Paris” Bursa Fotofest
2014 “Beyoğlu Neoklasik” Atelierhaus im Anscharpark - Kiel / Almanya
2014 “Terkedilmiş“ İstanbul Merhart Galeri
2013 Işık ve Gölgeler Şehri İstanbul Place Guillaume, Luxembourg
2010 “Beyoğlu Neoklasik” Dortmund Kültür ve Sanat Tarihi Müzesi
2009 “Beyoğlu’nda Kar” Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi
2009 “İstanbul Blues” Fransa'da Türkiye Mevsimi Kapsamında
Od'A Ouvroir'd Art Galeri, İstanbul, 2009
2007 “Beyoğlu Geceleri” Brünsbüttel Stadt Gallery, Almanya
2007 “Beyoğlu Geceleri” Athens Month of Photography / Artower Clio Gallery, Atina
2006 “Sonsuz Görüntüler” Ankara Çağdaş Sanatlar Galerisi
2006 “Sonsuz Görüntüler” İfsak Sergi Salonu
2006 “Beyoğlu Geceleri “ Fransız Kültür Merkezi, İstanbul
2003 “Kaleiçi Satılık” İstanbul Fotoğraf Evi
2003 “Kaleiçi Satılık” Çağdaş Sanat ve Kültürel Miras Uluslararası Etkinliği, Antalya Kaleiçi duvarlarında enstalasyon.
1996 “Değişmeyen Yönleriyle İstanbul” 12. İstanbul Fotoğraf Günleri, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi



2 Ocak 2017 Pazartesi

ZEYNEP DİLEK VE MEHMET ÇETİNER’İN “AYKIRI” TUTKULARI

Mehmet Çetiner, tuval üzerine yağlıboya, 195x200 cm.

Türk Resim Sanatı Soyut Resim Ekolü deyince, bir kuşağın ilk akla gelen isimlerinden olan Zeynep Dilek Çetiner ve Mehmet Çetiner’in, “AYKIRI” isimli sergileri, 7 Ocak - 5 Şubat 2017 tarihleri arasında Galeri Ark’ta görülebilir. Güncel ve moda sanat akımlarına inat, Soyut Sanat aracılığıyla söylemlerini oluşturup, tuvallerine aktarmaya devam eden sanatçılarla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Onlar, sadece ve sadece sanat üretiyor. Sadece yaşam değerleri, düşünce yapıları çerçevesinde sanat yapıyorlar. Düşünmek istedikleri şekliyle yaşıyorlar, düşündükleri gibi sanat üretiyorlar.

RÖPORTAJ: Ümmühan Kazanç


Zeynep Dilek Çetiner, tuval üzerine akrilik, 150x180 cm.

Sayın Zeynep Dilek ve Mehmet Çetiner, öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Zeynep Dilek Çetiner- İnsanın kendini anlatması kolay değil, söyleyecek şey çok. Sanırım ilk önce şöyle başlamalıyım; son zamanlarda düşünüyorum da en genel haliyle hayat, beni hep tarihi mekanlar içinde ama hep yeni şeyler yapmak isterken ve daha çok da soyut yaratılarla kendimi ifade etme iddiasında olduğum gibi bir saptamaya götürüyor.
İstanbul’da doğdum. Doğduğum çevre ve ailem, tarihten bir sayfa gibi ve anılarla dolu diyebilirim. Çocukluk hafızamın resimleri; kalabalıklar, eski evler, duvarlarda hatlar, bahçeler, nefis bir manzara… Bu ve benzeri şeylerle dolu. Zaman zaman babamın görevi nedeniyle ülkemizin değişik yerlerinde yaşadım, belki bu nedenle farklılıkları yadırgamam ama dönüşler hep İstanbul’a oldu. Çünkü bu şehre aşığım. Görsel birikimim; renklerle ve hikayelerle dolu.
Yaklaşık 30 yıldır da sanatın ve bu ortamın içindeyim. Yıldız Üniversitesi Restorasyon Bölümünden 1989 senesinde, Türkiye’de ilk Resim Restorasyonu projesi yaparak mezun olan iki kişiden biriyim. Hemen aynı yıl idealizm ile başlayan çalışma hayatım, önce bir yıl kadar Beşiktaş Deniz Müzesi’nde ve daha sonra rahmetli müze müdürü Belkıs Mutlu’nun isteğiyle İstanbul Resim Heykel Müzesinde devam etti ve halen devam ediyor. Tabii sevgili eşim Mehmet Çetiner’le birlikteliğimiz de bu süreçle başladı. 1992 yılında evlendik, hayatımızı ve sanat yolculuğumuzu sürdürüyoruz.
Müzeler benim için bir okul oldu. O dönem müzede açılan sergiler, tanıştığım şahsiyetler, 90-94 seneleri arasında gerek müze derneği gerekse misafir öğrenci olarak MSGSÜ Resim bölümündeki desen çalışmalarım, Resim restorasyonu eğitimi üzerine doku, üslup, strüktür üzerine araştırmalara olanak sağlayan ve bana soyut sanat yolunu açan hazırlayıcı bir dönemdir.
Sonrasında asıl macera başlıyor. 95 yılında ilk kişisel sergimi açtım. 90’lı yıllar yarışma sergileri, karma ve kişisel sergilerle tanındığım, çok çalıştığım, araştırdığım, ürettiğim yıllar. 1999’da oğlumuz Erhun’un doğumundan sonra, 2000’li yıllar daha seçici ve rafine olduğum bir dönem, yani daha çok ayıkladığım/ayıklandığım bir süreç. Hep soyut sanatın içinde ve belli adette ürettiğim seri resimlerimle, farklı dönemlerim de oluştu sanırım. Yirmi kişisel sergi açtım ve çok sayıda karma sergiyle yurt içi ve yurt dışında etkinliklere katıldım.


Mehmet Çetiner, tuval üzerine yağlıboya, 170x140 cm.

Mehmet Çetiner- Bildiğiniz gibi eğitim hariç yaklaşık olarak 1989-90 yıllarında başladı aktif sanat hayatımız. Dilek'in birkaç sene daha sonra... En başından, neredeyse eğitim devresinden buyana, en önemli dönemlere gelinceye dek hep soyut üretimi yeğledim... Ülkemizde ne yazık ki her şeyde olduğu gibi sanatın bu yönü de çok zorlu ve de çetrefilliydi ama aldırmadık, yolumuza devam etmeyi her şeye rağmen sürdürdük. Çünkü biz tam olarak; yapmak istediğimiz sanatı, yaşayabildiğimiz, istediğimiz şekliyle uygulamaya, gerçekliğe dönüştürmeye yeğliyorduk.
1978 yılında başlayan, benim için başlangıçta çok zorlu ama giderek çok çok keyifli ve değerli olan Akademi yıllarıyla işin içine iyice daldığım sanat yolculuğumu; kimi zaman sıkıntılı, kimi zaman “aykırı”, kimi zaman uyumlu, heyecan verici bir macera olarak devam ettirmeye çabalıyorum. Bu maceranın bir yerinde, yaşam heyecanım Dilek'imle karşılaşıyorum. Onun da sanatçı kimliği sayesinde, yepyeni ufuklar yaratmaya yöneldik. İşte o gerçek yaşam sanatı olan sevgili aşkımız, oğlumuz Erhun'um dünyamıza bütün gücüyle dahil oluverdi... Sonsuz apaydınlık ufuk Erhun. Hep beraber; Erhun, Dilek, Mehmet olarak üçlü karma sergi yapabilme güzelliğini yaşama ufku mesela...
Moda ve organizasyon dünyasının çok değerli ismi fotoğraf sanatçısı rahmetli Kamil Şükün'le iş ortamına girmiştim. Derken ülkemizin önemli bir sanat kurumu olan Deniz Müzesinde sanat uzmanlığı görevi yaptım. Sonrasında Dilek'le, o zamanki müze müdürü rahmetli Prof. Belkıs Mutlu'nun çağrısı ile gelişmesinde, ilerlemesinde çok büyük katkılarımız olduğunu düşündüğümüz İstanbul Resim ve Heykel Müzesinde; yıllar itibariyle çeşitli kademelerde görevler aldık ve de halen devam ediyoruz. Sanat yaşamımız, hayatın aykırı uyumuna karışarak her daim heyecanla devam ediyor... Çok sayıda kişisel, karma, grup sergilerine katıldık, yarışmalı etkinliklerde yer aldık. Yurt içi ve yurt dışı müze ve özel koleksiyonlarda eserlerimiz yer alıyor.


Zeynep Dilek Çetiner, tuval üzerine akrilik, 150x180 cm.

Türk soyut resim geleneğinde bir kuşağı temsil eden iki sanatçı olarak “AYKIRI” isimli serginiz ile Ocak ayında Galeri Ark’ta olacaksınız. Neden “AYKIRI”?

Zeynep Dilek Çetiner- Bu serginin oluşumu ile birlikte çalışmalar başladığında, serginin hangi isimle anons edilebileceği üzerine birçok fikir gelişti. Değerlendirmeler yaparken, arkadaşımız ve uzun zamandır üretimlerimize tanıklık eden Sanat Yazarı Nilgün Yüksel, eserlerimizin birbirlerine ve bizim sanatçı olarak birbirimize; bazen ters, bazen asi, kurallara alışılmışın dışında muhalif olma hallerimiz nedeniyle “Aykırı” adını önerdi, bu saptama bize de uygun geldi.
Çünkü “Aykırı”, bence alışılmış olan her şeye farklı bakabilmek, eleştirebilmek, kuralları yeniden yazmak bazen ama en çok özgür olabilmek, bize verilen nefesi isteğimiz gibi üfleyebilmek, doğallık, zorlama olmadan, kendiliğindenlik ve samimiyet demek. Ama bu arada tüm ters olma hallerine, uzlaşmazlıklara karşı sonsuz birliktelik ve uyum içermek demek.
Sergide benim ve Mehmet’in son dönem çalışmalarının ağırlıklı olduğu farklı boyutlarda çalışmalar yer alıyor. Sanırım bu dönem resimlerimizin altını çizmemiz gereken ortak noktası; her ikimizin işlerindeki renk paleti. Olabildiğince özgür, neredeyse tüpten çıkmış gibi, bağıran, kontrastlar içeren bir palet seçimi var yeniden. Belki bu açıdan da değerlendirdiğimizde resimler “Aykırı” kulvarında.


Mehmet Çetiner, tuval üzerine yağlıboya, 170x140 cm.
Mehmet Çetiner- Bizim için bir sergiye ya da bir işe veya çalışmaya isim veriyor olmak zaten kendi içinde zıtlık, tezatlık, aykırılık oluyor, hatta o tarif etmeye çalıştığımız “soyut” kavramına ters etki… “Aykırı” işte... Doğası, kimyası, yapısı, aldığı, verdiği vs. etkileriyle aslında kadın-erkek, eş, bütüncül yapısı tam anlamıyla kadın ve erkek uyumundaki aykırılık.
Aykırı; eş kişiler olarak, aramızdaki yüksek uyumumuza rağmen gerçeklikte sanatımızda, ifade ve yorumlarımızda ne denli var olduğunun bir durumu bu aslında... Herkes için sanırım bir gösterge “aykırı”.
Kişilik, tanımlama-tanımlanma, toplumsal hafızada yer alma, değerleri aykırılık-uyumluluk perspektifinden ışınlayabilmek, içe ya da dışa konumlandırabilmek için, bir genel duruş şekli diye düşünüyorum “aykırı”lığı...
GALERİ ARK’taki bu sergimiz için sanat yazarı Nilgün Yüksel kaleme aldığı yazısında şöyle diyor: “Öykülemeci anlayıştan farklı olarak soyut anlatım, dilin nesnel referanslarının dışına çıkar. Aklın soyutlamacı eğilimini, ruhun sıçrayışlarını, simgeselliğin genişleyen göndermelerini kullanır.”
Belki de bu yüzden, başlı başına soyut yaratım, her ne kadar çoktan gelenek içindeki yerini almış olsa da hep biraz ayrıksı, "aykırı" durur. Soyut ifadeyi benimsemiş iki sanatçının aykırı tanımlaması bizi yeniden en başa götürür. Sanat tarihinin tekrar tekrar karıştırılması gereken çekmecelerinden bireysel yaratımın arkeolojisine… “Aykırı” konseptini gayet açık ifade eder.
Sanırım en genel ifadesiyle "aykırı"; dirençli ve istikrarlı sanatsal duruşumuzun, uzun soluklu sanat yolculuğumuzun temiz, pak uyumlu göstergesi diyebiliriz.


Zeynep Dilek Çetiner, tuval üzerine akrilik, 180x230 cm.


Herkesin bir hayatı var ve her ikiniz de, yaşam koşulları çok zor olan SANAT HAYATINI seçtiniz. Başlangıçtan bugüne kadar olan süreçte de Soyut Akıma sıkı sıkıya bağlı kaldınız. Yani moda akımlar ilgi alanınıza girmedi. Sizin için Soyut Dışavurumculuk’un taşıdığı anlamı nasıl ifade edersiniz? Ya da SAF (PURE) SOYUT tutkunuz konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Zeynep Dilek Çetiner- Evet haklısın, sanat hayatı; yaşam koşulları çok zor, çetrefilli. Üstelik her ikimizin de aynı alanda olması pratikte çok fazla sorumluluklar yüklüyor. Ama sanatçı hayatını, fedakârlıklar ve özveriler hatta adanmışlık üzerine kuruyor. Sizce de öyle değil mi?
Ve Soyut... Bence Özne yani Sanatçı, kendini en özgün, kendiyle en özdeş ifade biçimini seçiyor ve Nesne-l hale getiriyor, yani Eserini yaratıyor. Kendi işinde, bir nevi kendini doğuruyor. Sanatçı hayatta karşılaştığı, istem dışı maruz kaldığı ya da bilinçli olarak seçtiği her ne ise, göstermek istediği kadarıyla, bir dönüştürücü işleviyle sanatında izleyiciye kendini açıyor, her çalışmasıyla, her seferin de yeniden... Ve yeniden...
Gün içinde başımıza gelenler, okuduğumuz haber, izlediğimiz bir film, toplumsal olaylar, savaşlar, hayaller, kısacası iyi ya da kötü her şey toptan beni etkiliyor. Benim için soyut dışavurumculuk, bu duruma olanak sağlayan, benimle uyumlu olduğu için kendiliğinden gelişen bir sonuç sadece. İçselleştirdiğim tüm duygu ve düşüncelerin tuvalimde tezahür etmesi, varsıllaşması. Soyut; formları, mikro ve makro düzende analitik bir çözümlemeyle değerlendirip, geometri ile yeniden kompoze etmek yani müthiş bir yaratı alanı benim için.
Şunu da vurgulamak isterim, üslup ne olursa olsun nitelikteki kıstas, özgünlük ve samimiyetle sanatçının tüm yaşamındaki duruşu ve çalışmalarının bütünsel değerlendirilmesi üzerinden olmalıdır. Sanatçı değişebilir, farklılıklara ve araştırmaya kapıları kapatmak da tekrara götürür insanı. Buradaki denge belli bir süreçten sonra netleşir.


Mehmet Çetiner, tuval üzerine yağlıboya, 170x140 cm.

Mehmet Çetiner- Soyut resim yüzeyinde, elle tutulur sanat nesnesinin üzerinde bakışın rahatça dolaşmasını sağlayan boşluk, geçmişle gelecek arasındaki tüm yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar üzerine duyumsanan boşluk. Zihinsel ve sezgisel bilgi. Buna resmin yapısı üzerinden kavranan entelektüel bilgi ve kişisel deneyimler ile birleşen sezgisel bilgi de diyebiliriz. Ki sanatçı duyarlılığı tam da bu iki kavramın doğru kesiştiği noktada ortaya çıkıyor. İşte söylendiği gibi zihinsel ve sezgisel duyarlılık beni, bizi, ülkemizin sanatsal yapısında çok zorlu, meşakkatli hatta çok tarafgirli bir ortama çekti. Genelleme yapmamaya çalışıyorum. Ortam en azından benim için böyleydi.
Olmayan, tanımlanamayan, tarif edilemeyen bir şeyler çizmek, üretmek, boyamak öncelikle çok hoş bir şey bence... Ve buradan etkileşimler, çarpışmalar çıkarmak çok heyecan verici geliyor bana. İzleyenler açısından da etkileyici olduğunu düşünüyorum. Herkesin kendi değerleriyle yeniden başka kapılar aralaması tarif edilemez bir duygu.
Sanatın bilinç yaratma gücü, daha çok zihinsel çözümleme gücü de diyebiliriz ve semboller benim için çok önemlidir. Dayanışma ve hatırlamayla hareketlilik kazanılır. Saf renklere, zevkli ve mükemmel şekillere ulaşılabilinir diye düşünüyorum.
Aracısız düşünceyle, plastik sanatların en değerli kulvarlarından birinde yani soyut sanatta üretim veriyor olmayı en başından beri çok sevdim, çok benimsedim. Yaşamımın herhangi bir yerinde beni sınırlayan bir kural olmasın, en doğal yapı neyse onun peşinde, o bütünün içinde olmak istedim. Sanırım olabiliyorum ki sanatımın kurgusunda bu yapılar; sevdiğim, haz aldığım zevkli görsellere dönüşebiliyor. Sanırım düşündüğüm gibi, yaşamak istediğim gibi veya yaşadığım gibi sanatımı, her türlü zorluğuna rağmen üretebiliyorum. Kendi kişisel zevklerime uyan sanatı üretiyorum. İşte bu “aykırı” tutku; sanatımın ilerleme ve devamlılık ivmesidir.


Zeynep Dilek Çetiner, tuval üzerine akrilik, 170x140 cm.

Dilek Hanım, 90’lı yılların başında başlayan sergilerinizden bugüne geçen süreçte çalışmalarınızda nasıl bir değişim oldu? Çünkü belli dönemleriniz ve serileriniz olduğunu biliyorum. Bu değişim konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Zeynep Dilek Çetiner- Geçmişten itibaren ürettiklerimi değerlendirdiğimde, yaptığım her sergiyle, kendi içinde bir bütünlük kurduğumu, bunu da bilinçli seçtiğimi ve o dönemime ayna olan belli sayıda eserler oluşturduğumu görüyorum.
2000 öncesi işlerim kendimi aradığım, tuval yüzeyinde, mantıksal olan, denge, konstrüksiyon gibi akılcılığı referanslayan kompozisyonlarımın, aynı zamanda jestlerle oluşmuş rastlantısallığa olanak sağlayan serbest ifadeler de içermesi ile gelişmiş, aynı benim içimdeki karmaşa gibi. Akıl mı? Duygu mu? Ve tabii palet renkli.
2002 yılında Bilim Sanat Yayınlarından çıkan kitabım sırasındaki çalışmalar, arşivim üzerinden kendimi yeniden değerlendirmeme olanak sağladı diyebilirim. Atatürk Kültür Merkezinde sergi ile kitabın tanıtımı olmuştu ama bu dönemde, benim içimdeki kırılma veya farklılaşma aynı tarihlerde başka bir galeride gerçekleşen uydu sergimde “Oyun” serisini sergilediğim kağıt üzerine akrilik işlerden de görülüyordu sanırım. Yaklaşık 60 adet olan bu seri; oğlumun 2,5 yaş karalama döneminden etkilenerek hatta onunla birlikte resim yaparken oyun oynuyormuşçasına doğaçlamalar halinde oluşmuştu. Sonra 2004 yılında “Oyuna Devam” serisi var. Küçük boyutta, koyu içinde renkli boyalı desenlerden oluşuyor. Kağıt üzerine kısa anlar da bir çocuk karalamaları kadar saf ve içten bir samimiyet taşıyor. Benim için önemlidir. Konuşmamızın başında bahsettiğim gibi, 2000 sonrası rafine olduğum bir dönem yani daha çok ayıkladığım/ayıklandığım bir süreç, tuvallerim renkten arınmaya başladı. Bu dönem de Monokrom Tuvaller ve 2007’de tamamıyla renkten arınmış “Siyah-Beyaz” seriyi ürettim.
Siyah-Beyaz seri; zıt tüm kavramları sorgulayan siyah-beyaz, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi ne varsa kısaca yin-yang felsefesi ışığında, farklı kutupların karşıtlığının; birbirlerine dönüşebilmesi, birbirini içermesi kısaca “BİR” olma hallerini irdeleyen bir temeldeydi. 2009 yılına ait “Engel” serim ise, gri-metalik boyayla tel örgüleri çağrıştıran form ve alanların içinde, monokrom, ritimli jestlerin oluşturduğu kompozisyonlardan oluşuyor. Bu sergi insanın kendi kendine koyduğu engeller üzerine içimizdeki “İD”i yani vahşiyi zaman zaman salıversek mi? kavramını sorguluyordu. 2013 yılında ürettiğim “Akis” serisi, kağıt ve japon kağıdı üzerine, karışık teknik, boya ve malzemeyle oluşturduğum kolaj ve tuval boya ile gerçekleşen toplam 12 adet resimdir. Doğrudan ‘üretenin aksidir eseri’ düşüncesinin altını çizer.
Galeri ARK’taki “Aykırı” sergisinde yer alan son işlerim ise, yeniden rengi çağırdı ve tek bir kolaj çalışmamdan türedi. Farklı tuvallerde yüzey üzerinde yer değiştiren parçalardan oluşuyorlar. Kendilerini tekrarlayarak, yeniden doğurarak...


Zeynep Dilek Çetiner, tuval üzerine akrilik, 170x140 cm.

Zeynep Hanım, son dönemlerde tabiatın sizi çok etkilediği dile getirmiştiniz. Bu süreç tuvalinize ve sanat anlayışınıza nasıl yansıyor?
Zeynep Dilek Çetiner- Dediğim gibi her dönem ben neysem, neye dikkat çekmek istiyorsam resimlerim de o alandan beslendi. Bu planlamadan oluşuyor doğal olarak. Bu nedenle bundan sonraki üretim alanımın belirleyicisi sanırım “Doğa” olacak. Bu mikro anlamda tabiata yaklaşarak gözlem yapmakla ya da tabiatın içinde daha fazla bulunmakla olduğu kadar, şehrin en şehirli yerlerinden sesleniyor bana, içselleşiyor. İçselleşiyor diyorum ve altını çiziyorum, tabii ki bu durum doğayı kopyalamak ve benzeri bir anlam içermiyor, son zamanlarda her hücremle yeniden fark ediyorum ağacı, çiçeği, böceği, denizi, bulutu, yıldızı… Bilmiyorum nasıl dönüşecek çalışmalarımda?


Mehmet Çetiner, tuval üzerine yağlıboya, 140x170 cm.


Mehmet Bey, sizin çalışmalarınız Soyut Sanat içinde daha çok Geometrik ve Renk Alanı Resmi ya da Renkçi Anlayış içinde değerlendirmek gerekir sanırım. Sizin sanatınız nelerden besleniyor?
Mehmet Çetiner- Yaşamımda önemsediğim, özümsediğim her şeyi resimlerimde kullanıyorum. Fakat bunlar “anlatıcı” öğeler değildir. Herhangi bir şeye “gönderme” yapmazlar. Sadece ve sadece bendeki çağrıştırılan olgulardır.
Kullandığım öğeleri tamamen espas ve değer ilişkisi içinde, plastik değerlerin arasından seçiyor, değerlendiriyorum. Her şeyi planlamak gibi sıkıcı bir iddiam yok. Fikirlerini, temasını çıkarımladığım, etütlerini yaptığım, kimi zaman renklendirdiğim ve tuval ölçü boylarını hesapladığım bir sürü çalışmamdan, genel olarak konseptin belirlenmesinden sonra gelen o gün, o saniye, orada, an itibariyle yaşadığım hissiyat bir şekilde bir renkle veya fırça ile konunun içine girebiliyor ve yepyeni bir akışın alışverişi başlıyor, öylece sürüyor.
Tam da bu noktada kesinlikle şunu vurgulamak istiyorum; “kompleks” düşüncenin basit ifadesinden yanayım. Genellikle geniş yüzeyli şekiller kullanıyorum. Çünkü bu net olmamı sağlıyor. Yine genellikle açık ve düz formları tercih ediyorum, çünkü bu yanılsamayı yok ediyor ve doğrudan vurgulanmak isteneni ve gerçeğin anlaşılmasını, açıklığı sağlıyor. Ben her sergi grubunu oluştururken daima başından, sonuna bir kerede sergiyi bitiririm.
Genel izleyici için bir hikayesi olmayan ama benim için derin anlamları olan sembolleri, işaretleri kompoze ederim. Hatta renkleri, renk gruplarını belirler, nasıl bir geometriyle, hangi formlarla, ne türden bir espasta yer alacağını hesaplarım. Sonuçta tam da istediğim ve kontrol altında tuttuğum rengiyle, biçimiyle, kurgusuyla ve hatta tuval ölçüsü, malzemesiyle netleşen bir seri oluşmaya başlar. Sonraki süreçte, konuya yeni bir şey ekleyinceye dek bu böyle devam eder. Tabii bu süreç duygu yoğunluğu, yaşamsal ilişkiler, etkileşimler gibi birçok soyut ya da somut etkiyle derinleşir. En duygusal ve en teknik değerler burada çatışmaya başlar.
Benim çalışmalarım; bana özel, çok derin kişisel semboller, kimi zaman sürrealist öğeler, tarif edilemez şekiller, meçhul imgeler, daha çok da birbirine zıt gibi duran, tekrarlanan şekillerden kurgulanmış kompozisyonlarımdan oluşur. Ben bu kompozisyonlara; kulağımıza gelen “müzik” gibi tanımlamasını yapıyorum. Çünkü hazzı alırsın, duyumsarsın ama anlatamazsın. İşte o an, o derin sessizlik içindeki sonsuz çığlık… Bir tuval, birkaç biçim, birçok renk...


Mehmet Çetiner, tuval üzerine yağlıboya, 150x150 cm.


Mehmet Çetiner resminde semboller ayrı bir öneme sahip. Sembollerinizdeki sırları biraz açalım mı?
Mehmet Çetiner- Sırrı açarsak tılsım bozulur mu? Resimlerimin çıkış noktasının yaşamımdaki insanlar olduğunu belirtmem lazım sanırım... Onları; ressam kimliğimle, kişiliğimi oluşturan parçaların arasına katıp, birleştirip, yoğurup kişisel bir hikaye, öykü kuruyorum. Geçmişi gelecekle sanki yeniden birleştirir gibi öykünüyorum. Hatıra oluşturup her biriyle yeniden bir bağ kurguluyorum. Bu yüzden bu son çalışmalarıma soyut birer portre demek de mümkün.
Başka bir deyişle geometrinin verilerinden çokça yararlandığım soyut yaratım kulvarında, anlayışında, renkleri ve onlara görece yüklediğim tinsel anlamlarıyla her biri birer işaret olan sayıları imgelere dönüştürüyorum ve bu sayılara yoldaşlık etsin diye astrolojik sembolleri onlara payanda yapıyorum. Dahası ruhumda, tenimde, dilimde, zihnimde çok izler bırakan, bana yakın başka başka yaşamları kendi yaşamımla kesiştiğim yerde, boyaların ardına gizliyorum sanki... Bunlarla uğraşmayı seviyorum.
Bence, her bir üretimin en ana sorunu ve temeli; renk, armoni, şekil-biçim, espas-derinlik ve kompozisyon kurgusu gibi elementlerin, bileşenlerin sorgulanmasıdır.
Kendi sanatım için; biçimde ve kavramlarda çoğalmaya çaba gösterip daha iyisi de sanatımın sürdürülebilir ve dönüştürülebilir önermeleri sunabilmesini sağlamasıdır diye düşünüyorum.

Sergi hazırlıklarınızı izlemek üzere atölyenizde buluştuğumuzda bana şu önemli cümleyi söylemiştiniz: “Biz sadece ve sadece sanat üretmek istiyoruz. Sadece yaşam değerlerimiz, düşünce yapımız çerçevesinde sanat yapmak istiyoruz. Biz düşünmek istediğimiz şekliyle yaşıyoruz, düşündüğümüz gibi sanat üretiyoruz”… Sanırım bu cümleleriniz hem sanat yaşamınızın hem de bu serginizin bir özeti aslında değil mi?
Mehmet Çetiner- Bence çok büyük laf olmuş Sevgili Ümmühan sen de kaçırmamışsın. Sanırım bu kişinin kendiyle barışık ya da kavgalı olmasıyla alakalı bir şey. Net, keskin, kararlı olma hali. Çok moda ifadeyle “liyakatli” olabilme çabası. Öyle ki bir tür genel yarışın ortasındayız ve gayemiz en sağlıklı düşünceyle üretebileceğimiz, en verimli sanatı geliştirebilmek ve de sunabilmek. O yüzden, düşünmek istediğimiz gibi yaşıyoruz, yaşadığımız gibi sanat üretiyoruz. Aykırı, bir sergi sunum başlığı olabilir ama o aynı zamanda sanatsal duruştur.

Zeynep Dilek Çetiner- Mehmet’e katılıyorum. Neysek oyuz aslında hepimiz ve belki ek olarak şunu ilave edebilirim; yaşamımızda sanatı çok ama çok ciddiye alıyoruz ve hiç umurumuzda da değil...

Galeri ARK
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49 Göztepe-İstanbul
Tel: +90 216 369 49 00 

info@galeriark.com


ZEYNEP DİLEK ÇETİNER

1968 yılında İstanbul’da doğdu. 1989’da Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Bölümünden Diploma Projesini “Resim Onarım ve Bakımı” konusu üzerine yaparak mezun oldu.1989 yılında Deniz Müzesin de Restoratör olarak göreve başladı.1991 yılında MSGSÜ - İstanbul Resim ve Heykel Müzesine Restoratör olarak geçiş yaptı.1991-1994 yılları arasında RHMD ve MSGSÜ Resim Bölümü’nde resim / atölye çalışmalarına katıldı. 2004’te MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi Plastik Sanatlar Restorasyon- Konservasyon Birim Başkanı olarak atandı. Halen müzede uzman olarak görevine devam etmekte olan Zeynep Dilek Çetiner, soyut lirik anlayış içinde, spontane devinimlerle, dinamizm, ritim, denge, uzam gibi kavramlarla oluşturduğu kompozisyonları, serbest bir form anlayışını yansıtır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul’da sürdürmekte olan Zeynep Dilek çok sayıda kişisel ve karma, yarışmalı, sanat fuarı etkinliğine katılmıştır. Birçok kuruluş ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.


KİŞİSEL SERGİLER
2013 “AKİS”, Galeri Miz, İstanbul
2012 “ÖZET” Adalı Art Galeri, İstanbul
2009 “ENGEL”, Contemporary İstanbul Sanat Fuarı, Terakki Sanat Galerisi, İstanbul
2008 Antik Park Galeri, İstanbul
2007 SİYAH BEYAZ, Contemporary İstanbul Sanat Fuarı, Terakki Sanat Galerisi, İstanbul
2006 Terakki Sanat Galerisi, İstanbul
2005 Cey Galeri, İstanbul
2004 Turuncu Sanat Galerisi, Bodrum
2004 Galeri Artist, İstanbul
2003 Bebek Sanat Galerisi, İstanbul
2002 12. TÜYAP Sanat Galerisi, Bebek Sanat Galerisi, İstanbul
2002 Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul
2001 “OYUN”, Galeri Artist Kuruçeşme, İstanbul
1999 Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi, İstanbul
1998 Ares Sanat Galerisi, İstanbul
1998 Deniz Müzesi Sanat Galerisi, İstanbul
1996 Artisan Sanat Galerisi, İstanbul
1995 Akbank Konak Sanat Galerisi, İzmir
1995 Akbank Bahariye Sanat Galerisi, İstanbul
1995 Yapı Kredi Sanat Galerisi, İstanbul

KATILDIĞI ETKİNLİKLER
2017 “Aykırı”, Z.DİLEKÇETİNER-MEHMET ÇETİNER GaleriARK, İstanbul
2015
Kabullenme, Göçebe Bağımsız Sanatçı İnisiyatifi, Schneidertempel Sanat Merkezi,
2013 Galeri Miz/İstanbul
2012 “Kuruma”, Ortaköy Sanat Galerisi, İstanbul
2012 Hep Birlikte V, Artgalerim Nişantaşı Sanat Galerisi, İstanbul
2012 Galeri Miz, Bodrum
2012 Art Bosphorus Çağdaş Sanat Fuarı,
Z.DİLEKÇETİNER-MEHMET ÇETİNER, Haliç Kongre Merkezi, Adalı Sanat Galerisi, İstanbul
2011 Artist Sanat Fuarı TÜYAP, Adalı Art Galeri, İstanbul
2011 Tunca Sanat Galerisi “7 İZ” Sergisi, İstanbul
2009 Art Show IV MKM, İstanbul
2009 8 Mart Dünya Kadınlar günü Sergisi Pera Art Galeri, İstanbul
2009 30x30 Sanat Kareleri Eranus Sanat Galerisi, Ankara
2008 Cumhuriyetin 85.yılında 85 Çağdaş Türk Sanatçısı, ART and LIFE-The Marmara 
Gallery, İstanbul/
         2008 Vakıfbank Sanat Galerisi, Ankara/2007 Öngörüler, MKM Çağdaş Sanat Galerisi, İstanbul
2007 “Sanat Akmerkez’de 5”, İstanbul
2007 Art Bosphorus Çağdaş Sanat Fuarı, İstanbul
2007 İstanbul Modern Sanatlar Galerisi, İstanbul
2006 “Sanat Akmerkez’de 4” Vitrin Sergisi, İstanbul
2005 Galeri İki Maymun, İstanbul
2005 “Sanat Akmerkez’de 3” Vitrin Sergisi, İstanbul
2005 F.A.M. Türkiye Sanatçıları Resim Sergisi
Sanko Sanat Galerisi, Gaziantep
2004 Yansımalar Resim Sergisi, Rodos/ Yunanistan
2004 Nostalji II Karma Resim Sergisi, Ares Sanat Galerisi, İstanbul
2003 13. TÜYAP Sanat Fuarı, Galeri Baraz, İstanbul
2002 Çağla Cabaoğlu Art Galeri, İstanbul
2001 Yurt-Dünya Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
2001 Karma Resim Sergisi, İSO Sanat Galerisi, İstanbul/
2000 Karma Resim Sergisi, Asmalı Mescit Sanat Galerisi, İstanbul
1999 Gençler Toplu Resim Sergisi, Atatürk Kültür Merkezi,Bilim Sanat Galerisi Organizasyonu, İstanbul
1999 Karma Resim Sergisi, Ağakay Sanat Galerisi, İstanbul/
1999 Karma Resim Sergisi, Cey Atölye / Galeri, İstanbul/
1998 Karma Resim Sergisi, Beytem Sanat Galerisi,İstanbul/
1998 Karma Resim Sergisi, Yurt-Dünya Sanat Galerisi,İstanbul/
1998 75.Yıl Türk PlastikSanatçıları Sergisi,/Bilim Sanat Galerisi Organizasyonu, Dolmabahçe Kültür Merkezi, İstanbul/Ankara
1997 Hayvanlara Ressamca Bakış Karma Sergisi Özden Sanat Galerisi, İstanbul
1997 58. Devlet Resim Yarışması Sergisi Atatürk Kültür Merkezi, Ankara
1997 Karma Resim Sergisi, Vakko Sanat Galerisi, İstanbul/Ankara/İzmir
1997 Karma Resim Sergisi, Galeri Replica, İstanbul
1997 Karma Resim Sergisi, C.A.M. Galeri, İstanbul
1997 9.Tekel Resim Yarışması Sergisi, Taksim Sanat Galerisi, İstanbul/Ankara/Bursa
1997 2.Deniz Müzesi Resim Yarışması Sergisi, Deniz Müzesi Sanat Galerisi, İstanbul/Ankara/İzmir/Bodrum
1997 Karma Resim Sergisi, PG Art Gallery, İstanbul
1996 Türk Resminde Ustalar ve Gençler, Baraz Organizasyon-Avusturya Başkonsolosluğu, İstanbul
1996 Adana Çimento Sanayi Resim Yarışması Sergisi, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Hacı Ömer Sabancı Kültür Sitesi, Adana
1996 57. Devlet Resim Yarışmalı Sergisi, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara
1996 6. İstanbul Sanat Fuarı TÜYAP, Bilim Sanat Galerisi, İstanbul
1996 2. Kağıt İşler Yarışmalı Sergisi, Resim Heykel Müzesi, İstanbul
1995 1. Kağıt İşler Yarışmalı Sergisi, Resim Heykel Müzesi, İstanbul
1994 15. Günümüz Sanatçıları Resim Yarışması Sergisi,/Resim Heykel Müzesi, İstanbul
1994 Resim Heykel Müzeleri Derneği Karma Resim Sergisi/Halil Dikmen Galerisi, İstanbul
1993 Resim Heykel Müzeleri Derneği Karma Resim Sergisi Halil Dikmen Galerisi

PANEL-SEMPOZYUM
2009 “Türk Sanatın da Restorasyon Sorunları”25.03.2009, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi / Asım Kocabıyık Konferans Salonu ( Konuşmacı olarak)
2010 KNİDOS SANAT AKADEMİSİ “2010 'Resim Sempozyumu



MEHMET ÇETİNER

1960 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. 1984’de Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. 1988’de Deniz Müzesi’nde Plastik Sanatlar uzmanlığı görevinde bulundu. 1991’de MSGSÜ Resim Heykel Müzesi’ne uzman olarak geçiş yaptı. 2004’te İstanbul Resim Heykel Müzesi Müdür Yardımcılığına atandı. Halen görevine Uzman olarak devam etmekte olan sanatçı soyutçu anlayışa bağlıdır. Renk parçalarının serbestçe yayıldığı yüzey üzerinde, leke ayrımlarının derinlik etkisini öne çıkardığı geometrik bölünmelere gitmekte, soyut espas kavramını biçimlendirici bir görüşe bağlı kalmaktadır.
İstanbul’da yaşayan sanatçının çok sayıda kişisel karma, yarışmalı sergi, sanat fuarı etkinlikleri bulunmaktadır. Yurt içinde ve dışında çeşitli koleksiyonlarda eserleri yer almaktadır.

KİŞİSEL SERGİLER
2013 Artgalerim Nişantaşı, İstanbul
2011 Adalı Sanat Galerisi, İstanbul
2008 Antik Park Galeri, İstanbul
2006 Terakki Vakfı Sanat Galerisi -İstanbul
2004 Cey Galeri, İstanbul
2003 Galeri Artist Fulya Resim Sergisi, İstanbul
2003 Bebek Sanat Galerisi Resim Sergisi, İstanbul
2003 Turuncu Sanat Galerisi, Bodrum
2002 12. İstanbul Sanat Fuarı TÜYAP, Bebek Sanat Galerisi, İstanbul
2002 Atatürk Kültür Merkezi, Resim Sergisi, İstanbul
2002 Galeri Artist Kuruçeşme Resim Sergisi, İstanbul
1999 Profilo Sanat Galerisi Resim Sergisi, İstanbul
1998 Ares Sanat Galerisi Resim Sergisi, İstanbul
1998 Deniz Müzesi Sanat Galerisi Resim Sergisi, İstanbul
1995 Akbank Konak Sanat Galerisi, İzmir
1995 Kare Sanat Galerisi Resim Sergisi, İstanbul
1993 Galeri Baldem Resim Sergisi, İstanbul
1991 Akbank Kuzguncuk Sanat Galerisi Resim Sergisi, İstanbul

KATILDIĞI ETKİNLİKLER
2017 “Aykırı”, Z.DİLEKÇETİNER-MEHMET ÇETİNER GaleriARK, İstanbul
2012 “Kuruma” Uluslararası Enstalasyon Sergisi, BB. Ortaköy Sanat Galerisi, İstanbul
2012 Hep Birlikte V, Artgalerim Nişantaşı Sanat Galerisi, İstanbul
2012 Art Bosphorus Çağdaş Sanat Fuarı, Adalı Sanat Galerisi, İstanbul
2011 ARTİST Sanat Fuarı Tüyap, Adalı Sanat Galerisi, İstanbul
2009 30. Sanat Kareleri Eranus Sanat Galerisi, Ankara
2009 Art Show IV, MKM, İstanbul
2008 Vakıfbank Sanat Galerisi, Ankara
2007 Cumhuriyetin 85.Yılında, 85 Çağdaş Türk Sanatçısı/ ARTandLİFE - The Marmara Gallery, İstanbul
2007 Öngörüler, Geleceğe Mektuplar, MKM Çağdaş Sanat Galerisi, İstanbul
2007 Akmerkez 5. Sergi, İstanbul
2007 Art Bosphorus Çağdaş Sanat Fuarı, İstanbul
2007 İMSG Karma Sergi, İstanbul
2006 Akmerkez 4.Vitrin Sergisi, İstanbul
2005 Akmerkez 3.Vitrin Sergisi, İstanbul
2004 Nostalji II Ares Sanat Galerisi, İstanbul       
2003 13. TÜYAP Sanat Fuarı, Galeri Baraz, İstanbul
2002 Çağla Cabaoğlu Art Galeri, Karma Resim Sergisi, İstanbul
2001 Yurt-Dünya Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
2001 Halilagiç Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
2001 Yurt-Dünya Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
2001 İstanbul Sanayi Odası, Karma Resim Sergisi, İstanbul
2000 Asmalımescit Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1999 Atatürk Kültür Merkezi, Gençler Toplu Resim Sergisi, İstanbul
1999 Ağakay Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1999 CEY Atölye Galeri, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1998 Yurt-Dünya Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1998 75.Yıl Karma Sergisi, Dolmabahçe Kültür Sanat Merkezi, Bilim Sanat Galerisi, İstanbul
1998 75.Yıl Karma Sergisi, Çankaya Belediyesi Kültür Sanat Merkezi, Bilim Sanat Galerisi, Ankara
1998 Beytem Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1997 Özden Sanat Galerisi, Karma Desen Sergisi, İstanbul
1997 Vakko Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul/İzmir/Ankara
1997 P.G.Art Galery, Karma Resim ve Heykel Sergisi, İstanbul
1997 C.A.M. Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1996 6.Sanat Fuarı Tüyap, Bilim Sanat Galerisi, İstanbul
1996 Teşvikiye Sanat Galerisi, Yapı Kredi Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İzmir
1996 Avusturya Kültür Ofisi, Galeri Baraz Organizasyonu, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1995 16.Günümüz Sanatçıları Resim Yarışması Sergisi, İstanbul
1995 Kare Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1994 15.Günümüz Sanatçıları Resim Yarışması Sergisi, İstanbul
1994 4.Sanat Fuarı Tüyap, Ekol Sanat Galerisi, İstanbul
1994 55. Devlet Resim Yarışması Sergisi, Ankara
1993 3.Sanat Fuarı Tüyap, Galeri Baldem, İstanbul
1993 Galeri Baldem, Karma Resim ve Heykel Sergisi, İstanbul
1993 4.Ahi Evran Resim Yarışması Sergisi, Kırşehir/Ankara
1993 26.DYO Resim Yarışması Sergisi, İstanbul/Ankara/İzmir
1992 Mine Sanat Galerisi 1.ve 2. Karma Resim Sergisi, İstanbul
1991 Temizocak Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İzmir
1991 Arkeon Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul
1991 75.Yıl Karma Resim Sergisi, Yeşil Lions Kulübü Derneği, Bursa
1991 Bilim Sanat Galerisi, Karma Resim Sergisi, İstanbul