Arter etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arter etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ocak 2024 Cumartesi

Ömer Koç Koleksiyonundan Eserler “Farz Et Ki Sen Yoksun” Sergisiyle Arter’de

Daphne Wright, Mutfak Masası, 2014, Elle boyanmış Jesmonit Figürler: 105 x 65 x 70 cm, 60 x 45 x 45 cm,

Sandalyeler: her biri 90 x 40 x 40 cm, Masa: 76 x 100 x 190 cm, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.


Arter’de gerçekleştirilen ilk özel koleksiyon sergisi olan “Farz Et Ki Sen Yoksun”, sergilenen eser ve nesnelerin çeşitliliği kadar, kapsadığı mecralar ve ilişki kurduğu temalar bakımından da geniş bir yelpazeye yayılıyor. Ömer Hayyam’ın Rubailer’inde yer alan bir dizeden esinle isimlendirilen ve farklı dönemlerde üretilmiş 600’ün üzerinde sanat yapıtı, işlevsel nesne, nadide eser, mobilya ve kitaptan oluşan sergi, bir koleksiyonun yan yana getirmeler aracılığıyla doğurabileceği bağları keşfetmeye davet ediyor. Ömer Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerle oluşturulan “Farz Et Ki Sen Yoksun” sergisi, 19 Ocak 2024 tarihinden itibaren ziyaret edilebilir.

Selen Ansen’in küratörlüğünü üstlendiği “Farz Et Ki Sen Yoksun” başlıklı sergi, bir koleksiyonerin hayalleri ve hayata geçirdikleri neticesinde farklı nesneler arasında kurulan yakınlıkların ve oluşturulan gövdenin bir mekân olarak ev içinden müzeye taşınmasının imkânlarını araştırıyor. 400’e yakın sanatçının yapıtlarının yanı sıra anonim eserler, seri üretimler ve muhtelif öğelere yer veren sergi, Arter’in 4. ve 3. kat galerilerine yayılıyor. Özel alanda tekil bir yaşama eşlik etmek üzere düzenlenmişken bir sanat kurumunun aracılığı ve küratoryal bir bakışla kişisel bir koleksiyondan kamuya açılan seçki, tasnif mantığına meydan okuyan zamanlar ve formlar arası bir dünya yaratıyor. Koleksiyonerin eserlerle etkileşim içerisinde soyut bir kimlik kazanarak var olduğu bu dünya, şeylerin özel alandan ayrılıp kendi özgünlüklerini yeni bir bağlamda sürdürmesiyle hem gerçek hem de kurmaca bir deneyimin kapısını aralıyor. “Farz Et Ki Sen Yoksun”, koleksiyonu çok yönlü ve yaşayan bir beden olarak ele alarak, alelade olanın olağanüstü olanla yakınlıklarının yanı sıra toplama/koleksiyon yapma pratiği ve gündelik yaşamımızı çevreleyen nesneler üzerine de düşünmeye teşvik ediyor.


Farz Et Ki Sen Yoksun, Sergiden görünüm, Küratör: Selen Ansen, Arter, 2024, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin



Ömer Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerle oluşturulan “Farz Et Ki Sen Yoksun”, her şeyin düştüğü ve düşmeye devam ettiği dünyada yükselişi düşleyebilmek için, faniliğin hüküm sürdüğü canlılar evreninde dünyevilikten el alan yükseliş ve kaçış alanlarını bulmaya yöneliyor. Serginin ismini aldığı dizelerde şair Ömer Hayyam’ın (1048–1131) kendi benliğimizin sınırlarını aşarak yaşamı özgürce kucaklamamızı anımsatmasından hareketle ziyaretçiler de kronolojinin ve hiyerarşinin olmadığı bir mekânsal kurgu içerisinde bir araya getirilen nesnelere dair yeni anlam arayışlarına kapı açacak bir deneyime davet ediliyor.

Koleksiyonerin oyuncul yorumunu yansıtan bir birikim yoluyla insanî zevkleri, arzuları, geçmiş hayatların heveslerini ve düşlerini bize taşıyan kitapları, koltukları, resimleri, heykelleri ve fotoğrafları buluşturan “Farz Et Ki Sen Yoksun”, insan olmanın iyisiyle kötüsüyle aktarılabilir bütün hâllerini koruma altına alma fikrine tutkuyla yaklaşmak ve nihayet en yücesinden en gündelik olanına, en kalıcısından en geçici olanına jestler, imalar, hareketler, ölmeden bırakılmış ve sonra yaşayanlarca bulunmuş ve korunmuş izler gibi temaların peşinden gidiyor. Sergide bir araya gelen bin bir yapıt ve nesne, mekânda kurdukları yakınlıklar yoluyla yeni çağrışımlar için yaşama tutunan bir görüş alanı açıyorlar.


Farz Et Ki Sen Yoksun, Sergiden görünüm, Küratör: Selen Ansen, Arter, 2024, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.



Arter’de gerçekleştirilen ilk özel koleksiyon sergisi olan “Farz Et Ki Sen Yoksun”, 19 Ocak 2024 tarihinden itibaren Arter’in 4. ve 3. kat galerilerinde ziyaret edilebilecek. Arter’in güncel programlarına ilişkin daha detaylı bilgiye www.arter.org.tr adresinden erişilebilir. Pazartesi hariç her gün açık olan Arter, Salı-Pazar günleri 11:00-19:00, Perşembe günleri ise 11:00-20:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Kurumsal Sponsor Tüpraş’ın değerli desteğiyle, tüm sergilere giriş 24 yaş altı izleyiciler için her gün; Perşembe günleri ise her yaştan izleyici için ücretsiz. Arter Beraber üyeleri ise sergileri yıl boyunca ücretsiz ziyaret etmenin yanı sıra farklı ayrıcalıklardan faydalanıyor. Arter binasının Kütüphane, Kitabevi, Bistro by Divan, arka bahçe alanlarına ve Galeri 0’da yer alan sergiye giriş için bilet gerekmiyor. Ulaşım Sponsorları Ford Otosan ve Otokar’ın desteği sayesinde Taksim’den ve Tepebaşı’ndan ücretsiz servis araçlarıyla Arter’e ulaşılabiliyor.

Selen Ansen Hakkında

1975’te İstanbul’da doğdu. Strazburg Marc Bloch Üniversitesi’nde Modern Edebiyat ve Sinema (yüksek lisans) eğitimi aldıktan sonra 2001 yılında Sanat Teorisi ve Pratikleri alanında doktorasını tamamladı. Başta Strazburg Ecole Supérieure des Arts Décoratifs olmak üzere Fransa’da farklı sanat ve tasarım okullarında sanat teorisi ve sanat felsefesi eğitimi verdi. 2009–2015 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Felsefe ve Toplumsal Düşünce ile Karşılaştırmalı Edebiyat yüksek lisans programlarında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ansen, Arter ile ilk temasını 2011’de küratörlüğünü yaptığı Berlinde de Bruyckere (Yara, 2012) sergisi aracılığıyla kurdu. 2015’te Arter’in küratoryal ekibine katılan Ansen, Marc Quinn (Aklın Uykusu, 2014), It takes two to make an accident (HISK, Belçika, 2015), Her Düşenin Kanadı Yoktur (2016), Kelimeler Pek Gereksiz (2019–2020), Céleste Boursier-Mougenot (offroad v.2, 2019), Cevdet Erek (Bergama Stereotip, 2019–2020), KP Brehmer: Büyük Resim (2020–2021), Candeğer Furtun (2021–2022), Locus Solus (2022–2023) ve Ahmet Doğu İpek (Başımızda Siyahtan Bir Hâle, 2022–2023) sergilerinin yanı sıra İsmi Lâzım Değil (Brigitte Pitarakis ile birlikte, Abdülmecid Efendi Köşkü, 2022), Ben Kimse. Sen de mi Kimsesin? (Meşher, 2022–2023) ve Anne Wenzel: Carte Blanche (Stedelijk Museum Schiedam, Hollanda, 2023) sergilerinin küratörlüğünü yaptı; çeşitli uluslararası yayınlara yazılarıyla katkıda bulundu. Ansen, Arter’in Dolapdere’deki yeni binasında hayata geçirdiği Performans Programı’nın (2019–2020) da küratörlüğünü üstlendi.

Farz Et Ki Sen Yoksun, Sergiden görünüm, Küratör: Selen Ansen, Arter, 2024, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.



Sergideki Sanatçılar:

Alvar Aalto, Melike Abasıyanık Kurtiç, Anthony Ackrill, Rebecca Ackroyd, Ansel Adams, AdeY, Ahu Akgün, Rasim Aksan, Francesco Albano, Pilar Albarracín, Ellen Altfest, Carl Amann, Doug Anderson, Erik Anderson, Gary Anderson, Palle Anderson, S.A. Anderson, Janine Antoni, François Arnal, Daniel Arsham, Yüksel Arslan, Hale Asaf, Eylül Aslan, Jules Barbey d’Aurevilly, Deborah Azzopardi, Josephine Baker, César Baldaccini, Tufan Baltalar, Balthus, Ronit Baranga, Emin Barın, Clive Barker, Sam Barnett, George Barris, Étienne Barrot, Gregory Barsamian, Massimo Bartolini, Bartošová, Şeyma Barut, Bahadır Baruter, Georges Bataille, Charles Baudelaire, Kerem Ozan Bayraktar, Peter Beard, Cecil Beaton, Beejoir, Fritz Behn, Tom Bell, Léa Belooussovitch, Hans Berger, Sabri Berkel, Semiha Berksoy, Jean-Joseph Bernard, Bertozzi & Casoni, Tony Bevan, Aenne Biermann, Marc Bijl, Aysel Bodur, Stefano Bombardieri, Rudolph Bone, Bashir Borlakov, Osvaldo Borsani, Louise Bourgeois, Norbertine Bresslern-Roth, Jonny Briggs, Rosalie Brill, Hans Brockhage & Erwin Andra, Ondrej Brody, Elina Brotherus, Vincent Michael Brown, Tania Bruguera, David Buckingham, Betty Bui, Balthasar Burkhard, Gökçen Cabadan, Claude Cahun, José Zanine Caldas, Scott Campbell, CANAN, Leonor Caraballo & Abou Farman, Jacques Carelman, Paul & Laura Carey, Étienne Carjat, Asger Carlsen, Maurizio Cattelan, Carl Cauer, Patrick Caulfield, Marc Chagall, Giorgio de Chirico, Ricardo Cinalli, Chuck Close, John Coplans, Joseph Cornell, Denis Cospen, Ian Cumberland, Zhang Dali, Les Dalo, Arth Daniels, Alexandre-Gabriel Decamps, Jean Marie Delaltre, Thomas Demand, Victor Demanet, Selçuk Demirel, Sinan Demirtaş, Mathias Depardon, Susan Derges, Nejad Devrim, Robert Dighton, Nazım Dikbaş, Nanna Ditzel, Otto Dix, Theo van Doesburg, Adrienne Doig, Albrecht Dürer, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Ali Elmacı, Neş’e Erdok, Yael Erlichman, Mengü Ertel, Jean-Bernard Eschemann, Richard Etts, Jan Fabre, Christine Facella, Mark Fairnington, Alexis de la Falaise, David Farrer, Gretchen Faust, Emeric Feher, Mürteza Fidan, Johannes Fischer, Tsuguharu Foujita, Nancy Fouts, Lucian Freud, Pedro Friedeberg, Lee Friedlander, Harriet Whitney Frismuth, Roger Fry, Paul Fryer, Ernst Fuchs, Peter Gabriëlse, Leylâ Gediz, Ingo Gerken, Valeriy Gerlovin & Rimma Gerlovina & Mark Berghash, Augusto Giacometti, Sliz Gillard, Domenico Gnoli, Nan Goldin, Paul Goldman, Dora Gordine, Douglas Gordon, Antony Gormley, Murat Gök, Şakir Gökçebağ, İhap Hulusi Görey, Stephane Graff, Brian Griffin, Ion Grigorescu, Valentine Gross, Aneta Grzeszykowska, Derrick Guild, Ara Güler, Cemal Nadir Güler, James Hague, David Haines, Osman Hamdi Bey, Richard Hamilton, Neil Hamon, Jessica Harrison, Ristyo Eko Hartanto, Vikont | Viscount Francis Hastings, Andrew Hemingway, Seda Hepsev, Léon Herschtritt, Willi Hertlein, David Hockney, Howard Hodgkin, Jane Hoodless, François Houtin, Horst P. Horst, Hannah Höch, Wilhelm Höffert, Carsten Höller, Georges Hugnet, Jean Hugo, John Isaacs, Meltem Işık, Erdal İnci, Nuri İyem, Patrick Jackson, Roxanne Jackson, Arne Jacobsen, Sam Jinks, Oliver Jones, Michael Joo, Orhan Veli Kanık, Massimo Kaufmann, Şahin Kaygun, Clementine Keith-Roach, Mehmet Kısmet, Anselm Kiefer, Giorgio Kienerk, Frederick John Kiesler, Gustav Klimt, Hengki Koentjoro, Oskar Kokoschka, Helmut Kolle, Isidore Konti, Füreya Koral, Angelika Krinzinger, Uno & Osten Kristiansson, Barbara Kruger, Jonathan F. Kugel, Burhan Kum, Alicja Kwade, Félix Labisse, Julien Landa, Mikhail Fedorovich Larionov, Mogens Lassen, Konrad Adolf Lattner, Alican Leblebici, Gonzalo Lebrija, Tim Lee, Gabriel Lekegian, Georges Lemmen, Michael Leonard, Rachel Lewis, Roy Lichtenstein, Jacopo Ligozzi, Robert Longo, Sarah Lucas, Oliver Lynch, Catherine MacDiarmid, Daniel Maclise, Susie MacMurray, Franziska Maderthaner, Cathleen Sabine Mann, Sandra Mann, Robert Mapplethorpe, Marcel Mariën, Alberto Martini, Pietro Marussig, Alexander Massouras, Angus McBean, Serge Mendjisky, Luiz Philippe Carneiro de Mendonça, Théo Mercier, Constantin Meunier, Adolph de Meyer, Guillermo Meza, Fabien Mérelle, Nino Migliori, Harland Miller, Arno Rafael Minkkinen, Pierre Molinier, Christiaan de Moor, Polly Morgan, Eadweard Muybridge, Peter Simon Mühlhäußer, Renate Müller, Ishbel Myerscough, Félix Nadar, Harry Napper, Graham Nash, Bruce Nauman, Jesús “Bubu” Negrón, Hylton Nel, Marc Newson, Helmut Newton, Nicholas Nixon, Felix Nussbaum, Evie O’Connor, Harold Offeh, Kelvin Okafor, Francesco Olivucci, İrfan Önürmen, Ferhat Özgür, Şener Özmen, Ceylan Öztürk, Christopher Page, Christodoulos Panayiotou, Verner Panton, Pierre Paulin, Pavlos (Dionyssopoulos), Freya Payne, Robert Peary, Evan Penny, Charlotte Perriand, Gaetano Pesce, Atilla Galip Pınar, Pablo Picasso, Patricia Piccinini, Ernest Pignon-Ernest, Isidore-Alexandre-Augustin Pils, Julie Pochron, Gilles-Henri Polge, Serge Poliakoff, Gio Ponti, Stephen Powers, Mario Prassinos, Marcel Proust, Glen Pudvine, Sheng Qi, Roland Rainer, Nâzım Hikmet Ran, Philippe Ramette, Man Ray, Maurice Ray, Ilya Repin, Stephen Reusse, Gerhard Richter, Gerrit Thomas Rietveld, T.H. Robsjohn-Gibbings, Laurent Roch, Ludwig Mies van der Rohe, Clifford Ross, Jacob van Rozelaar, Julie Rrap, François Ruegg, Thomas Ruff, Paul Rumsey, Necla Rüzgar, Anıl Saldıran, Jamie Salmon, Stuart Sandford, Sandeep Sangaru, SANTISSIMI (Antonello Serra & Sara Renzetti), Hrair Sarkissian, Salomon-Léon Léonard Sarluis, Napoleon Sarony, Achille van Sassenbrouck, Nina Saunders, Olga Saviç, İlhan Sayın, Josef Scharl, Mario Schifano, Karl Schmidt-Rottluff, Ole Schwalbe, Turhan Selçuk, Joan Semmel, SENA, Aleksandr Serebriakov, Erinç Seymen, Farkhondeh Shahroudi, Cindy Sherman, Sedat Simavi, Aaron Siskind, Sandy Skoglund, Carolein Smit, Ludwig Otto von Sonnenburg, Jo Spence, Léon Spilliaert, Victor Spinski, Bernard André Steiner, Adrien Steüer, Holly Stevenson, Kerry Stewart & Ana Genoves, Vladimir Feodorovitch Stozharov, Mircea Suciu, Gerald Summers, Edward Sutcliffe, Attila Szűcs, Yaşam Şaşmazer, Ferdinando Tacca, Nevhiz Tanyeli, Sam Taylor-Johnson, Antoni Tàpies, Hale Tenger, Cansu Terzibal, Herbert von Thaden, Michael Thonet, Wolfgang Tillmans, Marco Tirelli, İrem Tok, Tip Toland, Nikolay Tolmachev, George Tooker, Roland Topor, Karl Tratt, Nasan Tur, Pierre Turin, Félix Vallotton, Miguel Calumarte Vaquer, Jorge Luis Varona, Joana Vasconcelos, Keith Vaughan, Geza Arpad de Vegh, Claude Verlinde, Una Vincenzo, Lady Troubridge, Bill Viola, Frances Waite, Garth Walker, Andy Warhol, Jonathan Wateridge, Gillian Wearing, Kem Weber, Jean Weinberg, Oscar Wilde, Conor Wilson, Martha Wilson, Paula Wilson, Erin Wozniak, Daphne Wright, Stuart Pearson Wright, Erwin Wurm, Craig Wylie, Cang Xin, Damla Yalçın, Ecem Yerman, David Zink Yi, Pınar Yolaçan, Carey Young, Fahrelnissa Zeid, Monica Zeringue, Brigitte Zieger, Richard Ziegler, Unica Zürn.

Bilgi için:

arter.org.tr

Adres: Irmak Cad. No: 13 Dolapdere Beyoğlu 34435 İstanbul / T. 0212 708 58 00


Farz Et Ki Sen Yoksun, Sergiden görünüm, Küratör: Selen Ansen, Arter, 2024, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.



Farz Et Ki Sen Yoksun, Sergiden görünüm, Küratör: Selen Ansen, Arter, 2024, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.


24 Ekim 2023 Salı

Füsun Onur Retrospektifi Museum Ludwig’de



Füsun Onur retrospektifi, Almanya’nın Köln kentinde yer alan Museum Ludwig’de Arter iş birliğiyle, Emre Baykal (Arter) ile Barbara Engelbach (Museum Ludwig) eş küratörlüğünde 16 Eylül’de açıldı ve 28 Ocak 2024 tarihine kadar izlenebilir. Onur’un birçok ülkede gerçekleşen uluslararası sergileri ve 2014 yılında Emre Baykal küratörlüğünde Arter’de açılan Aynadan İçeri başlıklı kapsamlı sergisinin ardından düzenlenen bu retrospektif, eserlerin topluca izlenebileceği ilk yurt dışı sergisi olma niteliği de taşıyor. Serginin önemli bir bölümünü Arter Koleksiyonu’ndan ödünç verilen eserler oluşturuyor. En eskisi Beyaz Kâğıt Üzerinde Alan Ayırmak (1965-1966) serisindeki çizimler olmak üzere Onur’un günümüze dek süren üretiminden seçilen doksanın üzerinde eseri buluşturan sergi, Türkiye’nin çağdaş sanat alanındaki öncü isimlerinden olan sanatçının kategorilerden uzak özgün üretimine, bu üretime eşlik eden temel uğraş ve sorularına, yapıtlarında yıllar içinde giderek zenginleşen malzeme çeşitliliğine ve işlerine eklediği anlatısal, kimi zaman da otobiyografik öğelere ışık tutmayı hedefliyor. 


Füsun Onur, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.



Onur’un 2021 yılında gerçekleşen 59. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için Bige Örer küratörlüğünde ürettiği “Evvel Zaman İçinde…” adlı yerleştirmesinin de yer aldığı retrospektifte, “Çiçekli Kontrpuan” (1982 [2023]), “Opus II Fantasia” (2001 [2023]), “Eski Eşyaların Düşü” (1985), “Zaman İkonları” (1990), “Bir Çocuğun Gözüyle Savaş” (1994), İm’in İm’i” (1987) gibi farklı dönemlerden yerleştirmeleri izleyiciyle buluşuyor. Ayrıca Onur’un bu sergi için özel olarak geliştirdiği “A Room with a Muse / Perili Oda” (2023) adlı yerleştirme de izlenebiliyor. Yerleştirmenin müziğinin bestesini ve icrasını ise sanatçının davetiyle birlikte çalıştığı Begüm Çalımlı üstleniyor. 


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Sergiye kapsamlı bir katalog da eşlik ediyor
 
Museum Ludwig’deki sergiyle bağlantılı olarak, eş küratörlerin sunuşlarının ve müzenin direktörü Yılmaz Dziewior’un önsözünün yer alacağı bir katalog yayımlanıyor. Aynı yayında Süreyya Evren ve Nilüfer Şaşmazer birer yazıyla Füsun Onur’un eserlerinin Türkiye sanat tarihindeki yerine ışık tutarken, Merve Çağlar’ın ise sanatçıyla yaptığı söyleşi yer alıyor. Onur’un 1970’lerden ‘90’lı yılların başına kadar kaleme aldığı estetik, eleştiri ve sanat politikası üzerine düşüncelerini yansıtan yazılardan seçilen on makalelik bir seçki de Türkçe, Almanca ve İngilizce olarak yeniden basılıyor. Tasarımını Esen Karol’un üstlendiği katalog, Almanca ve İngilizce olarak Köln’deki Verlag der Buchandlung Walther und Franz König yayınevi tarafından yayımlanıyor. Füsun Onur’un retrospektifi, Almanya Federal Devletler Kültür Vakfı’nın, KunststiftungNRW, REWE Group, Peter and Irene Ludwig Foundation, Gesellschaft für Moderne Kunstam Museum Ludwig ve Beatrix Lichtken Stiftung’un destekleriyle gerçekleşiyor. 


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Füsun Onur, bugün yarım asrı aşarak altmış yıla yaklaşan sanatsal üretiminin tamamını, doğup büyüdüğü ve hâlen yaşamakta olduğu İstanbul’daki Hayri Onur Yalısı’nda şekillendirmeyi sürdürüyor. Form, uzam, zaman ve bunlar arasındaki ilişkileri sıra dışı bir malzeme çeşitliliğiyle araştıran Onur, yapıtlarında gündelik, öyküsel ve otobiyografik öğelere yer veriyor. Mekân ve zaman, ışık ve gölge, ses ve sessizlik gibi kavramlara odaklanan sanatçının farklı dönemlerde ürettiği yapıtların önemli bir bölümü, bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan Arter’de düzenlenen Aynadan İçeri (2014) başlıklı kapsamlı sergide bir araya getirilmiş, küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği sergiye, Esen Karol’un tasarladığı bir kitap da eşlik etmişti. Füsun Onur’un 2011 yılında Arter Koleksiyonu’na eklenen “Opus II - Fantasia” (2001) adlı yerleştirmesi ise Emre Baykal küratörlüğünde yeni bir mekânsal düzenlemeyle Arter’deki galeri mekânına uyarlanarak 2021 yılında sergilenmişti. 


Enstalasyon Görseli, Fotoğraf: Rheinisches Bildarchiv Cologne/Vincent Quack.


Aynı zamanda, Füsun Onur ve 2022’de aramızdan ayrılan ablası İlhan Onur, doğup büyüdükleri ve sanatçının halen yaşamakta olduğu Kuzguncuk’taki Hayri Onur Yalısı’nı, ileride müze-ev olarak ziyarete açılması ve içeriğini Arter’in oluşturacağı misafir sanatçı programlarına ev sahipliği yapması arzusuyla Vehbi Koç Vakfı’na bağışlamıştı. Füsun Onur’un tüm sanatsal üretimine tanıklık eden yalının, iki kardeşin yaşam alanları olan giriş katı olduğu gibi korunurken, bir üst katının farklı disiplinlerden sanatçılar için bir misafir evine dönüştürülmesi planlanıyor. Sanatçının en alt kattaki atölyesi ise konuk sanatçıların kullanımına açık hale getirilecek. 


Füsun Onur, Evvel Zaman İçinde..., 59.Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.



Füsun Onur kimdir?
 
Füsun Onur (d. 1938), 1956 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Heykel Bölümü’nde ve Hadi Bara Atölyesi’nde eğitim aldı. Ardından 1960’ta Fulbright bursu kazanarak Maryland Institute College of Art’ta heykel bölümünde eğitimini tamamladı. İlk kişisel sergisini 1970’te Taksim Sanat Galerisi’nde gerçekleştiren sanatçı, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (1977), 1., 4., 12. ve 14. İstanbul Bienalleri (1987, 1995, 2011, 2015), Atatürk Kültür Merkezi (1990-1991), İstanbul Resim Heykel Müzesi (1992) ve Maçka Sanat Galerisi (1987, 1991, 1995, 2001, 2012, 2016) gibi çok sayıda mekânda sergi düzenledi. 2012 yılında dOCUMENTA’ya “İsimsiz” ve “Kargaların Dansı” isimli iki yerleştirmesiyle katıldı. Sanatçının kapsamlı kişisel sergisi “Aynadan İçeri”, 2014 yılında Arter’de Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleşti. Onur, aralarında İsveç, Makedonya, Hollanda, Fransa ve Almanya’nın da bulunduğu birçok şehirde grup sergilerine katıldı. Eserleri Arter (İstanbul), Tate Modern (Londra), Van Abbemuseum (Eindhoven), Centre National des Arts Plastiques (Paris) ve MAK Vienna (Viyana) gibi pek çok uluslararası müzenin koleksiyonunda yer alıyor. Türkiye’de heykel ve yerleştirme alanlarının ilerlemesine ve yeni tartışmalarla zenginleşmesine katkı sağlayan önde gelen sanatçılardan biri olarak görülen Füsun Onur, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. 

Ayrıntılı bilgi için: 
www.galerinevistanbul.com 
info@galerinevistanbul


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Füsun Onur, Evvel Zaman İçinde..., 59.Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.



Füsun Onur, Enstalasyon Görseli, Fotoğraf: Rheinisches Bildarchiv Cologne/Vincent Quack.




Füsun Onur.

Museum Ludwig’deki sergiyle bağlantılı olarak, eş küratörlerin sunuşlarının ve müzenin direktörü Yılmaz Dziewior’un önsözünün yer alacağı bir katalog yayımlanıyor.



Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.





25 Ağustos 2017 Cuma

CANAN: “BEHIND MOUNT QAF” EXHIBITION AT ARTER

CANAN, “Sehretunar”.

Arter is hosting CANAN’s solo exhibition entitled “Behind Mount Qaf” through 12 September – 24 December 2017. The exhibition brings together new works CANAN produced especially for this exhibition along with a number of earlier works, some of which have not been shown before. Unfolding across Arter’s three gallery floors, “Behind Mount Qaf” constitutes a comprehensive overview of the artist’s practice.

The exhibition is named after the legendary Mount Qaf of Arabic and Persian cosmology and includes works produced in various media, such as sculpture, photography, print, embroidery, video, installation, and miniature. “Behind Mount Qaf” proposes a reading of the artist’s practice through the themes of Heaven, Purgatory and Hell. CANAN’s new works focus on dualisms such as light/shadow, good/bad, internal/external, reality/imaginary, lightness/darkness, and tackle the repressed aspects of the human psyche in the form of supernatural creatures, the jinn and archetypical figures, culminating in a multidimensional, mystical, symbolic, and rather enticing universe.

The photograph titled “Cybele” (2000), which greets the viewer on the ground floor, is a self-portrait exhibited for the first time and represents the mother goddess through the artist’s own body. Miniatures titled “Shahmaran” (2011) and “Şehretün’nar” (2011), the mother of all jinn, once again depicted by the artist using her own face guide the viewer through different states of consciousness on the three exhibition floors conceptualised as Heaven (ground floor), Purgatory (floor 1), and Hell (floor 2).

The first of the many spatial installations in “Behind Mount Qaf”, “Animal Kingdom” (2017) is a site-specific work produced for this exhibition and is located on the ground floor. Covered in brightly coloured and sequined fabrics, animals, and creatures such as dragons, serpents, and the phoenix, all of which exist only in fairy tales, fill up the gallery space overlooking Istiklal Street. Visible both from the outside through the glass display and from within the exhibition space itself, this installation brings together the interior and the exterior in a world of fantasy.

Another new work situated on the Heaven floor is a video titled “Women Bathing in Moonlight” (2017). In this video shot on a full moon night on one of the Prince Islands (Burgazada) in Istanbul, a group of young women in summer dresses with flowers in their hair are first seen at the top of the island, howling like wolves at the full moon. They then walk down to the seashore accompanied by merry laughter and bathe in the sea. This mysterious almost archaic ritual constitutes a contrast with the cityscape in the background.

The work titled “Heaven” (2017) reaches down from the ceiling in the form of a cylinder made of tulle; rotating slowly around its own axis, it establishes links between the visible and the invisible, the real and the imaginary worlds, through a play of light and shadow. In the installation, as the male and female figures revolve in the cylinder accompanied by the seven colours of the rainbow and fairy tale-like creatures, the shadows of their naked bodies linger on the walls. The masculine and feminine qualities of the shadows on the walls blend into one another, and as we approach them they start to intermingle with our shadows as well. Meanwhile, the installation “Purgatory” (2017) construes the same setup on Arter’s first floor; but this time through the theme of Purgatory. Dominated by various shades of grey, the tulle installation relates the tale of a character that flows out of the darkness in the company of birds and angels. The exhibition concludes with the installation “Wonders of Creation” (2017), which spreads across the entire second floor gallery. Here, the human figures disappear completely, as the jinn takes over the stage. This hell, in which jinn figures drawn with fluorescent paints on tulles have spread across the significantly dimmed space, invites us to confront our own fears, face the beast within and learn to coexist with the ones we see as jinn.


CANAN, “Araf”.

The book that accompanies the exhibition includes Nazlı Gürlek’s curatorial introduction and new commissioned essays by Kathy Battista, Tuğba Taş and Derya Yücel, all of which addressing the artist’s practice from different perspectives.


Guided exhibition tours will be organised at regular intervals throughout the duration of CANAN’s exhibition “Behind Mount Qaf”. Viewers will also have the opportunity to receive detailed information about CANAN’s works using the audio guides offered free of charge.


CANAN “KAFDAĞI’NIN ARDINDA” SERGİSİYLE ARTER’DE
Arter’de 12 Eylül – 24 Aralık 2017 tarihleri arasında CANAN’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” başlıklı sergisi yer alıyor. Arter’in tüm katlarına yayılan ve sanatçının pratiğine kapsamlı bir bakış niteliğini taşıyan “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisinin küratörlüğünü Nazlı Gürlek üstleniyor. “Kaf Dağı’nın Ardında”, CANAN’ın bu sergi için ürettiği yeni yapıtlarla bazıları daha önce hiç sergilenmemiş erken dönem eserlerini bir araya getiriyor.

Sergi, başlığını Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı’ndan alıyor ve heykel, fotoğraf, baskı, nakış, video, yerleştirme ve minyatür gibi çeşitli mecralarda üretilmiş eserlere yer veriyor. Sanatçının pratiğini Cennet, Araf ve Cehennem kavramlarıyla okumayı öneren “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisinde, CANAN’ın ışık/gölge, iyi/kötü, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış yönlerini, cinleri, gerçeküstü yaratıkları ve arketiplere dayanan figürleri ele alan yeni üretimleri üç kata yayılıyor. Çok boyutlu, çok bedenli, mistik, sembolik, şaşırtıcı ve oldukça cazibeli bir evren yaratmayı hedefleyen sergide, sanatçının kişisel olanın politik olduğu düşüncesinden hareketle kendi bedenini kullandığı yapıtları da yer alıyor.

“Kaf Dağı’nın Ardında”nın giriş katında izleyiciyi karşılayan “Kibele” (2000) adlı fotoğraf, ana tanrıçayı sanatçının kendi bedeniyle temsil eden ve ilk kez sergilenen bir otoportre. Sanatçının yine kendi yüzünü kullanarak resmettiği minyatürlerden “Şahmaran” (2010) ve tüm cinlerin anası “Şehretün’nar” (2011), Cennet, Araf ve Cehennem olarak kurgulanan üç sergi katındaki farklı bilinç halleri arasında izleyiciyi yönlendiriyorlar.

Sergide çokça yer alan mekânsal yerleştirmelerin ilki, İstiklal Caddesi seviyesindeki katta yer alan ve bu sergi için mekâna özel olarak üretilmiş olan “Hayvanlar Alemi” (2017). Parlak renkli ve payetli kumaşlarla kaplı ejderha, yılan, Anka kuşu gibi ancak masallarda varolabilecek türden hayvan ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bu masal alemi, Arter’in cam bir vitrinle sokağa açılan kısmına yerleşirken, hem dışarıdan hem de binanın içinden izlenebiliyor.


CANAN, “Cennet”.
Cennet başlığı altındaki aynı kata yerleştirilen bir diğer yeni yapıt, “Ayışığında Yıkanan Kadınlar” (2017) adlı video. Burgazada’da dolunaylı bir gecede çekilmiş olan bu videoda, bir grup genç kadın yazlık elbiseler içinde, başlarında çiçeklerle adanın tepesinde önce dolunaya doğru kurtlar gibi uluyorlar. Neşeli kahkahalar eşliğinde deniz kenarına yaptıkları yürüyüşten sonra, denizin içinde son bulan bu gizemli ritüel, uzaktaki şehir manzarasıyla karşıtlık oluşturuyor.

Tülden bir silindir şeklinde tavandan yere doğru uzanan ve kendi ekseni etrafında yavaşça dönen “Cennet” (2017) adlı başka bir yeni iş, ışık-gölge oyunu aracılığıyla görünen ve görünmeyenler, gerçek ve kurgusal dünyalar arasında bağlar kuruyor. Yerleştirmede kadın, erkek ve çift cinsiyetli figürler, gökkuşağının yedi rengi ve masalsı yaratıklar eşliğinde dönerlerken, çıplak bedenlerinin gölgeleri de duvarlarda geziniyor. Duvardaki gölgeler, eril ve dişil özellikleriyle birbirlerine karışırken, onlara yaklaştıkça bizim gölgelerimizle de karışmaya başlıyorlar. “Araf” (2017) ise alt kattaki kurgunun aynısını bu kez Araf teması üzerinden yorumluyor. Gri tonlarının hâkim olduğu tül yerleştirmede, melekler ve kuşlar eşliğinde karanlıklardan dışarı doğru süzülen bir karakterin hikâyesiyle karşılaşıyoruz. Sergi, ikinci katın tamamına yayılan “Garâib’ül-mevcûdât” (2017) yerleştirmesiyle son buluyor. Bu katta, insan figürleri tamamen kayboluyor ve sahneyi cinler kaplıyor. Tüller üzerine floresan boyalarla çizilmiş cinlerin tamamının karartılmış olan mekâna yayıldığı bu cehennem bizi korkularımızla yüzleşmeye, cin dediklerimizle bir arada olmaya davet ediyor.

Sergiye eşlik eden kitapta, Nazlı Gürlek’in küratoryal sunuş metniyle birlikte Kathy Battista, Tuğba Taş ve Derya Yücel’in sanatçının işlerine farklı perspektiflerden yaklaştıkları, bu kitap için sipariş edilmiş yazıları yer alıyor.

CANAN’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” başlıklı sergisi süresince düzenli aralıklarla rehberli sergi turları düzenlenecek. İzleyiciler aynı zamanda ücretsiz sesli rehberleri kullanarak CANAN’ın yapıtları hakkında ayrıntılı bilgi edinme imkânı bulacaklar.

ARTER - SANAT İÇİN ALAN
İstiklal Cad. No: 211
Beyoğlu 34433 İstanbul TR
T: +90 212 708 58 08

4 Nisan 2017 Salı

JAKE AND DINOS CHAPMAN AT ARTER: IN THE REALM OF THE SENSELESS

ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, Photo: Ümmühan Kazanç.
On view from 10 February to 7 May 2017, Arter presents the first solo exhibition of Jake & Dinos Chapman in Turkey entitled “In the Realm of the Senseless”. Curated by Nick Hackworth, the exhibition brings together a number of works from iconic series including “Hell”, “The Chapman Family Collection” and “One Day You Will No Longer Be Loved”, alongside new and rarely seen works. The show presents an overview of the Chapmans’ virulently pessimistic art and thought. Deploying humour and a perverse semiotics to undercut and satirise many of the unthinking beliefs that animate contemporary culture, the Chapmans’ is amongst the most challenging of contemporary art practices.


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, Photo: Ümmühan Kazanç.
The exhibition begins on the ground floor in spectacular fashion by uniting more works than have ever been shown together before from the Hell series, including the major piece, “The Sum of All Evil”. Absurd, surreal and painstakingly detailed, the dioramas comprise of thousands of model Nazi soldiers engaged in scenes of orgiastic violence alongside other figures familiar from the Chapmans’ visual universe, such as Hitler and Ronald McDonald. Since 2000 when the original “Hell” work was completed (it subsequently was burnt in a fire in a London art storage facility), the series has been controversial, being serially misread both as profoundly engaged war art and as a disgraceful trivialization of violence. As the artists point out it takes a certain degree of hysteria and myopia to attach such ponderous meanings to the work itself. Two other large works from the series, “Unhappy Feet” and “Altered Towers”, complete the floor.


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, (Photo: © Murat Germen).
Arter’s first floor amounts to a pastiche of the idea of retrospective shows with its centrepiece “SHITROSPECTIVE” and the duo’s first ever neon work, a new iteration of the brothers’ first collaborative piece “We Are Artists”,made in 1991. Demonstrating the artists’ stated desire to create work of ‘zero cultural value’ and their tactic of repeatedly recycling the same content, “SHITROSPECTIVE” comprises of miniature versions of key works from their career, “Fuckfaces”, “Sex”, “Übermensch” and “Little Death Machine” – replicated in cardboard and mounted on pedestals. Known as one of the iconic works of the Chapmans, “Insult to Injury” from the series of “The Disasters of War” will also be hosted on the first floor of the exhibition. Besides, on show will be a collection of archival works from 1971–2013, including some rare Chapman juvenilia.

Taking its cue from the Chapmans’ recent show “Come and See” at The Serpentine Gallery, London, the curation of the top floor of the exhibition takes aim at the idealised ‘white cube’ gallery space and elegant, well-mannered exhibitions. Resembling a show put together from a ransacked storage room the floor will be chaotic and over-stuffed, filled with myriad 2-D and sculptural works.


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, Photo: Ümmühan Kazanç.

JAKE AND DINOS CHAPMAN
Working together since their graduation from the Royal College of Art in 1990, the Chapmans first received critical acclaim in 1991 for a diorama sculpture entitled 'Disasters of War' created out of remodelled plastic figurines enacting scenes from Goya's 'Disasters of War' etchings. Later they took a single scene from the work and meticulously transformed it into Great Deeds Against the Dead (1994), a life-size tableau of reworked fibreglass mannequins depicting three castrated and mutilated soldiers tied to a tree. Arguably their most ambitious work was Hell (1999), an immense tabletop tableau, peopled with over 30,000 remodelled, 2-inch-high figures, many in Nazi uniform and performing egregious acts of cruelty. The work combined historical, religious and mythic narratives to present an apocalyptic snapshot of the twentieth-century. Tragically this work was destroyed in the MOMART fire in 2004 and the Chapmans rebuked by saying they would make another, more ambitious in scale and detail - the result of which was Fucking Hell (2008).  The interim saw 'The Chapman Family Collection' (2002), comprised of a group of sculptures that bring to mind the loot from a Victorian explorer’s trophy bag, yet also portraying characters from McDonald’s. The conflation of the exotic fetish and the cheap fast-food giveaway, imperialism and globalisation, created a powerful sense of dislocation. ‘Like A Dog Returns To Its Vomit’ (2005), was an exhibition of the Chapmans’ graphic works, a large collection of etchings and drawings displayed on two walls and arranged in the shape of dogs. Many of the works were reinterpretations of Goya etchings, including the ‘Disasters Of War’ and the ‘Los Caprichos’ series. Using the Tate Collection's erotomanic sculpture Little Death Machine (Castrated) (1993) as their point of departure, the Chapmans created 'When Humans Walked the Earth' (2008) an installation of ten improbable machines, cast in bronze and now ossified, emulating aspects of human behaviour with a trademark subversive wit. 


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, Photo: Ümmühan Kazanç.

Jake Chapman was born in 1966 in Cheltenham, Dinos Chapman in 1962 in London. They have exhibited extensively, including solo shows at Brandts Museum, Odense (2015); Serpentine Sackler Gallery (2013); DHC Montreal (2013); Pinchuk Art Centre (2013); the State Hermitage Museum, St Petersburg (2012), Museo Pino Pascali, Polignano a Mare, Italy (2010); Hastings Museum, UK (2009); Kestner Gesellschaft Hannover (2008); Tate Britain, London (2007); Tate Liverpool (2006); Kunsthaus Bregenz (2005); Museum Kunst Palast Düsseldorf (2003); Modern Art Oxford (2003); and PS1 Contemporary Art Center, New York (2000). Group exhibitions have included the 1st Kiev Biennale (2012), the 4th Moscow Biennale of Contemporary Art (2011); 17th Biennale of Sydney (2010); Meadows Museum, Texas (2010); ‘Rude Britannia’, Tate Britain (2010); Bundeskunsthalle, Bonn (2010); National Center of Contemporary Art, Moscow (2009); Kunstverein Hamburg (2009); British Museum, London (2009); Palais des Beaux Arts de Lille (2008); Haus der Kunst, Munich (2008); ICA, London (2008); ‘Summer Exhibition’, Annenberg Courtyard, Royal Academy of Arts, London (2007); ARS 06, Museum of Contemporary Art KIASMA, Helsinki (2006) and Turner Prize, Tate Britain (2003). Other selected group exhibitions include Musee Bourdelle, Paris (2015);  4th Moscow Biennale of Contemporary Art (2011); 17th Biennale of Sydney (2010); Kunstvereign, Hamburg (2009) and Kiasma, Helsinki (2006). In 2003, the brothers Chapman were nominated for the Turner Prize.

ARTER
www.arter.org.tr/
Adres: Tomtom Mahallesi, İstiklal Cad. No:211, 34433 Beyoğlu/İstanbul

Telefon: (0212) 708 58 00


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, (Photo: © Murat Germen).

JAKE VE DINOS CHAPMAN’IN ARTER’DEKİ SERGİSİNİ HALA GEZMEDİYSENİZ…!
Jake ve Dinos Chapman’ın Arter’de devam eden “Anlamsızlık Âleminde” isimli sergisini hala gezmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz diyebiliriz. Türkiye’de ve hatta dünyada bugüne kadar düzenlenmiş en önemli sergilerden biri olan “Anlamsızlık Âleminde”yi en kısa zamanda sergi programınıza almanızı öneririz.

Jake ve Dinos Chapman’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergileri “Anlamsızlık Âleminde” başlığıyla 7 Mayıs 2017 tarihine kadar Arter’de yer alıyor. Küratörlüğünü Nick Hackworth’un yaptığı sergi, sanatçıların yeni ve az görülmüş işleriyle “Cehennem” [Hell], “Chapman Aile Koleksiyonu” [The Chapman Family Collection] ve “Gün Gelecek Sen De Sevilmeyeceksin” [One Day You Will No Longer Be Loved] gibi ikonik serilerinden başlıca yapıtları bir araya getiriyor. “Anlamsızlık Âleminde”, Jake ve Dinos Chapman’ın hayli kötümser sanatlarına ve düşüncelerine genel bir bakış imkânı tanıyor. Günümüz kültürünün köşe taşlarını oluşturan pek çok inancın altını hicivle oyan bir yergiyi ve çelişkili işaretleri devreye sokan Chapmanlar, günümüzün en sert şekilde meydan okuyan sanat pratiklerinden birine sahipler.


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, Photo: Ümmühan Kazanç.
“Anlamsızlık Âleminde”, “Cehennem” serisindeki en büyük parça olan “Tüm Kötülüğün Toplamı” başlıklı görkemli yapıtla açılıyor. “Tüm Kötülüğün Toplamı”, içinde olağanüstü bir titizlikle işlenmiş absürd, gerçeküstü ve vahşet dolu sahnelerin betimlendiği dört büyük camekândan oluşuyor. Binlerce Nazi askeri maketinin yanı sıra Chapmanların diğer yapıtlarında da sıklıkla karşımıza çıkan Hitler ve Roland McDonald gibi figürler de bu eserde dikkat çekiyor. “Cehennem” serisine ait ilk yapıtın (Bu ilk yapıt Londra’daki bir sanat deposunda çıkan yangında kül oldu) tamamlandığı 2000 yılından bu yana büyük tartışmalara yol açan seri, kimi zaman savaşın tasvirine duyulan derin hayranlığın veya şiddetin utanmazca sıradanlaştırılmasının tezahürü olarak yorumlandı. Chapmanlara göre ise seriye böyle tatsız anlamlar yükleniyor olması bir tür histeriye ve miyopluğa işaret ediyor. Aynı katta “Cehennem” serisindeki diğer büyük ölçekli yapıtlardan “Neşesiz Ayaklar” ve “Başka Türlü Kuleler” de yer alıyor. Sanatçıların “Cehennem” serisi ilk kez Arter’deki sergide bu denli yoğun bir biçimde gösteriliyor. “Anlamsızlık Âleminde”, Jake ve Dinos Chapman’ın bu meşhur ve tartışmalı serisinden bugüne kadar en fazla sayıda yapıtın bir araya getirildiği sergi oluyor.

Birinci katta retrospektif sergi fikrinin hiciv yüklü bir taklidi olan “RETROSBOKTİF” isimli yerleştirme ve Chapmanların en erken dönemlerinden “Sanatçıyız Biz” başlıklı işlerini yeniden yorumladıkları bir neon çalışma öne çıkıyor. İkili, “Anlamsızlık Âleminde” için ilk kez bir neon yapıt ürettiler. Ortak çalışmalarının ilk ürünü olan 1991 tarihli “Sanatçıyız Biz” başlıklı metin çalışmasını yeniden canlandıran bu neon yapıt, ilk defa Arter’deki sergide gösteriliyor. Jake ve Dinos Chapman’ın, kendi deyişleriyle, “kültürel değeri sıfır olan” işler üretme arzularının ve aynı içeriği tekrar tekrar geri dönüştürme taktiklerinin doğrudan bir yansıması olan “RETROSBOKTİF” ise başlıca yapıtlarının kaide üstüne oturtulmuş mukavva maketlerinden oluşuyor. Chapmanların en ikonik işlerinden biri kabul edilen “Savaşın Felaketleri” serisinden “Yaraya Tuz” isimli çalışma da aynı katta yer alıyor. “Yaraya Tuz” Francisco Goya’nın 80 parçalık orijinal gravür dizisine sanatçıların suluboyayla yaptıkları müdahalelerden oluşuyor. Aralarında Jake ve Dinos Chapman’ın gençlik yıllarında ürettiği bazı nadir parçaların da bulunduğu, 1971–2013 yılları arasında üretilmiş yaklaşık 100 parçadan oluşan çalışma arşivleri de bu katta sergileniyor.

“Anlamsızlık Âleminde”nin, Jake ve Dinos Chapman’ın Londra’daki The Serpentine Gallery'de gerçekleştirdikleri “Gelin Görün” [Come and See] başlıklı sergiden esinlenerek yerleştirilen son katı, “beyaz küp” şeklinde idealize edilen sergi mekânlarını, zarafet ve incelik içinde düzenlenen sergileri hedef alıyor. İki boyutlu çalışmalar ve heykellerle tıka basa doldurulmuş kaotik bir ortam olarak tasarlanan bu kat, altüst edilmiş bir depodan çıkanlarla hazırlanmış gibi duruyor.


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, (Photo: © Murat Germen).
JAKE VE DINOS CHAPMAN
1990’da Royal Academy of Arts’tan birlikte mezun oldukları günden bu yana birlikte çalışan Jake ve Dinos Chapman’ın 1991 yılında sergilediği “Savaşın Felaketleri” başlıklı heykel, olumlu eleştiriler alarak övgüyle karşılanan ilk yapıtları oldu. Bu yerleştirmede, Goya’nın aynı adı taşıyan gravürlerindeki sahneleri, yeniden biçimlendirdikleri plastik heykelciklerin yardımıyla yeniden canlandırdılar. Bunu, Goya’nın yapıtı içinden bu sefer tek bir sahneyi alıp büyük bir itinayla dönüştürdükleri 1994 tarihli “Büyük Marifet! Ölülere Karşı!” takip etti. Hadım edilmiş ve uzuvları kesilmiş üç adamın bir ağaca bağlı olduğu bu sahne, üzerinde oynanmış fiberglas mankenler yoluyla, doğal ölçüleri içinde temsil edilmekteydi. İkilinin kuşkusuz en iddialı çalışması, çoğu Nazi üniformaları içinde, korkunç vahşetlere imza atmakta olan, beş cm uzunluğunda otuz binden fazla insan figürünün yer aldığı “Cehennem” (1999) başlıklı masa üstü yerleştirmedir. Yirminci yüzyıla ait bu felaket karesinde, tarihsel, dini ve mitsel anlatılar iç içe geçer. Eser talihsiz bir şekilde 2004 yılındaki MOMART yangınında kül olup gittikten sonra, Chapmanlar ölçüler ve detaylarda öncekini fersah fersah aşacakları yeni bir çalışmaya girişeceklerini duyurdular. 2008 tarihli “Cehennemin Dibi” böylece ortaya çıkmış oldu. Arada geçen zamanda ise, Viktorya dönemindeki bir kâşifin topladığı hatıraları andıran ama bir yandan da McDonalds karakterlerini canlandıran bir grup heykelden oluşan “Chapman Ailesi Koleksiyonu”nu (2002) tasarladılar. Egzotik fetiş ve ucuz fast-food eşantiyonlarının, emperyalizm ve küreselleşmenin bu birleşimi, her şeyi altüst edici bir etki yaratıyordu. Chapman ikilisinin çarpıcı eserlerini bir araya getiren “Bir Köpeğin Kendi Kusmuğuna Geri Dönüşü Gibi” (2005) koleksiyonu ise, iki duvarda sergilenen ve köpek şeklinde dizilen gravürler ve çizimlerden oluşuyordu. Bu eserlerin çoğu, “Savaşın Felaketleri” ve “Los Caprichos” serileri de dahil olmak üzere Goya’nın gravürlerinin yeniden yorumlarıydı. Chapman ikilisi daha sonra Tate koleksiyonunda yer alan şehvetperest “(Hadımlaştırılmış) Küçük Ölüm Makinesi”nden (1993) yola çıkarak, akla hayale sığmayan on tane makineden oluşan “İnsanlar Dünya Üzerinde Yürümeye Başladığında” (2008) başlıklı yerleştirmelerini yarattılar. Bronzdan yapılmış ama şimdi katılaşmış olan bu makineler, türlü insan davranışlarını taklit ederken, sanatçıların bozguncu zekâlarını da sergiliyordu.


ARTER, Jake & Dinos Chapman exhibition, (Photo: © Murat Germen).
Jake Chapman 1966’da Cheltenham’da, Dinos Chapman ise 1962’de Londra’da doğdu. Kişisel sergileri Brandts Müzesi, Odense (2015); Serpentine Sackler Gallery (2013); DHC Montreal (2013); Pinchuk Sanat Merkezi (2013); Devlet Ermitaj Müzesi, St Petersburg (2012), Museo Pino Pascali, Polignano a Mare, İtalya (2010); Hastings Müzesi, Birleşik Krallık (2009); Kestner Gesellschaft, Hannover (2008); Tate Britain, Londra (2007); Tate Liverpool (2006); Kunsthaus Bregenz (2005); Kunst Palast Müzesi, Düsseldorf (2003); Modern Sanat, Oxford (2003) ve PS1 Çağdaş Sanat Merkezi, New York (2000) gibi pek çok sanat mekânında izlenme imkânı buldu. Katıldıkları grup sergileri arasında ise, 1. Kiev Bienali (2012), 4. Moskova Çağdaş Sanat Bienali (2011); 17. Sydney Bienali (2010); Meadows Müzesi, Texas (2010); “Rude Britannia”, Tate Britain (2010); Bundeskunsthalle, Bonn (2010); Ulusal Çağdaş Sanat Merkezi, Moskova (2009); Kunstverein Hamburg (2009); Britanya Müzesi, Londra (2009); Palais des Beaux Arts de Lille (2008); Haus der Kunst, Münih (2008); ICA, Londra (2008); “Yaz Sergisi”, Annenberg Courtyard, Kraliyet Sanat Akademisi, Londra (2007); ARS 06, Çağdaş Sanat Müzesi KIASMA, Helsinki (2006) ve Turner Prize, Tate Britain (2003) sayılabilir. Chapmanlar 2003 yılında Turner Ödülü’ne aday gösterildiler.

ARTER
www.arter.org.tr/
Adres: Tomtom Mahallesi, İstiklal Cad. No:211, 34433 Beyoğlu/İstanbul
Telefon: (0212) 708 58 00