25 Ağustos 2017 Cuma

CANAN: “BEHIND MOUNT QAF” EXHIBITION AT ARTER

CANAN, “Sehretunar”.

Arter is hosting CANAN’s solo exhibition entitled “Behind Mount Qaf” through 12 September – 24 December 2017. The exhibition brings together new works CANAN produced especially for this exhibition along with a number of earlier works, some of which have not been shown before. Unfolding across Arter’s three gallery floors, “Behind Mount Qaf” constitutes a comprehensive overview of the artist’s practice.

The exhibition is named after the legendary Mount Qaf of Arabic and Persian cosmology and includes works produced in various media, such as sculpture, photography, print, embroidery, video, installation, and miniature. “Behind Mount Qaf” proposes a reading of the artist’s practice through the themes of Heaven, Purgatory and Hell. CANAN’s new works focus on dualisms such as light/shadow, good/bad, internal/external, reality/imaginary, lightness/darkness, and tackle the repressed aspects of the human psyche in the form of supernatural creatures, the jinn and archetypical figures, culminating in a multidimensional, mystical, symbolic, and rather enticing universe.

The photograph titled “Cybele” (2000), which greets the viewer on the ground floor, is a self-portrait exhibited for the first time and represents the mother goddess through the artist’s own body. Miniatures titled “Shahmaran” (2011) and “Şehretün’nar” (2011), the mother of all jinn, once again depicted by the artist using her own face guide the viewer through different states of consciousness on the three exhibition floors conceptualised as Heaven (ground floor), Purgatory (floor 1), and Hell (floor 2).

The first of the many spatial installations in “Behind Mount Qaf”, “Animal Kingdom” (2017) is a site-specific work produced for this exhibition and is located on the ground floor. Covered in brightly coloured and sequined fabrics, animals, and creatures such as dragons, serpents, and the phoenix, all of which exist only in fairy tales, fill up the gallery space overlooking Istiklal Street. Visible both from the outside through the glass display and from within the exhibition space itself, this installation brings together the interior and the exterior in a world of fantasy.

Another new work situated on the Heaven floor is a video titled “Women Bathing in Moonlight” (2017). In this video shot on a full moon night on one of the Prince Islands (Burgazada) in Istanbul, a group of young women in summer dresses with flowers in their hair are first seen at the top of the island, howling like wolves at the full moon. They then walk down to the seashore accompanied by merry laughter and bathe in the sea. This mysterious almost archaic ritual constitutes a contrast with the cityscape in the background.

The work titled “Heaven” (2017) reaches down from the ceiling in the form of a cylinder made of tulle; rotating slowly around its own axis, it establishes links between the visible and the invisible, the real and the imaginary worlds, through a play of light and shadow. In the installation, as the male and female figures revolve in the cylinder accompanied by the seven colours of the rainbow and fairy tale-like creatures, the shadows of their naked bodies linger on the walls. The masculine and feminine qualities of the shadows on the walls blend into one another, and as we approach them they start to intermingle with our shadows as well. Meanwhile, the installation “Purgatory” (2017) construes the same setup on Arter’s first floor; but this time through the theme of Purgatory. Dominated by various shades of grey, the tulle installation relates the tale of a character that flows out of the darkness in the company of birds and angels. The exhibition concludes with the installation “Wonders of Creation” (2017), which spreads across the entire second floor gallery. Here, the human figures disappear completely, as the jinn takes over the stage. This hell, in which jinn figures drawn with fluorescent paints on tulles have spread across the significantly dimmed space, invites us to confront our own fears, face the beast within and learn to coexist with the ones we see as jinn.


CANAN, “Araf”.

The book that accompanies the exhibition includes Nazlı Gürlek’s curatorial introduction and new commissioned essays by Kathy Battista, Tuğba Taş and Derya Yücel, all of which addressing the artist’s practice from different perspectives.


Guided exhibition tours will be organised at regular intervals throughout the duration of CANAN’s exhibition “Behind Mount Qaf”. Viewers will also have the opportunity to receive detailed information about CANAN’s works using the audio guides offered free of charge.


CANAN “KAFDAĞI’NIN ARDINDA” SERGİSİYLE ARTER’DE
Arter’de 12 Eylül – 24 Aralık 2017 tarihleri arasında CANAN’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” başlıklı sergisi yer alıyor. Arter’in tüm katlarına yayılan ve sanatçının pratiğine kapsamlı bir bakış niteliğini taşıyan “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisinin küratörlüğünü Nazlı Gürlek üstleniyor. “Kaf Dağı’nın Ardında”, CANAN’ın bu sergi için ürettiği yeni yapıtlarla bazıları daha önce hiç sergilenmemiş erken dönem eserlerini bir araya getiriyor.

