Ahmet
Yeşil’in resimlerine ilk baktığınızda onun imzası haline gelen deniz-gemi
halatı ve makara ipliklerini görürsünüz. Sonraki bakışlarınızda bu ipler sizi
görsel bir şölenin içine çeker. Resimler size sataşır, tüm benliğinizi sarmaya
başlar ve aklınızda siz ne görmek isterseniz o imge, o görsel lezzet kalır. Ressam
Ahmet Yeşil, “Görsel Dokunuşlar” ismini verdiği 100. Kişisel sergisiyle
Oberhausen Sarayı Ludwig Galeri Panorama Salonu’nda sanatseverlerle buluşuyor.
Sergi, 24 Ağustos 2014 tarihine kadar izlenebilir.
RÖPORTAJ:
ÜMMÜHAN KAZANÇ
Sayın Ahmet Yeşil, 100. Kişisel serginiz
olması sebebiyle özel bir anlam taşıyan “Görsel Dokunuşlar” serginiz, Almanya’nın
Oberhausen şehrindeki Oberhausen Sarayı Ludwig Galeri Panorama Salonu’nda 4
Mayıs’ta açıldı ve 24 Ağustos 2014 tarihine kadar devam ediyor. Siz de açılışa
katıldınız. Bize biraz açılış atmosferini ve izleyicilerin tepkilerini
anlatabilir misiniz? Siz neler hissettiniz?
4 Mayıs’ta
belirtiğiniz mekan da sergimin açılışında ki atmosferi anlatmak çok zor. Her
yeni sergide yaşanılan heyecanın, coşkunun, endişenin -tabi bu endişe bir
korkma, ürkme ifadesi değil- 100. sergimin önemli bir sanat mekanında olması
durumu diye bilirim.
Sizin sergi açtığınız mekanın bir diğer
galerisinde usta sanatçı Andy Warhol’un da sergisi vardı. Afişleriniz yana yana
Almanya sokaklarında yer aldı. Nasıl bir duygu?
Evet,
sergimin açılışına giderken; mekanın dışında, yollarda ve iç açık alanında Andy
Warhol afişleri ile yana yan asılmış görünce çok mutlu oldum. Sanat tarihinin
bu çok önemli sanatçısının sergisi ile benim sergimin bulunduğu mekanlar
karşılıklı, aynı galeriye ait iki bina içinde olması onur verici. 100. Sergimin
yanı sıra 34 yıllık sanat yaşamımın en önemli ödülü gibi bir duyguyu
hissettirdi.
“Görsel Dokunuşlar” seriniz ile ilgili
kaleme aldığınız metinde şu cümleleriniz dikkat çekiyor: “Sanatın yarattığı
estetik/plastik değerler, dünyaya yansıyan bir atmosfer kurar. Gündelik yaşama
kilitlenmiş insanların da, belki hiç ilgilenmedikleri bu yansımaların içinden
geçmesi kaçınılmazdır; çünkü görsel olana bakmanın ötesindeki görme biçimi,
yaşamı algılayan aklın görsel dokunuşlarıdır. Onları hiç istemese de yakalar,
emerek içine soğurur ve beklemediği birileriyle ortak algıya zorlar.” Bu
söyleminiz sizin eserlerinizi çok iyi tanımlıyor. İzleyicinin bu görsel
dokunuşların içine girmemesi imkansız. Eserlerinizin yıllardır keyifle
izlenmesinin en önemli sebeplerinden biri bu olsa gerek. Bu söyleminize neler
ekleyebilirsiniz?
Esasında
cevap da bu sorunun içinde. Bunu biraz açarsak; günümüzde gelişen teknoloji,
getirdikleri ve götürdükleri ile görsel, yazınsal ve sanal sosyal iletişim
kanalları yoluyla hazır davetli izleyici ile yaşamın günlük akışı içinde, hazırlıksız
izleyici farkında olsa da olmasa da görsel olana dokunarak yaşamın akışı içinde
buluşturuyor. Akar olan her şey kendi yatağını da geliştirerek yapar ki, buna
eğitimi sanatın evrensel gücünü katmalısınız. Katamasanız yerel kalırsınız.
Sergimin açılışında, sanatçı toplumundan sanat toplumunu yaratmış bilinçli bir
izleyici topluluğu vardı, görsel olana dokunabilen, soran, sorgulayan izleyici karşısında
siz de kendi gardınızı güçlü kılabilmek için bir sanatçıda olması gereken bilgi
ve sanatınıza ait dilin söylemi içinden güçlü olarak izleyiciye dokunuyorsunuz.
İzleyicin donanımı da size katkı sağlıyor.
“Görsel Dokunuşlar” serinizde daha
önceki çalışmalarınızdan farklı olarak kusursuz iplik-halat kurgusunun içinden
fırlamaya başlayan daha soyut imgeler görüyoruz. Yeni bir içsel patlamanın mı
işaretleri bu görsel dokunuşlar?
Evet,
kendi içinde bir dönemi oluşturan bir konseptin tüm tematik simgeleri dışlayarak,
dış dünya ile plastik değerlerle soyut bir dil üzerinden görsel dokunuşlardır
yaratmaya çalıştığım.
Sanat yaşamınızın en başından buyana,
deniz-gemi halatı ve makara iplikleriyle görsel bir şölen sunuyorsunuz. Belli
ki bilinçaltınıza yerleşen bu imge, sanatsal bir ifade aracına döndü ve sizin
imzanız haline geldi. 100 kişisel sergi açtıktan sonra bu sanatsal objenin
yerine, başka bir şey kullanmayı hiç düşündünüz mü?
Benim
sanat serüvenimi yakından izleyenler, siz de bilirsiniz, kendi içinde zaten
sürekli yeni dönemleri olanı, üreterek dönem geçişlerini görebilirsiniz. Her sanat yapıtının, yaratıcısına ait bir ifadenin anlamsal değeri
üzerinden çalışan bir dışavurumu olduğunu söyleyebiliriz. Kendinize ait
boşluklar üzerinden içe ve dışa dönük sorular sormaya başladığınızda yapıtın
tüm boşluklarını semantik olarak doldurmaya başlarsınız. Sonrasında bilinç ve
bilincin spontane refleksleriyle ortaya çıkan sanatsal edim, plastize edilmiş
bir ifadenin resmi araçsallaştırması suretiyle bir tür dile dönüşür. İşte bu
dil, sanat olması bakımından resmin, kendi olanağında karşıma çıkardığı yeni
keşif mecralarının olasılıklar alanıdır. Yani birinin anı defterini okumaya başladığınızda
her günün farklı izlerini görürsünüz, ama defter tümüyle kişinin kendisine
aittir.
Bu serginiz ile birlikte birçok yeni sergi
teklifi daha geldiğini duyduk. Önümüzdeki günlerde sizin eserlerinizi hangi
ülkelerde göreceğiz?
Yurtdışında
Almanya Oberhausen’de Ludwig Müzesi’nde 4 Mayıs-24 Ağustos 2014 tarihleri
arasında, üç ay sürecek bir kişisel sergim var.
2015
yılında, Galeri Daniel Besseiche ile Cenevre ve Paris galerilerinde iki sergi
düşünülüyor.
2014 yılında Aralık ayında Paris Carrousel du Louvre Müzesi’nde S.N.B.A.
Salon Sergisi var.
2 Ekim - 2 Kasım 2014 tarihleri
arasında Lüksemburg’ta karma bir sergiye katılıyorum.
Ekim 2014’te Düsseldorf’ta
bir sergi için görüşmeler devam ediyor.
Yurtiçinde
ise İzmir’de 1 Kasım 2014’te Ekol Sanat Galerisi’nde bir sergi ve Tüyap Sanat
Fuarı’nda Galeri Soyut’la birlikte bir karma sergi projem mevcut.
Bilgi
için: www.ahmetyesil.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder