Halil
Akdeniz’in sanatına ve özellikle Kültür
İmleri isimli serilerine retrospektif bir bakış açısı sunan, metinlerini
Prof. Rıfat Şahiner’in kaleme aldığı HALİL AKDENİZ VE KÜLTÜR İMLERİ
isimli kitap, Masa Yayınları’ndan çıktı. İstanbul Modern Sanat Müzesi, Patika
Kitapevi Teşvikiye, Robinson Crouse Beyoğlu, Yem Kitabevi Fulya gibi önemli
kitapçılarda satışa sunulmaya başlanan eser, toplam 315 sayfa.
İngilizce
ve Türkçe olarak yayınlanan kitapta, Halil Akdeniz’in sanatının gelişim
aşamaları olarak, tarihleri 1973 ve 2014 yılları arasında değişen, 50’si metin
içinde, 126’sı ise katalog bölümünde olmak üzere toplam 176 eserine yer verilirken, özellikle 2000’lerin başından
bu yana ağırlık verdiği Kültür İmleri
Serileri geniş kapsamlı olarak sunuluyor. Resimlerin künye bilgilerinde,
sanatçının eserlerinin yer aldığı müze ve özel koleksiyonlar da belirtiliyor.
Prof.
Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür
İmleri Kitabı ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Bu kitap, Halil Akdeniz’in
sanatının kökenlerine ve gelişim dinamiklerine dair bir yolculuk olarak
nitelenebilir ve böylece Akdeniz’in sanat anlayışının kaynakları, geçmiş ve
günümüzün sanat prosedürleri içinde nasıl yorumlanabileceği üzerine çok yönlü
bir düşünme zemini olarak değerlendirilebilir. Halil Akdeniz ve Kültür İmleri adlı bu çalışmada, sanatçının
özellikle 2000’lerin başından beri yoğunlaştığı Kültür İmleri adlı bir dizi işine odaklanılmakta, Akdeniz’in
bilimsel tercihleri ve yeni ifade arayışları analiz edilmektedir. Bu bağlamda,
sanatçının özellikle son dönemde form ve malzeme tercihlerindeki zenginleşmeye
yer verilirken, bu deneysel yönemlimlerin ne türden okumalara tabi
tutulabileceği üzerinde durulmaktadır.”
HALİL AKDENİZ VE SANATI
Halil
Akdeniz’in sanatını herhangi bir sanat akımı içinde -çok genel anlamıyla soyut
sanat içinde değerlendirilecek olsa da- düşünmek veya Türk ya da yabancı bir
sanatçının eserleri ile karşılaştırmak pek olası değildir. Prof. Rıfat Şahiner
de sanatçının bu yönünü şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Akdeniz’in sanatı
kategorize edilmesi bir hayli güç görünen ve plastik kaygılarla kavramsal
yapılaştırma prensiplerinin belli bir izleğe dayandığı evrimci bir çizgi
izlemekte. Bu evrilme, anlamın ve biçimleme sorunlarının birbirini tetiklediği,
simgelerin, imgelerin, göstergelerin sürekli devinerek yeni olasılıkları açığa
çıkardığı özgün bir sanat anlayışını görünür kılıyor.
Akdeniz’in
zihnini öteden beri meşgul eden Anadolu Uygarlıklarına ait imleri kullanması,
sanatçının Hitit, Hatti, Frig ve Grek alfabelerindeki harfleri, kültürel birer
şifre olarak bu topraklarda iz süren bir yaşamı ele geçirme kaygısı taşıdığını
gösterir. Thales’in geometrisi, Herakleitos’un oyunbazlığı, Nietzsche’nin
kehaneti hep oradadır. Akdeniz’in sanatını analiz ederken, sanatçının temel
sorunsalının; Anadolu kültür çevrenine ait bilgi verilerini ele geçirmek,
onların kökensel karşılıklarını bulgulamak ve bu bilgiyi bir tür zamansal
arkeolojiyle ortaya çıkararak yeni biçimleme prensipleri oluşturmak olarak
özetlenebilir.” (Rıfat Şahiner; Halil
Akdeniz ve Kültür İmleri, Sunuş Yazısı, Masa Yayınları, 2015, İstanbul).
Halil
Akdeniz ise, Nisan 2015’te Ofis Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Kültür İmleri” başlıklı
sergisinin kataloğu için kaleme aldığı yazısında Kültür İmleri’nin sanatının
ana elemanları arasında nasıl yer aldığı konusunda şunları anlatıyor: “…Hem
sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında benim gözlemlediğim, yaratı
kaynaklarımızın çoğunda bir itici gücün varlığı ve hatta bunun çocukluk dönemlerimizdeki
yaşantılarımıza kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Yaşantılarımızda
ayrı zamanlarda ve birbirinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman
sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülür.
Çocukluğum güney kıyılarında Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının
bulunduğu antik yörelerde geçti. Çocukluğumu geçirdiğim yörelerde henüz ilkokula
bile gitmediğim zamanlarda üzerinde oynadığım üstü yazılı, resimli şekillerle dolu
büyük blok taşları bugün gibi heyecanla hatırlıyorum. Onlar çok yabanıl bir
dünyanın kalıntıları idi benim için. Tanımadığım başka dünyalardan, gökyüzünden
gelen birileri tarafından yapılıp sonra da bırakılıp gidilmiş gibi gelirdi
bana. Sanırım insanın çocukluğunda ya da yaşamının bir bölümünde onu çok
etkileyen şeyler, birbiriyle ilgisi yokmuş, birbirinden bağımsız gibi
görünseler de bir zaman sonra yaşamının bir bölümünde bir yerlerde buluşup
kesişme noktaları göstermeye başlıyor. İnsanın sanat yaşamında ele aldığı
konular, konseptleri ve sanatsal tavırları dönem içinde değişiyor. Sanatsal
yaşamım, birikimlerim ve araştırma hevesim, yetiştiğim toprakların kültürel
zenginliği içinde deneyimlenerek gelişip bugünlere geldi diyebilirim. Ele
aldığım konuları yaşadığım kültürel bölgeler içinden seçtim. Nedense buna hep
ihtiyaç duydum. Bazılarının sandığı gibi bunun milli ya da ulusal bir sanat
yaratmakla ilgisi yok. Bu tamamen benim, sanatımı temellendirmeye çalıştığım,
sanata bakış açımla ilgilidir.” (Elif Dastarlı-Metin Yazarı; Halil Akdeniz – Kültür İmleri Sergisi
Kataloğu Eki: “Kültür İmleri – Kavramlar ve Sınırlar Ötesi-Halil Akdeniz”, Sakarya
Büyükşehir Belediyesi Ofis Sanat Merkezi, Sakarya, Nisan 2015).
Sadece
çocukluğunu geçirdiği çevredeki medeniyetlerin kalıntıları değil, hayatının
farklı dönemlerini geçirdiği bölgelerin kültürü ve arkeolojisi de Halil
Akdeniz’in sanatının katmanları arasında yer alır. 1978 yılında İzmir Ege
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalışmaya başladığı dönemde, bölgenin
zengin tarihi ve kültürel çevresinin yanı sıra İzmir Körfez Kirlenmesi’nin
çevresel ve sosyolojik etkileri ilgi alanına girer ve bugün literatürde,
Türkiye’de çevre sorunlarını sanatında ilk gündeme getiren sanatçılardan biri
olarak değerlendirilmektedir. Öğretim üyesi olarak Ankara’ya Bilkent
Üniversitesi’ne geçtiğinde Hitit ve Hatti kültürü üzerine araştırmalara
yönelir. Yaşamı boyunca devam ettiği Anadolu araştırmalarının yanı sıra
yurtdışında yaşadığı dönemlerde ve seyahatlerinde, müze ve ören yeri
ziyaretleriyle Dünya kültürlerini incelemeye de devam eder. Poseidon Çatalı ya
da Asası, Efes’ten alıntılayarak eserlerine taşıdığı Yunanca fi (ɸ) harfi,
stilize geyik ve onlarca kültürel imge Halil Akdeniz’in eserlerinde temsili
görevlerini yerine getirmek üzere sanatsal kurgusunda yer alır.
Halil
Akdeniz’in eserlerinin önemli bir detayı ise, tuval yüzeyindeki renk ve
dokunun, bir strüktür ya da doku oluşturma amacıyla yapılmamış olmasıdır. Halik
Akdeniz, Yalçın Sadak ile röportajında bu konuya şu açıklamayı getiriyor: “Bu, konseptlerimin belirlediği bir tekniktir. Kullandığım
simgelerin gizemi, eskiye, tarihe gönderimli taşıyıcılığına işaret eder. Bütün
bu simgelerin aslında o tarihi dönemlerden bugüne taşıyıcıları, genellikle
yeşil ve kırmızımsı bloklardır. Dolayısıyla bunlar benim resimlerimde sık
kullandığım teknik olarak geliştirdiğim gerçek dünyadaki taşıyıcıların resimsel
karşılıklarıdır…” (Yalçın Sadak; 12
Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).
Halil
Akdeniz’in eserlerinde özellikle dikkat çeken diğer noktalardan biri de
çalışmaların mimari bir titizlikle hazırlanması olarak düşünülebilir. Kafalarda
oluşan “Mutlaka eskiz yapıyordur” sorusuna ise Yalçın Sadak ile
gerçekleştirdiği röportajda şu yanıtı veriyor: “İlginçtir, ben çalışmalarım
için hiç eskiz yapmam. Hiçbir tablomun önceden yapılmış bir eskizi yoktur. Ne
demek bu? Bu şu demek; her şey, resmin bütün oluşum süreçleri aşama aşama çalışma
sırasında gerçekleşiyor. Çalışırken, bir kısım kendi çalışma yöntemlerimle
çağrışımlar ve olasılıklar üzerinden giderek çalışmamı gerçekleştiriyorum.
Sonuç olarak öngörüleriniz, bilgi birikiminiz, sanatsal deneyimleriniz, zekanız
ve sezgilerinizle nihai bir noktaya geliyor ve eser ortaya çıkıyor. Bu benim
çalışma yöntemimdir.” (Yalçın Sadak; 12
Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).
Zaman
içerisinde Halil Akdeniz’in sanatsal anlatımı tuval yüzeyine sığmaz ve
sınırların ötesine taşınmaya başlar. Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabında (2014) simgelerin
yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Özellikle 1990’ların başından bu yana Akdeniz,
tuval ve şasiye yeni işlevler yükleyerek resimsel mekanın dışına taşmış ve
birçok yeni malzemeyle deneysel bir sürece girmiştir. Bu deneysellik, sanatçıyı
bir yandan bıkıp usanmaksızın sürekli yeni ilişkilendirmeler ve ifade yolları
aramaya zorlamakta, öte yandan başlangıçtan beri kullanageldiği formları ve
simgeleri yeni olasılıklar içinde düşünmesini sağlamaktadır. Akdeniz’in son
dönem çalışmalarında geçmişin yazı, işaret ve simgeleri, alıntılanarak ya da
sanatsal olarak dönüştürülerek günümüz imgeleriyle farklı bağlamlarda bir arada
kullanılmaya başlar. Bu imgeler günümüz dünyası savaşlarına, siyasi ve politik
çatışmalarına gönderimli evrensel nitelikli enerji, güç ve otorite simgeleri ve
buna karşı nükleer karşıtı barış simgeleri gibi çağdaş imgelerle birlikte yer
almaya başladığı görülür.”
SANAT EĞİTİMCİSİ OLARAK HALİL AKDENİZ
Halil
Akdeniz’in eserlerinin ve sanatının biricikliğinin yanı sıra Türkiye Sanat
Eğitimi için belki de sanatından taviz vermek pahasına gerçekleştirdiği
yenilikler ve kurucusu olduğu Güzel Sanatlar Bölümlerinin, Yüksek Lisans ve
Doktora programlarının da Akdeniz’i anlatırken mutlaka ayrı bir madde olarak
ele alınması gerekir.
1986’da
Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege
Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu
Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent
Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdu. Bu üniversitelerde
bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve
üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996-2001
yılları arasında T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği
görevlerinde bulundu. 2001-2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu
Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı ve Eleştiri
Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı
(2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007-2013 yılları
arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat
Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve halen aynı
üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil
Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla
da tanınır. Akdeniz’in Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört
kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve
makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin
yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır. Eserleri,
yurtiçi-yurtdışı müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
Halil
Akdeniz, sanata ve eğitime katkıları nedeniyle Almanya Münster Sanat Akademisi
‘Şeref/Onur’ üyesidir.