Sergi, başlığını Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı’ndan alıyor ve heykel, fotoğraf, baskı, nakış, video, yerleştirme ve minyatür gibi çeşitli mecralarda üretilmiş eserlere yer veriyor. Sanatçının pratiğini Cennet, Araf ve Cehennem kavramlarıyla okumayı öneren “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisinde, CANAN’ın ışık/gölge, iyi/kötü, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış yönlerini, cinleri, gerçeküstü yaratıkları ve arketiplere dayanan figürleri ele alan yeni üretimleri üç kata yayılıyor. Çok boyutlu, çok bedenli, mistik, sembolik, şaşırtıcı ve oldukça cazibeli bir evren yaratmayı hedefleyen sergide, sanatçının kişisel olanın politik olduğu düşüncesinden hareketle kendi bedenini kullandığı yapıtları da yer alıyor.

“Kaf Dağı’nın Ardında”nın giriş katında izleyiciyi karşılayan “Kibele” (2000) adlı fotoğraf, ana tanrıçayı sanatçının kendi bedeniyle temsil eden ve ilk kez sergilenen bir otoportre. Sanatçının yine kendi yüzünü kullanarak resmettiği minyatürlerden “Şahmaran” (2010) ve tüm cinlerin anası “Şehretün’nar” (2011), Cennet, Araf ve Cehennem olarak kurgulanan üç sergi katındaki farklı bilinç halleri arasında izleyiciyi yönlendiriyorlar.

Sergide çokça yer alan mekânsal yerleştirmelerin ilki, İstiklal Caddesi seviyesindeki katta yer alan ve bu sergi için mekâna özel olarak üretilmiş olan “Hayvanlar Alemi” (2017). Parlak renkli ve payetli kumaşlarla kaplı ejderha, yılan, Anka kuşu gibi ancak masallarda varolabilecek türden hayvan ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bu masal alemi, Arter’in cam bir vitrinle sokağa açılan kısmına yerleşirken, hem dışarıdan hem de binanın içinden izlenebiliyor.


CANAN, “Cennet”.
Cennet başlığı altındaki aynı kata yerleştirilen bir diğer yeni yapıt, “Ayışığında Yıkanan Kadınlar” (2017) adlı video. Burgazada’da dolunaylı bir gecede çekilmiş olan bu videoda, bir grup genç kadın yazlık elbiseler içinde, başlarında çiçeklerle adanın tepesinde önce dolunaya doğru kurtlar gibi uluyorlar. Neşeli kahkahalar eşliğinde deniz kenarına yaptıkları yürüyüşten sonra, denizin içinde son bulan bu gizemli ritüel, uzaktaki şehir manzarasıyla karşıtlık oluşturuyor.

Tülden bir silindir şeklinde tavandan yere doğru uzanan ve kendi ekseni etrafında yavaşça dönen “Cennet” (2017) adlı başka bir yeni iş, ışık-gölge oyunu aracılığıyla görünen ve görünmeyenler, gerçek ve kurgusal dünyalar arasında bağlar kuruyor. Yerleştirmede kadın, erkek ve çift cinsiyetli figürler, gökkuşağının yedi rengi ve masalsı yaratıklar eşliğinde dönerlerken, çıplak bedenlerinin gölgeleri de duvarlarda geziniyor. Duvardaki gölgeler, eril ve dişil özellikleriyle birbirlerine karışırken, onlara yaklaştıkça bizim gölgelerimizle de karışmaya başlıyorlar. “Araf” (2017) ise alt kattaki kurgunun aynısını bu kez Araf teması üzerinden yorumluyor. Gri tonlarının hâkim olduğu tül yerleştirmede, melekler ve kuşlar eşliğinde karanlıklardan dışarı doğru süzülen bir karakterin hikâyesiyle karşılaşıyoruz. Sergi, ikinci katın tamamına yayılan “Garâib’ül-mevcûdât” (2017) yerleştirmesiyle son buluyor. Bu katta, insan figürleri tamamen kayboluyor ve sahneyi cinler kaplıyor. Tüller üzerine floresan boyalarla çizilmiş cinlerin tamamının karartılmış olan mekâna yayıldığı bu cehennem bizi korkularımızla yüzleşmeye, cin dediklerimizle bir arada olmaya davet ediyor.

Sergiye eşlik eden kitapta, Nazlı Gürlek’in küratoryal sunuş metniyle birlikte Kathy Battista, Tuğba Taş ve Derya Yücel’in sanatçının işlerine farklı perspektiflerden yaklaştıkları, bu kitap için sipariş edilmiş yazıları yer alıyor.

CANAN’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” başlıklı sergisi süresince düzenli aralıklarla rehberli sergi turları düzenlenecek. İzleyiciler aynı zamanda ücretsiz sesli rehberleri kullanarak CANAN’ın yapıtları hakkında ayrıntılı bilgi edinme imkânı bulacaklar.

ARTER - SANAT İÇİN ALAN
İstiklal Cad. No: 211
Beyoğlu 34433 İstanbul TR
T: +90 212 708 58 08

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder